Başbuğ'dan "Sokrates"li çarpıcı açıklama
Ergenekon davası tutuklusu eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Silivri Cezaevi'nden Sokrataes'in yargılanmasıyla kendi yargılanmasını karşılaştıran ilginç bir açıklama yaptı.
Başbuğ "Sokrates'in yargılanmasının üzerinden neredeyse 2400 yıl geçmiştir. Ülkemizde yargıda yaşanılan olaylar, ülkemizi 2400 yıl öncesine mi yoksa olması gereken 2400 yıl sonrasına mı getirmektedir?" ifadelerini kullandı.
Başbuğ, Sokrates'in ölüme mahkum edilmesini atina demokrasi tarihinin en karanlık noktalarından birisi olarak nitelendirdi.
İlker Başbuğ, "Kendisini suçlayanların bile onun dürüst, özverili ve yasalara saygılı bir insan olduğunu bildikleri halde bu mahkûmiyet kararının verilmesi günümüze kadar konuşulan bir konu olmuştur" dedi.
Sokrates'in savunmasının kendisi tarafından yapıldığını belirten Başbuğ, savunmasında kullandığı bazı sözlere dikkat çekti.
Başbuğ şu ifadeleri kullandı:
"Atinalılar, beni suçlayanların sizi nasıl etkilediğini bilemiyorum. Ama öyle ikna edici konuşuyorlardı ki, az kalsın ben bile kim olduğumu unutacaktım. Buna karşın, tek bir doğru laf etmediklerini söylemem gerekir."
Başbuğ'un sitesinde yer alan yazının tamamı ise şöyle:
Atina demokrasi tarihinin en karanlık noktalarından birisi, kuşkusuz M.Ö. 399’da Sokrates’in ölüme mahkûm edilmesidir. Kendisini suçlayanların bile onun dürüst, özverili ve yasalara saygılı bir insan olduğunu bildikleri halde bu mahkûmiyet kararının verilmesi günümüze kadar konuşulan bir konu olmuştur.
Sokrates, kentin inandığı tanrılara inanmamakla ve gençleri yoldan çıkarmakla suçlanmıştı.
Sokrates savunmasını kendisi üstlenmiştir ve savunmasına şu sözleri ile başlamıştır:
“Atinalılar, beni suçlayanların sizi nasıl etkilediğini bilemiyorum. Ama öyle ikna edici konuşuyorlardı ki, az kalsın ben bile kim olduğumu unutacaktım. Buna karşın, tek bir doğru laf etmediklerini söylemem gerekir.”
Savunmasının devamında değindiği bazı noktalar ise şöyledir:
“Bugün yetmiş yaşımda, ilk kez mahkeme önüne çıkıyorum ve bu nedenle de burada kullanılan dile tamamen yabancıyım.”
“Kıskançlıkları ve iftiralarıyla sizi ayartanlarla, ya da kendileri ikna oldukları için sizi de ikna etmeye çalışanlarla baş etmek zordur. Alıngan, saldırgan ve çok sayıda olduklarından ve ısrarla ikna edici şeklide aleyhimde konuştuklarından, eskiden olduğu gibi, bugünlerde de kulaklarınızı ağır iftiralarla dolduruyorlar. Daha öncede söylediğim gibi, hemen hemen hiçbir doğru söz çıkmadı ağızlarından. Onları, sorular yöneltmek üzere buraya çağıramam.”
“Yasaları ihlal etmediğim konusunda kendimi uzun uzadıya savunmama gerek yok sanırım. Eğer mahkûm edilirsem, beni mahkûm ettirecek suçlamalar değil, iftiralar ve haset olacak. Bildiğiniz gibi, iftirayla haset başka birçok dürüst insanı mahvetti ve mahvetmeye devam edecek sanırım. Kötülerin iyilere zarar vermesi doğru ve adil değildir.”
“Yargıçlara yalvararak beraat etmeye çalışmak bana pek adil gelmiyor. Yargıç adaleti lütuf gibi dağıtmak için değil, yasalara göre hüküm vermek için o mevkiye getirilir. Hatta hoşuna gidenlere lütufkâr davranacağına değil, yasalara göre karar vereceğine yemin eder.”
“Sokrates adında bir bilge, gökyüzündeki olaylarla ilgileniyor, yer altını araştırıyor ve önemsiz lafı önemli gösteriyormuş. Atinalılar, beni suçlayanların en tehlikelileri işte bu söylentileri yayanlardır, çünkü onları dinleyenler böyle uğraşları olanların tanrılara inanmadıklarını sanıyor. Atinalılar, tanrıların varlığına, beni suçlayan herkesten daha çok inanıyorum. Benim ve sizin için en iyi sonuçları verecek şekilde hakkımda hüküm vermeyi de size ve tanrıya bırakıyorum.”
Sokrates mahkemenin suçlu olduğuna hükmesinden sonra kürsüye çıkar ve ikinci konuşmasını yapar, değindiği bazı noktalar şöyledir:
“Yoksa bir para miktarı belirleyerek, para cezasını ödeyene kadar zindan da kalmayı mı yeğlemeliyim? Ancak, cezayı ödeyebilecek param yok. O zaman sürgünü teklif edeyim! Bu cezayı belki de kabul edersiniz. Ama bunu teklif etmek için fazlasıyla canıma düşkün ve yurttaşım olan sizlerin felsefi arayışlarımla sözlerime katlanamadığını, rahatsız olup kızdığını ve onlardan kurtulmak istediğini göz ardı edecek kadar düşüncesiz olmam gerekir.
Kendimi şimdi savunduğum şekilde savunduktan sonra ölmeyi, yalvarıp yakararak ölümden kurtulmaya yeğ tutarım.”
Sokrates, mahkeme tarafından ölüme mahkûm edildikten hemen sonra tekrar konuşur. Sözlerinden bazı noktalar:
“Atinalılar, yaşımı görüyorsunuz daha şimdiden hayata uzak ve ölüme yakınım. Bunları herkese değil, sadece ölmem için oy kullanan yargıçlara söylüyorum:
Benden büyük memnuniyetle duymayı beklediğiniz sözleri söylemediğim için mahkûm oldum. Ağlayıp dövünmedim ve başkalarından duymaya alışkın olduğunuz, ama bana yakışmayan şeyler, yapıp söylemedim. Ölümden sakınmak o kadar zor değildir, zor olan kötülükten sakınmaktır. Beni ölüme mahkûm ederek, hayatlarınızın hesabını vermekten kurtulacağınızı sandınız, ancak size söylediğim gibi tam tersiyle karşılaşacaksınız. İnsanları öldürerek, sizi doğru yaşamamakla suçlayacak birilerinin ortaya çıkmasını engelleyeceğinizi sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Başkalarının sizi eleştirmesini engellemek yerine, mümkün olduğunca daha iyi olmaya çalışmalısınız.”
Sokrates konuşmasını şu cümle ile tamamlar:
“Artık ayrılma vakti geldi çattı, ben ölmeye, sizler de yaşamlarınızı sürdürmeye gidiyorsunuz. Hangisinin daha iyi olduğunu sadece tanrı bilebilir.”
Sokrates, savunmasında her zaman yasalara saygılı olduğunu ve herhangi bir suç işlemediğine inandığını söylemiştir. Ancak onun, hayatta kalabilmek için yalvarıp yakarmaması, pişmanlık belirtileri göstermemesi, af dilememesi üzerine yargıçlar onu suçlu bulmuşlardır. Herhalde, Sokrates yargıçların nasıl bir karar vereceğini başlangıçtan beri tahmin etmişti.
Atina’da mahkemelerde “sayın yargıçlar” hitabı kullanılıyordu. Ancak, Sokrates yargılarına güvenmediğini belirtmek için mahkemede bilinçli olarak 44 kez “Atinalılar” hitabını kullanmıştır. Sadece, mahkeme kararının açıklanmasından sonra, kendisi lehine oy kullanan yargıçlara hitaben 4 kez “sayın yargıçlar” hitabını kullanmıştır.
Sokrates’in yargılanmasının üzerinden neredeyse 2400 yıl geçmiştir. 2400 yıl geçmiştir de, bugün ülkemizde yargıda yaşanılan olaylar, ülkemizi 2400 yıl öncesine mi yoksa olması gereken 2400 yıl sonrasına mı getirmektedir?
Yorumu size ait.
En Çok Okunan Haberler
- Narin Güran davasında ikinci gün sona erdi!
- 'Önümüzdeki 72 saat önemli, bir baba olarak...'
- Erdoğan'dan 'sürpriz' 10 Kasım kararı
- 'Kurultay haktır, Genel Başkan padişah değildir'
- CHP'den Oğuz Kaan Salıcı'ya sert yanıt
- Açıklayacağına söz verdiği 'gizli dosyalar' neler?
- Erdoğan'dan kayyum için ilk açıklama
- AFAD duyurdu: Elazığ'da korkutan deprem!
- '22 yılın yükünü sırtıma almam'
- Narin'in köyündeki imam açığa alındı