Karacayı ‘Korumak’: Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?
Kızını “korumak” için her yolü mübah gören bir anneyle ne kadar empati kurabilirsiniz? Perihan Mağden’in romanından uyarlanan yapım bu soruya yanıt arıyor...
Anne değilim. Ve annelik içgüdüsünü anlamak için biricik koşulun anne olmak gerektiğine de inanmıyorum. İnsan veya hayvan, bir annenin yavrusunu korumak yolunda “her şeyi mübah” kılabileceği gerçek. Pekiyi, bunun sınırı ne olmalı? Bir anne, kızını korumak için ne kadar ileri gidebilir?
Sinema tarihi, sayısız kötü anne figürüyle dolu ancak pek azı, Norman Bates’in annesi gibi oğlunu delirtecek kadar korumacı olduğu ya da Carrie’nin mezuniyet balosunu katliama çevirmesine neden olacak kadar acımasızlaştığı için hâlâ hafızalarımızda... Şimdilerde ise kızını olası tehlikelerden korumaya çalışırken tehdidin membaına dönüşen bir edebi karakter ekleniyor bu bir “garip” ebeveynlere; Bambi’nin ‘Anne’si...
Netflix’in, Perihan Mağden’in romanından uyarlanan yeni dizisi Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?, Felix Salten’in dünyaca ünlü ve bir o kadar da travmatik masalı Bambi’den hareketle bir anne-kız ilişkisini çekirdeğine alıyor ve karanlık bir karaca masalı inşa ediyor. Bambi ismini verdiği kızıyla birlikte otelden otele gezen -aslında kaçan- lüks ancak gösterişten uzak bir yaşam sürdüren annenin yaşamını anlatısının merkezine alıyor. Romandan farklı olarak adını öğrenemediğimiz anne, simsiyah kıyafetler içinde hem geçmişinden hem de bir bakıma kendisinden ve kızından gizlenirken, kızı Bambi’ye büyüyen yaşına rağmen çocuk kıyafetleri giydirmeye, sürekli Bambi masalını okumaya devam ediyor. Bu noktaya kadar, nispeten kabul edilebilir gibi görünen anne ve kızın ilişkisinin çürük yanlarının ortaya çıkması ise öykünün düğümlerinin çözülmesiyle gerçekleşiyor çünkü annenin Bambi’yi koruma arzusu, amacını biraz aşmaya başlıyor.
İşte bu noktada, hikâyenin yukarıda değindiğim sorusu görünürlük kazanıyor ve Mağden’in bizi sevk ettiği sorgulamayla, aslında bir anti-kahraman olan seri katil bir anneyle ne kadar özdeşlik kurabileceğimiz sorunu gündeme geliyor. Perihan Mağden, her ne kadar romanında cinayetleri bir fon olarak kullansa ve anlatısının özüne, üç kuşaktır süregelen hastalıklı anne-kız bağlarını yerleştirse de dizinin özgür bir üslupla uyarlanmış olması, izleğin daha çok suç temelinde yükselmesine neden oluyor ve dolayısıyla karşımıza, kızının iyiliği için öldürmekten çekinmeyen bir anneyi çıkıyor. Seri katil öykülerinde, katilin güdüsü, zekâsı, tekniği önemlidir ancak bütününde seyirciyle bağı kuran cazibedir. Ve Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?’de, Mağden’in romandaki betimlemesinin epey uzağında kurgulanan anne, göz alıcı bir cazibe merkezi olarak dizinin kozu oluyor. Melisa Sözen’in, incelikle hayat verdiği karakter, psikopat bir annenin ötesine geçerek, çekici bir figür olarak parlamasına neden oluyor. Elbette Bambi’yi canlandıran genç oyuncu Eylül Tumbar’ın, karaca misali parlayan gözleriyle ekrandaki varlığı yadsınamaz ancak Sözen’in doğru kurgulanmış karizması, dizinin tek itici gücü...
Öykülemenin eksiklerine gelince... Olay örgüsü boyunca eklemlenen yan karakterlerin -fazlaca- yüzeysel oluşu ve anneyi tetikleyen etkenler olmalarına karşın yeterince üzerlerinde durulmamasının anlatıyı sekteye uğrattığını düşünüyorum. Teatral görünen anlar bir yana, elini hızlı açık etme durumunun da dizinin bütününde gedik açtığı söylenebilir. Bununla birlikte ilgi çekici seri katil figürüyle sürükleyici bir gizem öyküsü olduğu konusunda da hakkını teslim etmek gerek. Biz Kimden Kaçıyorduk Anne? kusursuz değil, fakat kesinlikle iyi.
Puanım: 6.5/10
En Çok Okunan Haberler
- Sanıklar tek tek ifade verdi
- Özgür Özel'den 'ABB' açıklaması
- Kelepçeli burjuvanın duyulmayan çığlığı
- Belediyelerden hastane adımı
- Yavaş'tan 'istifa' iddialarına açıklama
- Görüntülerle ortaya çıkardı: Doktor gözaltında
- ‘Yediniz, içtiniz, geldiniz’
- Konserve ton balığında cıva tespit edildi
- Galatasaray, Tottenham'ı sahadan sildi!
- AKP’li vekil ateş püskürdü!