Ölüyü azat etmek
Tarih boyunca söylemlerin ve eylemlerin çelişkilerle dolu olduğu sömürü düzeni bugün de devam ediyor, hem de modern haliyle...
İnsan evlâdının zihni ve davranışları çelişkilerle doludur. Düşünceleri arasında çelişki vardır, düşündükleri ve yaptıkları arasında çelişki vardır, dün söylediğiyle bugün söylediği arasında çelişki vardır. Bu yüzden insanımız, “Hoca efendinin dediğini yap, yaptığını yapma” der, çünkü hocanın da verdiği öğütlerle sergilediği davranışlar arasında çelişki vardır. “Evlâdım bırak artık şu cep telefonunu” diyen anne babalar da ellerine yapışan telefonlarından bir türlü kurtulamazlar.
Bu yazıda insanların kölelik kurumuna ilişkin yaşadıkları çelişkileri Festinger’in Bilişsel Çelişki Kuramı açısından yorumlamaya çalışacağım.
BİLİŞSEL ÇELİŞKİ KURAMI
Kişilerin olaylara, nesnelere, kişilere, gruplara yönelik tercihlerini ve tavırlarını belirleyen, düşünce, duygu ve davranışlardan oluşan birtakım zihinsel yapılar vardır, bunlara “tutum” adı verilir.
Bir insanın belli bir konudaki tutumu ile bu konuyla ilintili başka bir konudaki tutumu arasında zıtlık varsa, ortaya bilişsel çelişki çıktığını söyleyebiliriz. Örneğin bir kişi, hem “İnsan özgür olmalıdır” hem de “Benim bedavaya iş gücüne, köleye ihtiyacım var” diye düşünüyorsa, bu kişi bilişsel çelişki duyar. Bu tür çelişkilerden kurtulmak için kişiler psikolojik savunma mekanizmalarına, çokça da mantığa bürümeye başvururlar, örneğin şöyle diyebilirler: “Beyazlar özgür olmalıdır, ancak siyahîlerin özgür olması gerekmez, onlar özgür olsalar bile kendi başlarına hayatlarını sürdüremezler. Onların köle olarak çalıştırılmaları hem onlara bir iyiliktir, karınları doyar hem de ekonomiye katkı sağlanır.”
İnsan zihni çelişkilerinden kurtulabilmek için temelsiz var sayımlara dayanan birtakım, işlevsiz ve naif çözümler bulmuştur. Kölelik kurumuyla ilgili olan bunlardan iki tanesini paylaşmak istiyorum.
AZATLIK BELGESİ
Osmanlı’da kölelerin azat edilmesi yaygın bir davranıştı. Epeyce bir süre sahiplerine hizmet edip kendileri için harcanan paranın karşılığını veren köleler günü gelince azat edilirdi. Ancak söz konusu gün bazı köleler için bir türlü gelmezdi. Kimi sahipler “Ha bu bayram geçsin, ha şu sünnet düğününü yapalım” diye diye azat etme işini ertelerlerdi, bu arada da bazen azat edilmeyi bekleyen köle ölüverirdi. Bu durumda köle sahibi, “Azat etmek bir türlü kısmet olmadı” diye üzülür, vicdan azabı çekerdi.
Vicdan azabından kurtulmak için de ölen kölenin tabutunun üzerine, adının yazılı olduğu bir azatlık belgesi iliştirilirdi. Halk arasında azatlık belgesi denilen bu belgelerin resmî adı Userâ-yı Zenciyye Mahsus Itıknâmeydi. Tabutlara iliştirilen azatlık belgelerinin, yaşarken azat edilme sevinci yaşayamayan kölelere hiçbir faydası olmazdı ancak sahipleri kendilerini iyi hissederlerdi, içine düştükleri zihinsel çelişkiden biraz da olsa kurtulurlardı.
TOM AMCA'NIN PALTOSU
Tabuta azatlık belgesi iliştirip rahatlamaya benzeyen bir davranışa okyanus ötesindeki bir kültürde de rastlarız. “Tom Amca’nın Kulübesi” adlı romanda, paraya ihtiyaç duyan sahibi yaşlı ve emektar kölesi Tom Amca’yı ailesinden koparıp satar. Tom Amca hayatının son yıllarını ailesinden ve evinden uzakta çalışarak geçirmektedir. Tam o sırada evin beyaz oğlu uzaktan gelir, Tom Amca’nın satıldığını öğrenince hemen koşup onu geri getirmeye gider. Ancak geç kalmıştır, Tom Amca ölmüş ve gömülmüştür. Genç beyaz çok üzülür soğuk havada paltosunu çıkarıp Tom Amca’nın mezarının üzerine örter. Eminin yüzyıllar boyunca beyaz okuyucular bu gencin davranışını büyük bir alicenaplık olarak yorumlamışlardır. Bence ortada bir kadirbilirlik yoktur, sadece yaşam gasp edici insanların vicdanlarını rahatlatma çabası söz konusudur.
Bu öyküde ziyan edilen bir insan hayatına karşılık bir palto feda edilmiştir. Bir insanın tüm hayatının elinden alınmasını ve yaşlılık günlerinde ailesinden koparılmasını bir paltoyu çöpe atarak telafi edebilir misiniz?
Mezara palto örtme motifi edebî açıdan güzeldir, ancak tabutun üzerine azatlık belgesi koymak gibi palto olayı da garibana hiçbir fayda sağlamayan, sadece güçlü ve saldırgan olanı şirin gösteren bir eylemdir. Bence bu tür davranışları bir takiye veya “Ladesçi” adlı romanımda tanımladığım şekliyle bir ladesçilik (yani kendi kendini kandırma) olarak tanımlayabiliriz.
GOGOL'UN PALTOSU
Sevgili okurlarım, Tom Amca’nın mezarına örtülen palto ile Gogol’ün paltosu arasında bugüne kadar bir ilişki kurdunuz mu? Eğer kurmak isterseniz iki palto arasında nasıl bir ilişki, ne tür bir benzerlik veya benzemezlik vardır? Bu sorunun cevabını ben vermeyeceğim; okullarda öğrencilerimiz, yaşamda hepimiz bazı soruların cevabını öğrenmek yerine kendimiz bulmalıyız.
Eskiden zincirli köleler vardı, bugün kredi kartlı köleler var. Her ikisinin de bulunmadığı bir dünyayı görmek dileğiyle.
En Çok Okunan Haberler
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- İstanbul'da aile katliamı
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!