İki isim bir insan
Türkiye’de bilinen ismiyle ünlü besteci Cenk Taşkan, asıl ismiyle Majak Toşikyan iki ismi ve ruhu bir bedende barındırdığı öyküsünü paylaştı.
Yurtiçi ve dışında sayısız başarı, özel ve devlet tiyatrolarında eserler, Kahramanmaraş’ın 91. yıl etkinliklerinde kentin Fransız ve Ermenilerden kurtuluşu yapılan beste... İsmi sahneye ilk çıkışında başını ağrıtacak ve iki ruhu ile Türkiye’de Cenk, dünyada ise Majak olacaktı. Öyle ki hırdavatçı dükkânında çalışırken radyoda çalan şarkısını dinleyen arkadaşına eserin kendisinin olduğunu kanıtlamakta zorlanacaktı. Çünkü o Cenk Taşkan’ın bestesiydi. İşte Majak Toşikyan’ın yaşamöyküsü...
- Kimdir, Majak Toşikyan?
Bir kere benim bedenimde iki ruh var. Türkiye’de benim en meşhur şarkım: “Beni Benimle Bırak”. Cenk Taşkan olarak biliniyorum, o şarkıyı bilenler, benim Ermeni kökenli bir sanatçı olduğumu bilmez. Ermenistan’da çok meşhur bir şarkım var, “Tesnem Anin u Nor Mernem” (Ani’yi Göreyim Öyle Öleyim). Bu eser, Uluslararası Akdeniz Şarkı Yarışması Onur Ödülü aldı ama onlar da Cenk Taşkan olduğumu bilmiyor. Yavuz Özışık Orkestrası’na 17 yaşında gitarist olarak girdim, eskiden orkestra üyeleri, sahnede takdim edilirdi. İsmim, oradan geliyor çünkü sıra bana gelince Yavuz, “Sana kolay bir isim bulalım, Cenk diyeceğim ben o ismi çok severim” dedi. “Peki” dedim. O gün Cenk Taşkan oldum. Bir gün Erol Büyükburç bana teklifte bulundu. O güne kadar bestem yoktu. Askerlikte beste yapmaya başladım. Evlendim, İzmir Efes Oteli’ne balayına gittik, orada Salim Dündar çalışıyordu. Dedim, “Salim balayına geldim”. Dedi ki “Bırak balayını ben senden beste istiyorum”. Böylelikle piyasaya tam olarak girdim. Salim Dündar vesilesiyle Mehmet Teoman’la tanıştık. Mehmet’in, Nükhet Duru’yu tanıması ile üçümüz çalışmaya başladık.
- Geçmişte önemli bir Magazin dergisi sizin Arjantin’e kaçtığınızı haber yaptı. Bu olayın aslı nedir?
Arjantin’i ben haritadan bilirim. O sıralar beş-altı yaşlarında olan oğlumu servisten aldım, binanın merdivenlerini çıkarken dışarıdan korkunç bir bomba sesi duyuldu. Yanımızdaki bankaya bomba konmuştu, ölenler oldu. Daha da tehlikelisi askeri güçler ellerinde taramalı ile kapıda duruyorlardı. Kendi kendime dedim, “Oğlum altı dakika sonra gelse ne olacaktı?” O korku kanıma işledi. Çok iyi bir konumdaydım üstelik, herkes tanıyordu ve çok güzel işler ortaya koyuyorduk ama istemesem de burayı terk etmeliydim. Ortam yaşanacak yer olmaktan çıkmıştı ve benim için zorunlu bir gidiş haliydi.
- Eurovision’a birçok kez katıldınız. 1978’e gidelim, “Anılar” bestesiyle yarışmadaydınız. Neler yaşandı?
Biliyorsunuz seçici kurulda müzisyenden çok, bildiğini zanneden ama bir şey bilmeyen insanlar var. Parça yarışma dışı bırakıldı. Timur Selçuk’a gittim. “Bütün gazetecileri topla, yeniden söyleyelim” dedi ama ne güzel atasözümüz vardır: “Atı alan Üsküdar’ı geçti”. Fakat Nükhet Duru’nun yorumu ile eleme kuruluna verilen en güzel cevap, hangi konsere, etkinliğe giderse en üst sıralarda yer alan parça olmuştur: “Anılar”. 1979, Beyaz Kelebekler için “Yaşa Sen de” ile tekrar finalist olduk ama elendik. Esas önemlisi 1980’de yaşananlar: Fikret Şeneş’in sözleri ile “Bir Dünya Ver Bana”. Bana telefon geldi, “Cenk beş şarkı seçeceğiz senin olman lazım, Ajda yorumlayacak”. “Yok” dedim, “Katılıyorum katılıyorum, her seferinde bir bahane”. Ajda da beni çok istedi ve girdik. Beş asil, iki yedek besteci seçildi. Parçaları besteledik ve ilk üçe kaldık. Ajda büyük bir şarkıcı, haklı olarak her şeyi garantiye almak istedi. Arif Mardin’e eserleri gönderdik. Mardin, “Eğer gideceksen Avrupa’ya en yakın Cenk Taşkan’ın şarkısı ile git” dedi. Ajda seviyordu şarkıyı, uçtu havalara. Aranjörümüz her zaman olduğu gibi Onno Tunç’tu. “Gideceğiz” diye heyecanlanırken bir baktık “Petrol” seçildi. Petrol, Türkiye’de sevilebilir ama Avrupa için uygun değildi. Avrupa ne yapsın o zaman Arap şarkısını? Nitekim bir klip çektiler, klipte Mercedes’i ata çektirdiler. Almanya Nota verdi, “Sizin Anadolu’nuz yok mu bizim Mercedes’i kullanıyorsunuz” diye. Olan Ajda’ya oldu, çok üzülmüştü.
- O zaman İstanbul aşığı olan biri olarak siz de bu kez “İstanbul, İstanbul” dediniz...
Yapımcı Nino Varon, yorumcular Mazhar Fuat Özkan ve Nükhet, çok beğenilen bir başka proje. 1981 yılı, sözler Ülkü Aker’e ait. Burada da elendik, gerekçe: “Bant bozuk.” Bir saatte düzeltilebilecek bir işi eleme bahanesi yaptılar. Ancak sonuçta kazanan yine de biz olduk. TRT’de yıllarca yayın gidince boğaz manzarası eşliğinde o şarkı kullanıldı.
- 1996 yılında yurda döndünüz ve muhteşem üçlü yeniden bir araya geldi.
Biz hep iyi bir ekip olduk, ürettiklerimizde sosyal içerik vardı. O yıllarda bu eserler cesaret gerektirirdi. TRT’de yasaklanan “Güneş”, ardından “Harp ve Sulh”, “Cambaz”, “Kaldırımlar”, “Biz Göçmüşüz Buralardan” gibi. Mehmet ile sadece aşk şarkıları yazmadık, anlatmak istediklerimizi eserlerimizle ifade ettik. Nükhet Duru 50. sanat yılına geldi, kendisini kanıtlamış bir isim.
ÇAĞDAŞ OLMAK ÖNEMLİ
- Müzik bizi kurtaracak mı?
Müzik her zaman kurtarıcıdır ama Türkiye ile dünyayı karıştırmayalım. Ülkemizde, alt katınızda oturan komşunuz sizden beş yüz sene geride yaşıyor. Türkiye’de bir standart olmalı. Standardı da Atatürk kurmuş. Çağdaş olmak çok önemli, çağdaş olduğunuz zaman her şey düzelir.
En Çok Okunan Haberler
- Yoğun kar yağışı beklenen iller açıklandı!
- Yandaş yazar, son anket sonuçlarını açıkladı!
- Saadet'te yeni genel başkan belli oldu
- Afyonkarahisar'da feci kaza
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- Yıkımda son perde
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- 'Bu işin şakası yok, herkes ayağını denk alsın'
- Ölü ve yaralı var!
- AKP'li isim açıkladı!