Akademisyen davalarında mahkûmiyet kararı

Barış bildirisini imzaladıkları gerekçesiyle örgüt propagandası suçlamasıyla yargılanan akademisyenlerin davalarında üç mahkûmiyet hükmü verildi.

Akademisyen davalarında mahkûmiyet kararı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.02.2018 - 12:09

Güneydoğu Anadolu'daki çatışmalı sürecin sonlandırılması için “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attıkları için haklarında açılan tekil davalarla yargılanan akademisyenlerin davalarında hüküm verilmeye başlandı. İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün 10 akademisyenin davası görüldü.

 Kopya mütalaalar

 Savcı Caner Babaloğlu, duruşmalarda, birbirinin birebir aynısı 10 esas hakkındaki mütalaa açıkladı. Savcı Babaloğlu mütalaalarında, bildirinin “terör örgütünün eylemlerini kamuoyunun dikkatinden kaçırmak ve olayların tek sorumlusunun devlet güvenlik güçleri olduğunu anlatma” amacı taşıdığını öne sürdü. Bildirideki “katliam”, “işkence”, “sürgün”, “kasıtlı ve planlı kıyım” gibi kelime ve kavramların bilinçli olarak seçildiğini ve vurgulandığını savunan savcı, böylelikle örgüt propagandası suçunun tüm unsurlarının oluştuğunu ileri sürdü. Savcı Babaloğlu, suç unsuru içermeyen bir bildiriye imza atmanın bireyin en temel demokratik haklarından olduğunu belirterek, “devlet güçlerini katliam yapmakla itham ederek ve yalnızca devlete çağrıda bulunmanın” terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren faaliyetlerini meşru gösterme kastı taşıdığını iddia etti.

 Hükmün açıklanması geri bırakıldı

 Savcının mütalaasını açıkladıktan sonra son sözü sorulan İstanbul Üniversitesi'nden emekli Prof. Dr. İzzettin Önder, “51 yıldır kamu görevinde bulundum. Ben sadece insanların ölmemesi için bir bildiri imzaladım. Ben bunu güçlü bir kamu vicdanı oluştu” dedi. Mahkeme, Önder ile İstanbul Üniversitesi'nden Ayda Rona Aylin Altınay Cingöz'ün dosyalarını karara bağlayarak, “örgüt propagandası yapma” suçlaması ile 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına hükmetti. Heyet, hükümlerin açıklanması ise geri bıraktı.

 “Vicdan yükü ile imza attım”

 İstanbul Üniversitesi'nin eski araştırma görevlisi Ezgi Pınar ise savunmasında şunları söyledi:

 “Barış Bildirisi nedeniyle işinden olan, linç edilen birçok meslektaşım gibi ben de demokratik bir toplumda yaşamıyor oluşumuzu dert ediniyorum. Bildiriyi de kamu vicdanı adına yaşanan şiddete dikkat çekerek için imza attım. Ben konforlu bir alandayken annelerin çocuklarının cesedini buzdolabında saklaması bende vicdan yükü yaratmıştır. Savcılık raporları, basında çıkan haberleri keyfi bir şekilde dikkate almamıştır. Hukukta keyfiliğe yer yoktur. Hükümet ve devlet politikalarını eleştirmek akademisyen olarak görevimdir. Eleştiriyi, kınamayı terör örgütü propagandası şeklinde yansıtmak çarpıtmadır, ifade ve basın özgürlüğünün ihlalidir. Ortada bir suç olmadığından beraatimi talep ediyorum.”

 Müzakere etmedi

 Savcının kopya mütalaasını açıklamasından Pınar'a son sözü soruldu. Pınar, beraatini talep etti. Heyet, müzakere etmeden Pınar'a 1 yıl 3 ay hapis cezası verdiğini söyleyen mahkeme başkanı Ömer Günaydın, hükmün açıklanmasını geri bıraktı.

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler