"Fazla dökme ağabey annem ıslanır"

Annelerinin ölümüyle hayatlarında sığınılacak bir liman kalmayan iki öksüzün birbirleri sayesinde yaşama tutunma çabasını anlatan 'Kız Kardeşim-Mommo', sadeliği ve içleri sızlatan hikâyesiyle dikkat çekiyor. Filmde ağabey ile kız kardeşi arasında geçen bir diyalog ise yürek parçalayan cinsten. Annelerinin mezarını ziyarete giden kardeşlerden Ahmet'in mezarı suladığı anda Ayşe, ağabeyine şöyle sesleniyor; "Fazla dökme ağabey, annem ıslanır"

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 27.04.2009 - 21:04

Vizyona 17 Nisan'da giren ve gerçek bir hikayeden yola çıkılarak çekilen "Mommo-Kız Kardeşim" anlattığı hikâye itibariyle yürek parçalayıcı. Filmin yönetmeni Atalay Taşdiken, iki kardeşin biraz da koşulların zorlamasıyla birbirine kenetlenmelerini ve yaşadıklarını anlattığı filminde dayanışma ruhunu çok iyi yansıtıyor. Filmde, Ayşe ile Ahmet, çocukluğun bütün samimiyeti ve masumiyeti ile sizi sevgiyle sarıp sarmalarken, şefkat ve merhamet; dudaklarınızı birkaç damla gözyaşı ile titretiyor.

Çocukluğumuzda ailelerimizin bizi korkutmak için kullandığı 'öcü' yani 'Mommo' kavramı yapıta ismini vermesine rağmen filmde fazla etkin bir rol oynamasa da, Taşdiken, hayatın, aslında filmin kozu olan 'öcü'lerden daha korkutucu olduğuna vurgu yapıyor. Yönetmen bu durumu şöyle açıklıyor; "Hikayeye bir bütün olarak baktığımız zaman adı ne olursa olsun bazı şeylerle korkutuluyoruz ama hayat, bazen o kahramanlardan daha korkutucu"

Konya'nın Hüyük İlçesinin Çavuş Kasabası'nda çekilen filmde yöre insanı rol aldı. Gerçek bir hikayeden yola çıkılarak yazılan senaryo, gerçek mekanlarında çekildi. Filmin kahramanı iki çocuk, bölgedeki okullar taranarak seçildi. İki yıldır sağlık sorunlarıyla uğraşan yarı felçli oyuncu Mete Dönmezer, filmde yarı felçli bir dedeyi başarıyla canlandırdı. Filmin müzikleri ise ünlü müzisyen Erkan Oğur’un imzasını taşıyor.

Film, 59. Berlin Film Festivali'nin 'Generation' bölümüne kabul edilen ilk Türk filmi. Nürnberg Almanya-Türkiye Film Festivali'nde ise seyirci ve jüri ödüllerinin ikisini birden almayı başardı.

"Mommo- Kız Kardeşim"i yönetmeni Atalay Taşdiken ile konuştuk.

 


- Aslında fizik eğitimi gördünüz. Neden sinemaya yöneldiniz?

Sinema benim için fizik egitiminden çok daha önceki yıllarda içime düşen bir ateşti. Okul
yıllarımda sinemayla ilgili bugünkü kadar çok önemli gelişmeler yaşanmıyordu. Çocukça da olsa sinema hep hayalimdi. Lisede ise fiziği çok sevmiştim ve üniversite eğitimimi fizik üzerine görmeyi tercih ettim. Ancak hayatta durmak istediğim yer orası değildi ve okul biter bitmez reklam sektöründe çalışmaya başladım sonrasında da sinemaya geçiş yaptım.


- 'Mommo'nun hikayesi nedir?

'Mommo' benim çocuklukta yaşanmış, kısmen de tanıklık ettiğim bir hikayeydi. Hikaye içimde yaşadığım bir sızıydı. Film çekmeye karar verdiğimde aklımda 2-3 proje vardı. Bir yönetmen için de ilk filmin önemli olduğunu düşünürüm. O nedenle bu hikayeyi çekmeyi uygun gördüm. Ne de olsa ilk filmim geleceğimi etkilemeliydi.



- Bu film aslında gerçek bir hikaye... Aslında biz seyirciler hikayenin ne kadarını filmde izledik?

 
Tüm hikayeyi tam anlamıyla filme yansıtmadım. Aslında çok daha trajik bir hikaye. Elimden geldiğince öyküyü daha izlenebilir bir hale getirdim. Hikayenin iç sıkıcı yanları da vardı ancak sinemeya başlarken insanın içini acıtacak bir senaryo ile izleyici karşısında çıkmak istemedim. Eğer tüm ayrıntıları senaryoda kullansaydım çok acıtıcı bir melodram haline gelecekti. O zamanda sinemayla ilgili gelecek beklentilerime uygun bir hikaye olmayacaktı.



- Beklentilerime uymuyor derken... Sizin beklentileriniz nedir?

Bu ülkeye ait bir film çekmek istiyorum.Ancak bu öykülerin dünyanın her yerine ulaşabilmeli. Bu nedenle de evrensel bir sinema dili yakalamanız gerekiyor.



- Peki filme kendinizden eklediğiniz yerler var mı?


Evet, var. Kurmaca olarak ek yaptığım yerler oldu. Ancak başı sonu itibariyle tamamen gerçek bir film.


-Filmde çocukların dünyaya bakış açısını çok iyi görebiliyoruz. Yer alan dialoglara bakacak olursak, sizce çocuklar biraz acımasız mı oldu?

Maalesef acımasızlar. Yönlendirmeleri en kolay varlıklardır çocuklar. Merhametin, sevecenliğin, saflığın olması gerektiği kişilerdir.  Ancak yeni kuşak acımasız hale geldi ve bir başkasıyla empati kurmayı maalesef başaramıyor. Arkadaşlarıyla, çevresiyle aynı sıkıntıları paylaşmayı tercih etmiyorlar. Bu filmimde özellikle dikkat çekmeye çalıştığım bir bölümdü.



-Filmde anlatılmak istenen konu 'Mommo'nun önüne geçmiş gibi...

'Mommo', filmi birebir anlatan bir isim değil. O nedenle ikinci isim olan 'Kız Kardeşim'i ekledim. Hikayeye bir bütün olarak baktığımız zaman adı ne olursa olsun bazı şeylerle korkutuluyoruz ama bir yandan hayat bazen o kahramanlardan daha korkutucu olmak istiyor. O nedenle 'Mommo' ile böyle bir gönderme yapmak istedim.


-Elif Bülbül (Ayşe) ile Mehmet Bülbül'ü (Ahmet) filminizde oynatmaya nasıl karar verdiniz?

Bu hikayede yola çıkarken hedeflediğim şeylerden biri; samimiyetti. Hangi öyküyü anlatırsak anlatalım kahramanlarımız o öyküye ait olmalı. Bu nedenle filmimde kentten bir çocuğun rol almasını istemedim. Bu nedenle o köyün çocuklarına ulaştım. Böyle bir uygulamanın öyküyü  daha doğru anlatacağına inandım ki bunu başardığımı da gördüm.


- Yani eğer tecrübeli oyuncularla çalışsaydınız bu anlatımı yakalayamaz mıydınız?

Evet, yakalayamazdım. Yoksulluk hikayesi, yoksulluğu yaşamamış çocuğun, ne yürüyüşünden ne bakışından ne de kardeşiyle ilişkisinden yola çıkılarak anlatılabilir. Eğer amacınız inandırıcılıksa o zaman doğru kahramanları bulmalısınız.



-Özellikle Ayşe rolündeki Elif'in oyunculuğu dikkat çekiyor. Saçlarını kestiriyor... Aslında çok duygusal bir çocuk, çok da masum. Onu nasıl seçtiniz?


Elif çok özel bir çocuk. Saçlarının kesileceğini de çekimlerin başından beri biliyordu. Ama biz yinede onu üzmemek istiyorduk. Mesela ekipten birkaç kişi saçlarını kestirmeyi istedi, ayrıca onun için peruk yaptırdık. Ancak Elif bunu kabul etmedi, ne setten kişiler saçlarını kestirdi ne de o peruğu taktı.



-Çekim aşamasında gerek oyuncular gerekse diğer aşamalarda yaşadığınız problemler oldu mu?


Filmde hiç kamera görmemiş çocukları oynatmak bir riskti. Dede rolündeki Mete Dönmezer zaten felçli. Doktorlardan aldığım öneriler doğrultusunda Dönmezer, büyük fedarkarlıklarla oynamayı kabul etti. Film çekmenin kendi içinde çok farklı zorlukları var. Bağımsız film yapan bir ekip olarak, bizim zorluğumuz ekip içerisinde olmasa da finansman konusunda sıkıntılar yaşadık. Oyuncularla ciddi anlamda hiçbir problem yaşamadık. Hem sorunlar olsada, sonunda iyi bir iş çıkıyorsa onlar hatırlanmıyor bile. Hatırlansa da gülüp geçiyorsunuz.



-Filmin müzikleri Erkan Oğur'a ait. Neden Erkan Oğur?

Erkan Oğur'u filmi çekerken düşünüyorduk. Onun müziklerinin filmin duygusunu yaşatabileceğini düşünüyordum. Senaryoyu götürdüğümde çok gönüllü değildi, ancak filmin kaba kurgusunu izlediğinde filmi birlikte izlediği çocuklarının büyülendiğini söyledi ve bizimle çalışmayı kabul etti. Bu filmin en büyük artılarından biri de Erkan Oğur oldu mutlaka.



-Siz de filmin çekildiği yere yakın olan Konya'nın Beyşehir ilçesinde doğdunuz. Filmi ise buraya yakın bölgede çektiniz ve gerçek bir senaryo... Bu neden sizin hikayeniz olmasın?

Bu benim yakınımda yaşanmış bir hikaye. Tamamen kendimin tanıklık ettiği acı bir öykü.


- “Mommo” Berlin’i fethettikten sonra Almanya’da okullar için özel proje konusu yapıldı.

Almanya'da çocukların eğitimi için böyle bir proje yapılacak. Ekonomik imkanlarımın el verdiği ölçüde kimsenin yapmadığını yaptım ve ekibin çoğunluğunu Almanya'ya götürdüm. Berlin Film Festivali'ni onlara ödül olarak sunmak istedim.



-Peki 'Mommo' Almanya'da da olduğu gibi Türkiye'de de beklenen tepkileri aldı mı?

Evet, film Türkiye'de de olumlu tepkiler aldı. Milli Eğitim Bakanı ve birçok bürokrat filmi geçen hafta izlediler ve filmin sonunda Milli Eğitim Bakanlığı'nın desteğiyle bu filmin okullarda da izletilmesi kararı alındı. 'Mommo'nun burada da Almanya'da gördüğü ilgiyi göreceğine inanıyorum.

 

-'Mommo' ile katılacağınız yeni festivaller var mı?

25 tane festival daveti aldık. En azından 2010 Şubatına kadar dünyanın her yerinde birçok
festivalde filmi göstereceğiz. 'Mommo', 2009'u dünyayı dolaşarak geçirecek.



-Özellikle çocuklar için maddi anlamda bir şeyler yaptınız mı?

Ben kimseye parasız bir iş yaptırmak istemem. Çocukların okul masrafını en azından karşılamaları için ailelere belirli bir ücret ödedim. Ancak bu filmin çekilmesi ile ilgili bir durumdu. Eğer filmin ticari karşılığı olursa yine elimden geldiği kadar maddi destekte bulunacağım.



"Emeklerin karşılığı yok"


-Gelişen Türk sineması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türk sineması doğru bir eksende ve çok iyi bir yere gidiyor. Uluslararası festivallerde de Türk sineması büyük ilgi gördü. Bunlar çok umut verici gelişmeler. Diğer bir umut verici nokta ise her birinin ayrı bir yol izlemesi. Türk sinemasında aslında tüm çabalar bireysel. Sözünü ettiğimiz başarılar kimi zaman yönetmenlerin sinema aşkı ile yapılmış şeyler. Bu ne kadar sürer bilmiyorum. Çünkü bu emeklerin hiçbir karşılığı olmuyor, insanlar buna daha ne kadar dayanır bilmiyorum. Bu nedenle dünyada izlenen bir Türk filmi için "Bu bir Türk filmi" denmesi biraz zaman alacak gibi. Ancak herşeye rağmen son dönemde yapılan işler gerçekten çok heyecan verici.



-Peki size heyecan veren en son izlediğiniz Türk filmi hangisi?


Yeşim Ustaoğlu'nun 'Pandora'nın Kutusu' adlı filmini izledim ve çok beğendim. Filmde, Ustaoğlu, üst düzey bir anlatım tercih etmiş.


-Yine bir film projeniz var mı?

Şu anda iki projem daha var. Umarım onları yapma gücünü bulabilirim. Mutlaka yeni işler yapmak istiyorum.


Filmin konusu:

Dokuz yaşında bir çocuk; hem ağabey, hem baba, hem anne, hem de bir bilge olabilir mi? Ayşe için olur. Ve hatta hiçbir şeyden korkmayan bir ağabeydir o. Annesiz iki çocuğun içinizi ısıtacak, kimi zaman gözünüzü yaşartacak öyküsü.Hem de gerçek. Yalın bir dille köyü, köyün insanlarını, kardeşlerin ilişkini anlatan film, sürpriz bir finalle bitiyor.



Filmin künyesi:

Yönetmen-Senaryo: Atalay Taşdiken

Müzik: Erkan Oğur

Oyuncular: Elif Bülbül, Mehmet Bülbül, Mete Dönmezer, Mustafa Uzunyılmaz

Süre: 94 dk.

Yapım Yılı: 2009


Atalay Taşdiken biyografi:

Atalay Taşdiken 1964, Konya Beyşehir doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Beyşehir'de yaptı. Konya Selçuk Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Fizik bölümünden 1985 yılında mezun oldu. Uzun yıllar reklam sektöründe çalıştı. Sırasıyla: karanlık oda teknisyenliği, medya sorumluluğu, metin yazarlığı ve kreatif yönetmenlik yaptı. 300'ün üzerinde reklam filminin yönetmenliğini üstlendi. Otuza yakın kampanyada kreatif yönetmen olarak yer aldı. 1993 yılında Türk-Rus-Özbek ortak yapımı "5 Numaralı Kamp" filminin senarist ve yönetmenliğini yaptı. "Güneş Bile Zor Ayrılır Bu Şehirden" isimli belgeseli, 1.Köyceğiz Ulusal Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü aldı.

 

Haberin fotoğrafları için;

http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=galeri&kid=221&sn=1#sd


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler