Adalet istiyoruz

Gazetemizin yayın politikasının suçlama konusu yapıldığı, yazar ve yöneticilerimizin savunmaları ile 24 Temmuz’da çöken davanın 2. duruşması bugün yapılıyor. Duruşma sonunda, 316 gündür tutuklu bulunan Akın Atalay, Murat Sabuncu ve Kadri Gürsel ile 255 gündür tutuklu bulunan Ahmet Şık’ın tahliye talepleri bir kez daha değerlendirilecek. Emre İper ise 158 gün sonra savunma yapacak.

Adalet istiyoruz
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 11.09.2017 - 04:44

Gazetemizin yayın politikasının suçlama konusu yapıldığı ve yazar ve yöneticilerimizin savunmaları ile 24 Temmuz’da çöken davanın 2. duruşması bugün Silivri Cezaevi’nin karşısında bulunan duruşma salonunda yapılacak. Duruşma sonunda asılsız ve akıl dışı iddialarla adeta rehin tutulmaya devam edilen Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay, Yayın Danışmanımız ve yazarımız Kadri Gürsel ve muhabirimiz Ahmet Şık’ın tahliye talepleri bir kez daha değerlendirilecek. Duruşmada 158 gündür tutuklu bulunan muhasebe çalışanımız Emre İper de savunma yapacak.

Ulusal ve uluslararası basın meslek örgütlerinin “ifade ve basın özgürlüğüne vurulmuş bir darbe” olarak nitelediği Cumhuriyet davası kapsamında yazar ve yöneticilerimiz tutukluluklarının 9. ayında, 24 Temmuz’da ilk kez hâkim karşısına çıkmıştı. 5 gün süren duruşmalarda savunma yapan ve itham eden yazar ve yöneticilerimiz davayı çökertmişti. Yargılamayı yürüten İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi de davanın ilk ara kararında okur temsilcimiz Güray Öz, yazarımız Hakan Kara, çizerimiz Musa Kart, Kitap Eki Yayın Yönetmenimiz Turhan Günay, avukatlarımız Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör ve yöneticimiz Önder Çelik’i tahliye etmişti. Sabuncu, Atalay, Gürsel ve Şık’ın tutukluluğunun devamına karar veren heyet, bu kararına gerekçe üretirken savcılığın iddialarından öteye gidememişti.

Mahkeme, tutukluluğa devam kararı verirken “sanıkların taşıdıkları sıfat, üstlendikleri görev, görev yaptıkları zaman dilimi dikkate alındığında ‘eylemsel bütünsellik’ değerlendirmesi’ yapılması gerektiğini öne sürmüştü. Mahkeme, özetle Akın Atalay’ı Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve İcra Kurulu Başkanı, Murat Sabuncuyu da tutuklanmadan önce 2 ay genel yayın yönetmeni olduğu için tahliye etmediğini söylemişti. Oysa, tahliye edilen 7 arkadaşımızdan 6’sı da Cumhuriyet Vakfı’nda yönetim kurulu üyesi idi. Cumhuriyetçilerin savunmalarından bazı bölümler şöyle:

Atalay: Yayın politikası değişmedi

* Bu yargılamanın birbirini tamamlayan iki amacı var. Birincisi, Cumhuriyet gazetesini ele geçirmek ya da susturmak. İkinci siyasi iktidarın istemediği haberleri, hoşuna gitmeyecek yazıları yayımlamayı düşünebilecek, aklının ucundan geçirecek gazetelere ve gazetecilere, maruz kalacakları akıbeti göstermek.

* Aksi yöndeki değerlendirme ve eleştirileri saygıyla ve anlayışla karşılamakla beraber kuvvetle belirtmek isterim ki yayın politikası değişmemiştir. Esasen, bu tartışmanın yeri, zemini mahkemeler olamaz. Bu nedenle bu konunun kendi doğal mecrasından çıkarılıp, tutuklamaya kadar vardırılan bir ceza davasının içine taşınmasını protesto ediyorum.

* Cumhuriyet gazetesini manipülasyon yapmakla, gerçeği perdelemekle ve algı operasyonu yapmakla itham eden bilirkişi, Cumhuriyet’in darbecilerle ilgili manşetlerini gizlemek, perdelemek, algı operasyonu yapmak için orijinal birinci sayfanın üstünü ve altını keserek, raporuna yalnızca sayfanın işine gelen kısmının görüntüsünü alıyor.

Sabuncu: Manşetleri savunmak...

* 16 Temmuz tarihli gazetenin manşetini gece 12’de belirledik: “Çözüm demokrasi”. Bu manşet bilirkişi raporunda yok, iddianamede yok.

* Evimin polis tarafından basılması mı, yatak odasına kadar girilmesi mi, Silivri’ye girerken 47 yaşında bir adam olarak soyularak içeri alınmam mı? Bir gazeteci olarak manşetleri savunmak zorunda kalmak daha ağır geliyor.

* Pensilvanya’ya hiç gitmedim. “Bana kalem hediye etti” diyen gazetecilerden değilim. Yüzlerce köşe ve haber yazdım. Bir tekinde Fethullah Gülen’i övdüğümü, beklentiyle yağcılık yaptığımı bulamazsınız.

Gürsel: Öngörülerim gerçekleşti

* Şimdi tutukluluğum bir cezaya dönüşmüş ise ve otoriterlik hakkındaki eleştiri ve uyarılarım bu tutukluluğun gerekçeleri arasına konulmuşsa, bu durum görüşlerimin ne kadar haklı ve yerinde olduğunu gösterir sadece.

* Hakkımdaki “terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme” suçlamasını destekleyen tek bir gerçek kanıt bulamazsınız. Çünkü böyle bir kanıt oluşturan ne bir davranışım, ne bir sözüm, ne de bir yazım vardır. Bahse konu örgüte karşı, bütün kariyerim boyunca hep azami şüphe ile yaklaştım ve kesin bir biçimde eleştirel oldum. FETÖ’nün adı henüz “cemaat” iken ve bu cemaat ile AKP iktidarı birlikte çalışırken benim bu yapıya karşı bakışım kategorik biçimde negatif olmuştur ve hiç değişmemiştir. Bütün öngörülerim gerçekleşti.

Şık: Daha çok gerçeğe ihtiyaç var

* Hukuktan; hak, adalet, vicdan ve liyakati çıkardığınızda geriye kalan ne ise, Türkiye yargısı şu an odur. Gayet iyi biliyoruz ki hak, adalet, hukuk, insanlık çağrıları size ulaşmıyor. Dolayısıyla, hiçbir talebim de olmayacak. Ancak, sizi bir zırh gibi kuşatan üzerlerinizdeki cübbelerin, insan hayatından ve özgürlüğünden yapılmış olduğunu söylemekle yetineceğim.

* Mesleki faaliyetlerim nedeniyle her siyasal iktidarın ve her dönemin yargısının “kötüsü – suçlusu” olmayı başardım. Kızıma bırakacağım bu mirastan gurur duyuyorum.

* Bu karanlık günlerde ihtiyacımız olan daha fazla hakikat kaybı değil. Her şeyden çok ve daha fazla gerçeklere ihtiyacımız var. Bu yüzden hakikate kendimden daha fazla saygı duymaya da, inkârcı biat kadrolarına dahil olmayı reddetmeye de devam edeceğim.

Emre İper tam 158 gün sonra yargıç karşısında

Duruşmada 158 gündür ByLock kullanıcısı olduğu iddiasıyla tutuklu bulunan muhasebe servisi çalışanımız Emre İper de savunma yapacak. İper hakkında iddianame hazırlayan savcı Yasemin Baba, telefonda ByLock olup olmadığına ilişkin inceleme yapmadan emniyetin raporuna dayanarak ByLock kullanıcısı olduğunu ileri sürdü. İper’in telefonunda ByLock olup olmadığını araştırmak yerine Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, 1 milyardan fazla kişinin kullandığı WhatsApp programında 15 Temmuz darbe girişimi gecesi konuştuklarını, arama ve mesaj kayıtlarını delil yaptı. İper aynı zamanda gazetemiz muhabiri Ahmet Şık’ın ve gazeteci Hüsnü Mahalli’nin tutuklanmasına, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne gerçekleştirilen saldırıya tepki gösterdiği Twitter paylaşımları nedeniyle de suçlanıyor. Savcı Baba, MİT TIR’ları haberinin ardından Erdoğan’ın ‘bedel ödetme’ sözleri nedeniyle gazetemizin 2 Haziran 2015 nüshasında çok sayıda yazar, yönetici, muhabir ve çalışanın imzasının bulunduğu ‘Sorumlu benim’ metninin altında İper’in imzasının bulunmasını delil olarak dosyaya koydu.

Tanıklar dinlenecek

Duruşmada, ayrıca Cumhuriyet Vakfı eski Yönetim Kurulu üyeleri İnan Kıraç, Mustafa Pamukoğlu, Nevzat Tüfekçioğlu, Alev Coşkun, Nail İnal, gazetemizin eski Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız, eski yazarımız Leyla Tavşanoğlu, gazetemiz yazarları Şükran Soner ve Miyase İlknur, gazetemiz Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya, Aydınlık gazetesi yazarları Mehmet Faraç ve Rıza Zelyüt tanık olarak dinlenecek. Tanıklardan Alev Coşkun, Cumhuriyet Vakfı seçimlerinde seçilemediği için bu konuda yazılar yazmış, ‘yayın politikasında değişiklik olduğu, bu nedenle tirajların düştüğü’ iddiasında bulunmuştu.

Cumhuriyet davası başlangıç olsun

CHP’nin gazeteci kökenli milletvekilleri Utku Çakırözer ve Barış Yarkadaş, bugün görülecek duruşma öncesi yaptıkları açıklamalarda tutuklu Cumhuriyetçilerin bir an önce serbest bırakılması gerektiğini belirtti.

CHP Eskişehir Milletvekili Çakırözer, demokrasi ve hukuk devletini güçlendirmenin yolunun gazetecilerin özgürce yazmasından geçtiğini belirterek “Türkiye’nin düşünce ve ifadenin artık hapsedilmeyeceği bir ülke olduğunu göstermek için bugünkü Cumhuriyet davası, başlangıç olmalıdır. Bu davaya bakan mahkeme heyetinin ülkemizin özgürleşmesine, demokratikleşmesine katkı sağlayan hâkimler olarak tarihe geçmesi şansı var. Bunun için gazetecilerin önce tutuksuz yargılanma ardından da en kısa sürede beraat kararı çıkmasını bekliyoruz” dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Yarkadaş ise Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerine açılan davaların FETÖ soruşturmalarını sulandırdığını belirterek,“Hayatını dinci örgütlere karşı mücadeleyle geçirmiş gazetecileri FETÖ torbasına atmak, davaların inandırıcılığını kaybettiriyor”dedi. Bugün görülecek Cumhuriyet davasına da katılım çağrısı yapan Yarkadaş, “Siyasi iktidarın her iki Cumhuriyeti de yok etmeye güçleri yetmeyecek. Cumhuriyet çalışanları aman dilenmeden yatıyor zindanda. Onlara direnme gücü veren Cumhuriyete, demokrasiye ve adalete olan bağlılıklarıdır” diye konuştu.

Avrupa'dan destek: Onlar sadece işlerini yaptı

Cumhuriyet’e yönelik hükümet operasyonunun bugün yapılacak ikinci duruşması öncesi çeşitli uluslararası kurum, kuruluş ve kişlerden destek ve dayanışma mesajları geliyor.

Almanya’nın Avrupa Parlamentosu’ndaki üyelerinden Rebecca Harms mektubunda, “Gazetecilik değil asıl gazetecileri parmaklıklar altına atmak suçtur, çünkü gazeteci işini yapmak dışında bir şey yapmamıştır” dedi. Basın özgürlüğü olmadan demokrasi olamayacağını vurgulayan Harms, “Demokrasi muhalefet ve çelişki ister. Cumhuriyet davası ve Türkiye’de 150’den fazla gazetecinin tutuklu olduğu gerçeği, Türkiye’de demokrasi ve hukukun üstünlüğünün ayaklar altına alındığını bize göstermektedir” saptamasında bulundu.

Belçika PEN’den gelen ve “Güçlü bir lider güçlü eleştirileri memnuniyetle karşılar” başlıklı mektupta, “Nasıl bir bahçe, sadece güzel olmak için değil aynı zamanda sağlıklı olmak ve ürün vermek için farklı çiçeklere ihtiyaç duyarsa aynı şekilde bir toplumda ne kadar farklı ses varsa o toplum o kadar sağlıklı ve güzeldir” ifadesi yer aldı.

ECPMF’nin mektubunda, dava politik olarak yönlendirilmiş ve gazeteciliği krimanilize eden bir dava olarak tanımlanırken, Türk yetkililerden “derhal bütün sanıkları serbest bırakması ve bu absürt suçlamaları geri çekmesi” çağrısında bulunuldu. ECPMF, davayı ve Türkiye’de basın özgürlüğüne yönelik ihlalleri izlemekten vazgeçmeyeceklerini de bir kez daha tekrarladı.

Türkiye elçisine mektup

Norveç Yazarlar Birliği PEN’den Türkiye’nin Oslo’daki Büyükelçisi Göktürk’e hitaben yazılan mektupta ise “Türkiye’de basın özgürlüğü ve düşünceyi ifade özgürlüğü konusundaki durumdan son derece endişeliyiz” ifadeleri yer aldı. Türkiye’de 170’den fazla gazeteci ve yazarın cezaevinde olduğu belirtilerek, “Cumhuriyet çalışanı beş gazeteciyi serbest bırakarak doğru yönde bir adım atmanızı diliyoruz” dendi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler