Beni ‘Toprak’ yönetmen yaptı!
Dublörlükle başladığı sinema kariyerine ABD’den ödül alan yönetmen olarak devam ediyor. Üstelik bunu ilk filmiyle başardı. Sevgi Hirschhöuser’in Antalya’dan Münih’e sinema macerasının en önemli durağı 24 saatte üst üste gelen altı ödüllü ilk filmi ‘Toprak’.
AFIN International Film Festivali’nde “En İyi Kadın Yönetmen” ödülünü kucaklayan, genç yaşında sinemaya senarist, yapımcı ve yönetmen olarak imzasını atan bir sanatçı. Sevgi Hirschhöuser’in sinemayla buluşması Antalya’da başlıyor, Almanya’da sürüyor, Amerika’da patlıyor ve öyle anlaşılıyor ki dünya turuna dönüşecek! İlk röportajını bu arada gerçekleştiriyoruz.
- Turizm okurken nasıl oldu da kendinizi sinemada buldunuz?
Sevgi Hirschhöuser: Karate sayesinde! İlkokuldan liseye çalıştığım hocam İsmet Turna’dan siyah kuşağı (Shotokan Karate Do sporu) teslim almıştım. Kendisi Cüneyt Arkın’ın da karate, dövüş sanatı ustası. İsmet Hocam beni, 2009’da Antalya’da çekilen TürkAlman yapımı film setine dövüş sahnelerine dublör olarak önerdi. İlk kez bir film seti görüyordum. Serik film stüdyoları çok büyüktü, kendimi harika hissediyordum. Ekibin tamamı Almandı. Ve 6 ay çalıştığım bu set, aynı zamanda eşim ile de tanıştığım, hayatımın en büyük dönüm noktası oldu. Antalya’da lisede okurken de hafta sonları giderek İstanbul’da dublörlük yapmaya devam ettim. “Aşk-ı Memnu” dizisinde Hazal Kaya’nın, “Fatmagül’ün Suçu Ne?” dizisinde ise Beren Saat’in dublörlüğünü yaptım. O arada sinemanın diğer alanlarıyla da ilgilenmeye başladım. Senaryo yazımı, kurgu, yönetmenlik gibi kendimi uçsuz bucaksız bir serüvenin içinde buldum.
EŞ KATKISI
- Görüntü yönetmeni eşiniz Chris Hirschhöuser ile Serik stüdyosunda tanıştınız. Eş ve iş birlikteliği nasıl gelişti?
Sevgi Hirschhöuser: Arkadaş olduğumuz dönemde hep sinemaya gider ve filmlerden konuşurduk. Sonrası ortada. Yıllardır birçok projede birlikte çalışıyoruz. Uzun-kısa film, reklam, müzik, fashion klipleri, sayısız proje. Çekimlerde hep tartışarak fikir paylaşımı yaparız. İkimizin en güzel yanı iş bitirici olmamız. Chris görüntü yönetmeni olarak İtalya ve Amerika’dan üç kez “En İyi Sinematografi” ödülü aldı. İşimize katkısı büyük. Cemil ve Burak’ın oyuncuları özellikle öyle seçildi.
- İlk filminiz Toprak nasıl doğdu?
Sevgi Hirschhöuser: Toprak filminin tümü tek gerçek bir hayat hikâyesi olmasa da içindeki olaylar bölüm bölüm gerçek hayatlardan, okuduğum haberler, gördüklerimden bir araya getirildi. Mesela bir gencin aile özlemi, dik kafalı bir aile bireyi, her zaman en iyisini yaptığını düşünürken, yeni hatalara düşen ve inancını kaybeden Cemiller. Seçim hakkına müdahale edilenler, yalnız kaldığında en mutlu olduğu anı hayal edenler, hayata 1-0 yenik başlamasına rağmen umutlu devam edebilen Buraklar gibi... Filmin türü drama, kültür, gelenek ve göreneklerin hissedildiği bir film. Tercih olarak daha az diyaloğun olduğu, uzun soluklu sessizlik ve çoğunlukla mimiklerin kullanıldığı sahneleri tercih ettim. Köy hayatındaki zaman akışını anlatabilmek, seyircilere geçmeyen zaman hissi vermek adına sahneleri özellikle uzun bıraktım. İlk filmimde ayakları yere basan bir konu tercih etmek istedim. İmkânlar içerisinde imkânsızlıkları yaşayan insanlara, baskı altında devam etmek zorunda kalan pasif karakterlere odaklanarak, onların hedeflerinde ve hayatlarında yalnız olmadıklarını hissettirebilmek için böyle bir film çekmek istedim. Cemil karakteri için profesyonel bir oyuncu ile çalışırken, Burak karakteri için de filmdeki hayat deneyimsizliğinde olduğu gibi, film deneyimi olmayan ve köyde yaşayan bir genç tercih ettim. Böyle dramatik, ağır hayat konusu işleyen filmlerde, umutlu sahnelerin olması beni etkileyen ilham kaynağı. İnanıyorum izleyicilerin de Toprak’tan ilham alacakları noktalar olacaktır.
- Herkes bir gecede, iki kez “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü alan Numan Çakır’a yöneldi ama ekipte çok başarılı ve ilk kez oynayan bir genç, Burak Aydın da var.
Sevgi Hirschhöuser: Numan Çakır ile ilk projemi paylaşma şansımı bulduğumda yılların deneyimini bir kenara bırakıp bir dost gibi dinledi beni ve senaryoyu okumak istedi. Cemil karakterini oynamayı kabul etmesi bana güç verdi. Çünkü hikâye, Cemil ve Burak karakterleri üzerinden işleniyor. Burak’ı oynayacak genç oyuncunun hiç deneyimi yoktu. Filmin çekildiği köyde yaşıyordu. Oyuncu olma hayali var ve benim kuzenim. Hepsinden önemlisi senaryoda ezberlemesi gereken diyalogları dışında bütün sahneleri de ezberlemişti ve oynuyordu. Bu kadar istekli ve tutkulu olduğunu görünce onu da ekibe aldım. Senaryodaki Cemil ve Burak karakterler ile çok iyi örtüşüyordu. Eşimle çekim ekipmanlarımızı hazırladık ve Münih’ten Antalya’ya uçtuk. İki kişi bir seti taşıdı diyebilirim.
- Çekimler nasıl geçti?
Sevgi Hirschhöuser: Çekime ailem, arkadaşlarım, köydeki herkes yardım etti. Sanki filmi hep birlikte çektik. Filmi çektiğimiz evin sahibi Ramazan Ağabey, bize evini açtı. Senaryolaştırma süresi bir yıl, senaryo üzerinde çalışma üç gün, çekim ise 17 gün sürdü. Daha kısa sürede olması gerekirdi, ancak pembe ışığı yakalamak için sadece akşamüstleri güzel ışıklarda çalıştık. Numan Çakır, çekimlerden sonra hala köydekilerle iletişim içindeydi, onlara misafir oluyordu. Kendisi, sette inanılmaz dikkatli ve disiplinliydi. Burak ile çekimlerinde kesinlikle ona tecrübe kattığı kadar bana da tecrübe kattı. Filmde uzun soluklu sahnelere yer vermek istiyor ve tek çekim, tek plan sahnelerde çalışmak istiyordum. Yani hatasız olmalıydı. Özellikle bu sahneleri çok güzel atlattık. Bu hayal gibi deneyim beni yönetmen yaptı diyebilirim. Post prodüksiyonda ses dizaynını Tim Höfer, renklendirme Marco Zanoni ve müziklerini İsrail kökenli Berlin’de yaşayan müzisyen Shaul Bustan yaptı.
- Yurtdışında yaşayan ve üreten bir sanatçı olarak çekim sırasında kendinizi sınırlı hissettiniz mi?
Sevgi Hirschhöuser: Sınırlar hep var. Sınırlar yazarken başlıyor, sınırlar çekerken devam ediyor, sınırlar içinde bitirip sunduğunuz her şey sınırlar içinde sizi başarıya götürebiliyor. Sınırların olduğunu bilerek yola başladım. Buna pozitif bakıyorum, çünkü evrensel olmak için gelecekte ne kadar daha sınır aşmak gerekecek onları hesaplama fırsatı verecektir. Her ülkede büyük prodüksiyonların, büyük ses getiren kopyala yapıştır projeleri ile alkış yapmalarını anlamıyorum. Sinema salonlarında her yıl sadece ünlü isimli yönetmenlerin film posterleri ve aynı ünlüler yer alıyor. Film, sanattır ve emektir. Ben ülkemizde çok bağımsız film yapımcılarının olduğunu ve onların fikirlerinin önemli olduğunu düşünüyorum. Film yapmak sadece büyük şirketlerin işi gibi görünüyor, halbuki bireysel çabalarla da film yapmak mümkün.
‘HOLLYWOOD’DAN ÖDÜL ALMAK RÜYA GİBİ’
- Türk sineması deyince aklınıza gelen?
Sevgi Hirschhöuser: Türk sinemasından hem başarısına hem filmlerine hayran olduğum üç isim: Behlül Dal, Yılmaz Güney, Nuri Bilgi Ceylan’dır.
- Toprak, dünya prömiyerine Colorado Vail Film Festivali’nde başladı. Aynı gecede, üst üste ve geçen günlerde ödüller yağdı. Bekliyor muydunuz?
Sevgi Hirschhöuser: Kesinlikle ödül kazanmak istiyordum, bekliyordum dersem çok iddialı olur. Çünkü Hollywood’dan ödül almak hayal gibi. Ama 24 saatte filmimize 6 ödül gelince artık her şeyin olabileceğini inanıyorum!
- Biz ne zaman izleyebileceğiz?
Sevgi Hirschhöuser: Umarım Antalyalı bir yönetmen olarak Toprak’ın Türkiye prömiyerini kendi şehrimde yapabilirim. Başvurularımızı yaptık, heyecanla bekliyoruz.
En Çok Okunan Haberler
- Enes'ten 'ısırık ve 'morluk' savunması!
- İşte banka banka 300 bin liranın aylık getirisi!
- MHP'den Özel'in sokak çağrısına 'uyarı'
- Yeneroğlu istifa etti, Babacan'dan'dan 'AKP' açıklaması
- Karadeliğin etrafında okyanus bulundu!
- Muğla'da peş peşe deprem!
- Özel'den şirketlere 'boykot' uyarısı
- Azerbaycan, Rusya'yı işaret etmişti
- AKP’li bakanın asgari ücretlilere tavsiyeleri
- TBB heyeti, Suriye'yi ziyaret edecek!