Şimdi de maden talanı
2020 yılı itibarıyla 1 milyon futbol sahası büyüklüğünde alanı talan edilen ormanlarımız kısa süre önce de madencilik faaliyetlerine açıldı.
Hem insan sağlığı hem de çevre sağlığı yönünden hepimizi etkileyen bir kararın 5 Nisan’da Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini öğrendik.
Orman Kanunu'nun 16. maddesinde yapılan değişiklikle verimli orman alanlarında Tarım ve Orman Bakanlığı’nın uygun görmesi durumunda madencilik faaliyetleri yapılabilecek. İlgili kararda yapılan değişiklik şöyle:
“Devlet ormanları içinde maden aranması ve işletilmesi ile madencilik faaliyeti için zorunlu; tesis, yol, enerji, su, haberleşme ve altyapı tesislerine, fon bedelleri hariç, bedeli alınarak Tarım ve Orman Bakanlığı’nca izin verilir. Ancak, temditler dahil ruhsat süresince müktesep haklar korunmak kaydı ile devlet ormanları sınırları içindeki tohum meşcereleri, gen koruma alanları, muhafaza ormanları, verimli orman alanları, orman parkları, endemik ve korunması gereken nadir ekosistemlerin bulunduğu alanlarda maden aranması ve işletilmesi, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın muvafakatine bağlıdır. Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin; baraj, gölet, liman ve yol gibi yapılarda dolgu amaçlı kullanacağı her türlü yapı hammaddesi üretimi için yapacağı madencilik faaliyetleri ile zorunlu tesislerinden bedel alınmaz.”
“Madencilik faaliyetlerinin ve faaliyetlerle ilgili her türlü yer, yol, bina ile tesislerin hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlarda veya özel ormanlarda yapılmak istenmesi halinde Tarım ve Orman Bakanlığınca izin verilebilir. Bu takdirde kullanım bedeli, kullanım süresi, yapılan bina ve tesislerin devri gibi hususlar genel hükümlere uygun olarak taraflarca tespit edilir.
Madencilik faaliyetlerinin sona ermesi neticesinde idareye teslim edilen veya terk edilen doğal yapısı bozulmuş orman alanları rehabilite edilir. Rehabilite maksadı ile bu alanların orman yetiştirilmek üzere inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları ile doldurularak ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi için büyükşehir mücavir alanlarında büyükşehir belediyelerine, diğer yerlerde ise il ve ilçe belediyelerine bedeli karşılığında izin verilebilir veya Bakanlıkça uygun görülmesi halinde ihale mevzuatına göre gerçek ve tüzel kişilere yaptırılabilir.”
Yayımlanan değişikliğin tamamını okuyunca ormansızlaşmanın iklim krizinin etkilerinin yoğun bir şekilde yaşandığı ülkemizde iklim krizi kaynaklı olumsuz etkileri düşünmeden edemiyor insan. Bunun örneklerini çeşitli illerde belediyelerin su kısıtlamasına gitmesinden barajların su seviyelerindeki büyük düşüşlere veya tarım üretim hacminde 2023 yılında daha az hasat beklenmesinden bitkilerinden yaşadığı stresten dolayı parfümlerin bile eskisi gibi kokmamasına kadar birçok alanda deneyimliyoruz.
2002-2022 arasında 6831 sayılı orman kanununda yapılan 34 değişiklikle yaşamlarımızın vazgeçilmezi oksijeni üreten yani nefes almamızı sağlayan orman alanları talan edildi. Her ne kadar yeri geldiğinde ormanları korumak için bu yasaların yapıldığı dile getirilse de 2B orman arazisi kavramı kritik bir nokta. 2B orman arazisi orman olma özelliğini kaybetmiş ve orman alanı dışına çıkarılmış alanlara denilmektedir.
ORMANLAR TALAN EDİLİYOR
Türkiye Ormancılar Derneği’nin “Türkiye Ormancılık 2022: Türkiye’de Ormansızlaşma ve Orman Bozulması” raporuna göre; 2020 yılı sonu itibarıyla toplam 748 bin hektar orman alanı madencilikten enerjiye, turizmden ulaştırmaya uzanan geniş bir yelpazedeki uygulamalara tahsis edildi. Orman alanlarının ormancılık dışı uygulamalara tahsisi son yıllarda büyük hız kazandı.
Yalnızca 2004-2020 yılları arasında yapılan tahsis miktarı 494 bin hektar ve tüm zamanlarda yapılan tahsislerin yüzde 66’sına karşılık geliyor. Bazen sayıları görünür karşılığını gözümüzde canlandırmaya zorlanabiliyoruz. 748 bin hektar yaklaşık 1 milyon futbol sahası büyüklüğünde.
ORMANLIK ALANLAR ARTIYOR MU?
“Ormanlık alanlar ülkemizde artıyor” sözlerine karşılık ise raporda yer alan şu cümleler üzerinde hep beraber düşünmemiz gereken bir veriyi barındırıyor. “Türkiye’de genel olarak orman alanı artışı görülüyor olmasına karşın bu artış topluma şeffaf ve doğru bir şekilde aktarılmamakta, konunun bazı yönleri ön plana çıkarılırken bazı yönleri saklı tutulmakta ve toplumda gerçeklerle uyumlu olmayan bir algı yaratılmaya çalışılmaktadır.
Öncelikle, orman alanı artışı ülkenin tamamında değil genellikle göç veren, nüfusu azalan bölgelerde yaşanmaktadır. Bu bölgelerde, terk edilmiş tarım toprakları ile meraların kendiliğinden ormanlaşması orman alanı artışının ana nedenidir. Buna karşılık, nüfusun yoğunlaştığı bölgelerde genellikle ormansızlaşmanın yaşandığı dikkatlerden kaçırılmaktadır. Örneğin, Marmara bölgesinde yalnızca üç ilde orman alanı artışı yaşanırken İstanbul ve Kocaeli gibi illerde ise ormansızlaşmanın çok hızlı şekilde yaşandığı izlenmektedir.”
KENTLERE YEŞİL ALAN
Daha fazla yeşil alana sahip kentsel alanlarda yaşayan bireylerin, yeşil alana daha az erişimi olanlara göre daha düşük stres ve daha iyi refah düzeyine sahip olduğu sonucunu ortaya koyan bazı araştırmaları okuduktan sonra ve ağaç dostlarımızın kentlerin yüksek sıcaklıkla mücadelede doğal kliması olduğu bilirken Türkiye’deki kentlerde acilen yeşil alan protokollerin oluşturulması gerekiyor.
Sürdürülebilirlik Haberleri
- ABD iklim inkârcısı mı oluyor?
- COP29’da Türkiye'nin 2053 net sıfır hedefi
- Dünyanın en büyük mercan kolonisi keşfedildi!
- Danimarka tarım arazilerine 1 milyar ağaç dikecek
- İklim Elçisi Seren Anaçoğlu: ‘Harekete geçin’
- Dünyanın geleceği için gözler G20 ülkelerinde
- İyi haber
- 'Doğanın kalbinde hissetmek'
- Bu cop finans cop’u
- Türkiye’den ve dünyadan çevre gündemi