Gül'den önemli mesajlar
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM'de siyasi temsilin derinleştirilmesi ve çeşitlendirilmesinin sağlanmasını isteyerek, ''Ülkenin tüm önde gelen siyasi akımlarının temsil edilmediği bir Meclis, eksik bir Meclis olacaktır'' dedi. Gül, yeni bir siyaset dilinin oluşturulması gerektiğini de vurguladı.
Cumhurbaşkanı Gül, TBMM'nin 23. Dönem 5. Yasama Yılı'nın başlaması dolayısıyla Genel Kurulda yaptığı konuşmada, milletvekillerini en içten duygularla selamladığını belirterek, yeni yasama yılının verimli ve hayırlı olmasını temenni etti.
Gül, yasama yılının, demokrasinin iki temel mekanizmasının işlediği bir zaman diliminin ortasına geldiğini, öncesinde Türkiye'nin siyasi tarihi açısından çok yönlü anlamları olan bir referandum gerçekleştirildiğini, yasama yılının sonlarında ise milletvekili genel seçiminin yapılacağını anımsattı. Gül, ''Demokrasimizin temel kurum ve mekanizmalarıyla ne kadar olgunlaştığını, çoğulcu demokratik normlara uyum yönünde ne kadar mesafe alındığını gösteren bu süreç, yeni yasama yılının anlamlı ve önemli bir çalışma dönemi olacağını göstermektedir'' dedi.
Çeşitli konularla ilgili görüş ve düşüncelerini dile getiren Gül, bütün parlamenter demokrasilerde, parlamentoların kurucu bir değere ve öneme sahip olduğunu vurguladı. TBMM'nin, bu anlam ve değerin en açık ve somut şekilde tecessüm ettiği en önemli örnek olduğunu belirten Gül, milletin siyasal hafızasının ve geleceğine ilişkin hassasiyetinin bir yansıması olan Meclis'in, tecrübeleri itibarıyla ender örneklerden bir tanesi olduğuna işaret etti.
Cumhurbaşkanı Gül, ''Cumhuriyet, bu Meclis çatısı altında kuruldu, Kurtuluş Savaşı buradan yönetildi ve kazanıldı. Kurtuluş Savaşı'nı yürüten Meclis, tüm olumsuz şartlara rağmen, ulusal egemenliğin ve bağımsızlığın sembolü haline geldi. Cumhuriyetin ilanı ve onu takip eden reformlar bu Meclis eliyle gerçekleştirildi. Kurulduğu ilk günden beri Meclisimiz muasır medeniyet hedefinin en büyük taşıyıcısı oldu ve olmaya devam etmektedir'' diye konuştu.
TBMM'nin bu kutlu yürüyüşünün, yurttaşların iradelerini askıya alan uygulamalarla zaman zaman kesildiğini, fakat milletin bütün kesimleriyle ve çoğulculuğa olan bağlılığıyla bu badireleri atlatmasını bildiğini belirten Gül, bu anlamıyla milletin feraseti ve basiretinin bizzat TBMM'nin varlığında vücut bulduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanı Gül, ''Türkiye Büyük Millet Meclisi derken şu partiyi ya da bu partiyi, şu dönemi ya da bu dönemi kastetmiyorum. Tek tek bu sıralarda geçmişte oturanları, şu anda oturan her birinizi, yakın bir gelecekte oturacak olanları ve hepsinin toplamından fazla olan bir iradeyi kastediyorum. Bizatihi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin varlığını kastediyorum. Milletimizin millet olma şuurunun tecessüm etmiş halini kastediyorum. İşte bu yüzden, bugün farklı sebeplerden dolayı burada olmayanların da tercihlerini, iradesini ve gelecek ufkunu temsil etme ve onlara yer verme yükümlülüğümüz bulunmaktadır'' dedi.
''Demokratik bir Cumhuriyet erdemi"
Cumhurbaşkanı Gül, Meclis'in temsil ettiği bu anlam ve değerin ağır bir yük, ciddi bir sorumluluk olduğunu ifade ederek, tarihin Meclis'e yüklediği misyona layık olmanın herkesin borcu olduğunu vurguladı. Gül, ''Bu misyona layık olabilenler için de en büyük şereftir'' diye konuştu.
Yüce Meclis'in bu tarihi sorumluluğu, özünde bir ve bütün olan milletin, pratik hayatta bütün renkleri ve zenginlikleriyle beraber vücut bulması sayesinde yerine getirdiğini belirten Gül, muasır medeniyetin siyasi projesi olan demokrasinin, bunun yegane yolu olduğunu söyledi.
Gül, şöyle devam etti:
''Demokrasi bu yüzden Cumhuriyetimizin değişmez ve değiştirilemez niteliği haline gelmiştir. Çünkü milletin dile gelmesidir demokrasi, varlığını hissettirmesi, bütün farklılıklarıyla temsil edilmesi imkanıdır. Bu imkanı derinleştirmek, milletimizin birliğinin nişanesi olan değerlerle, zenginliğinin göstergesi olan farklılıklarını koruyacak bir biçimde demokrasiyi her düzeyde geliştirmek, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ve bütün kurumların, iktidarın olduğu kadar muhalefet partilerinin de sorumluluğudur.
Demokratik bir Cumhuriyetin erdemi, halkı, bütün renkleriyle, sesleriyle ve iradesiyle siyasi iktidarın öznesi haline getirmesidir. En yalın haliyle, seçimler bu sürecin başladığı ve kesintiye uğratılmaksızın devam etmesi gereken yegane yöntemidir. Dolayısıyla parlamentonun çıkardığı kanunlar, halkın siyasi iradesini yansıtmaktadır.''
''Siyasetin unutturduğu gerçekleri söylemek görevim"
Cumhurbaşkanı Gül, modern temsili demokrasilerin, seçmen çoğunluğunun tercih ettiği siyasi partilerin, yönetim yetkisini kullanması esasına dayanan, politikaları belirleme ve uygulama yetkisinin çoğunluğa ait olduğu yönetim biçimleri olduğunu belirtti.
''Ancak, çoğunluğun yönetim yetkisinin sınırsız olmadığı da bir gerçektir'' diyen Gül, bu nedenle modern demokrasilerin, aynı zamanda çoğunluğun iktidarının temel hak ve hürriyetleri korumak amacıyla sınırlandırıldığı, daha da önemlisi, iktidar kavramının da bu bilinçle tanımlandığı anayasal demokrasiler olduğunu vurguladı. Gül, ''Tarihimiz göstermiştir ki bunu bir an olsun unutanlar, milletin tecessüm etmiş iradesine zıt şeyler yapmaya kalkanlar, Türk halkının güvenini kaybetmişlerdir. Aslolan, milletin tüm birlik nişanelerinin ve farklılıklarının, varlığının ve birliğinin korunması, dile gelmesi ve temsil edilmesidir. İktidar ve muhalefet bu çerçevede anlam taşımaktadır'' dedi.
Gül, ''Bu minvalde, dünyanın sayılı ülkeleri arasına giren bir ülkenin vatandaşı ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanı olarak, bazı hatırlatmalarda bulunmanın, bazen günlük siyasetin unutturduğu gerçekleri söylemenin, görevi olduğunu'' vurguladı.
Temel meselelerde demokrasinin hem temsili hem de katılımcı yanıyla beraber işlemek zorunda olduğunu ifade eden Gül, halkın, her dönemde değişik siyasi görüşleri Meclis'e taşıyarak temsilin mümkün olduğunca zenginleşmesi için üzerine düşeni yaptığını, Türkiye'nin seçimlere katılım oranlarının, başka ülkelerle karşılaştırılmayacak kadar yüksek olan ülkelerden biri olduğunu, milletin, iradesini ortaya koyma konusunda hassas davrandığını dile getirdi.
''Siyasi temsil derinleştirilmeli"
Türkiye'de demokrasinin ve siyasetin daha iyi işlemesi ve daha verimli olması için 3 önemli hususa dikkat çekmek istediğini belirten Gül, şöyle dedi:
''Öncelikle vurgulamak istediğim husus, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde siyasi temsilin derinleştirilmesinin ve çeşitlendirilmesinin sağlanmasıdır. TBMM'de temsilin derinleştirilmesi ve çeşitlendirilmesi, kendi içimizdeki tüm farklılıkları siyasete yansıtacaktır. Ülkenin tüm önde gelen siyasi akımlarının temsil edilmediği bir Meclis, eksik bir Meclis olacaktır.
Bu anlamıyla siyasal istikrar ve çoğulcu temsil birbirini dışlamaz ve dışlamamalıdır. Esasen Türkiye'nin yakın siyasi tarihine baktığımızda ilerleme ve kalkınmanın, siyasi istikrarın temin edildiği dönemlerde gerçekleştiği de bir vakıadır. Temsilde çoğulculuğu sürdürürken siyasi istikrarın sağlanması bütün siyasetçilere düşen önemli bir sorumluluktur.
Olgun bir demokrasi için altını çizmek istediğim ikinci önemli husus, katılımın daha da teşviki ve güçlendirilmesi meselesidir. Sadece siyasi partilerin değil, sivil toplum kuruluşları aracılığıyla toplumun tamamının siyasi süreçlere katılımı, Türkiye'nin temel sorunlarının çözümünü kolaylaştıracaktır. Ülke gündeminin ilk sıralarında yer alan kimlik tartışmaları, demokratik standartların yükseltilmesi, yeni anayasa yapılması, din devlet ve toplum ilişkisine yönelik tartışmalar, iktidar olsun muhalefet olsun tüm tarafların, Meclis dışındaki siyasi partiler ve sivil toplumun tüm unsurlarının da katılımını ve ortak bir anlayışa varmasını gerektirmektedir.''
''Siyaset dilinin yenilenmesi"
Demokrasinin olgunluğunun, ülkenin temel siyasi meselelerinde en yüksek düzeyde katılımın teşviki ve güçlendirilmesi ile yakından ilişkili olduğuna işaret eden Gül, ancak bugün gelinen noktada, demokratik sistemin kendini yenilemesi ve vizyonunu küresel standartlara yükseltebilmesi için, siyasetçilere düşen çok önemli bir görevin daha olduğunu söyledi.
''Bu görev, siyaset dilinin yenilenmesi görevidir'' diyen Gül, günün sorunlarına, açmazlarına, gelişmelerine cevap veremeyen eski siyaset dilinin, yeni, dinamik, hoşgörülü bir siyaset diliyle yer değiştirmesi gereğinin, bugün dünya çapında siyaset bilimcilerin ve düşünce insanlarının önemli gündem maddeleri arasında bulunduğunu vurguladı.
Gül, şöyle konuştu:
''Bu yeni siyaset dilinin kurulabilmesine büyük bir önem atfediyorum. Bunun sebebi, siyaset dilinin mahiyetinin sonuçları belirlemesidir. Siyaset dili, yapıcı da olabilir, yıkıcı da. Siyasetin aktörleri, kullanmayı tercih ettikleri dille ortak bir anlayışın kurulmasına da hizmet edebilirler, ayrıştırıcı olmaya da. Yakın dönem siyasi tarihimiz, eskittiğimiz siyaset dilinin yapıcı olmaktan ziyade çatışmacı olduğunun örnekleriyle doludur.
İşte bu yüzden, en az ilk iki husus kadar önemli olan üçüncü bir konu da bu çatı altında bulunan tüm milletvekillerinin, bu yeni siyaset dilinin kurulmasına katkıda bulunmasıdır. Unutmayalım ki, çözüm bekleyen temel meseleleri olan bir ülkeyiz. Kullanacağımız yeni dil, diyalog ortamının oluşmasını ve neticesinde Türkiye'nin önem arz eden meselelerinin ortak bir anlayış ile çözülebilmesini kolaylaştıracaktır.''
Referandum
Anayasa değişikliği ile ilgili halk oylaması konusunda da değerlendirmelerde bulunan Gül, referandumun, halkın bizzat gerçekleştirdiği katılımın somut bir örneği olduğunu belirtti. Gül, ''Aziz milletimiz referanduma yüksek oranda iştirak ederek, katılım görevini, farklı tercihlerde bulunarak da temsil görevini yerine getirmiştir. Ertesi güne de yine millet olma şuuru ve güçlü Türkiye iradesiyle uyanmıştır. Aynı tutumun siyaset kültürümüze de hâkim olması gerekir'' dedi.
Milletin, tercihine sunulan pakete farklı cevaplar verdiğini belirten Gül, şunları söyledi:
''Referandumla milletimizin iradesi tecelli etmiştir. Mesele referandum öncesinde kimin ne dediği değil, söylenenlerin toplamının milletin sözü ve iradesi olduğunu bilmek ve bunu milli bir şuur olarak selamlamaktır.
Her demokratik ülkede yapılan seçim ve referandumlarda olduğu gibi, bizim ülkemizde de siyasi konularda farklı tercihler mevcuttur ve olmak zorundadır. Aksi halde demokrasi olmaz. Farklı bakış açılarını 'kutuplaşma' olarak görmek, olgunlaşmamış bir demokratik anlayışın tezahürüdür.
Bu farklılıklar, dışlama, tahkir etme, yok sayma, kültürel bölünme değil, tam tersine demokratik zenginliğin bir göstergesi olarak alınmalıdır. Aslolan, referandumda temsil edilen tüm kesimlerin hassasiyetlerine, kaygılarına, umutlarına, beklentilerine cevap vermek ve tercihlerine saygı duymaktır. Bu sorumluluk, başta iktidar olmak üzere, Meclis'te olan ve olmayan bütün siyasi partilerin sorumluluğudur. Bu, sivil veya resmi tüm kurumlarımızın hassasiyetle üzerinde durması, dikkat etmesi gereken bir sorumluluktur.''
''Sivil bir Anayasa ihtiyaç"
Yeni yasama yılının, son derece anlamlı ve önemli bir döneme denk geldiğine yönelik sözlerine işaret eden Gül, ''Bu anlama ve öneme binaen, yüce Meclisin seçim atmosferinden etkilenmeden, gündemindeki reform çalışmalarını tüm kararlılığıyla sürdürmesi önemlidir. Önümüzde ticaret yasalarından AB uyum yasalarına, adalet reformlarından usul yasalarına kadar pek çok önemli gündem maddesi bulunmaktadır'' diye konuştu.
Anayasaların, yazıldıkları dönemin ruhundan ve koşullarından etkilendiklerine dikkati çeken Gül, 1982 Anayasası'nın, o yılların Türkiye'sinin anayasası olduğunu söyledi. Millet iradesine kısıtlama getiren bir müdahalenin ardından, o dönemin şartlarının oluşturduğu kadrolar tarafından hazırlandığına işaret eden Gül, o günden beri hem iç hem de dış siyasette muazzam gelişmeler olduğunu belirtti.
Yaşanan gelişmelere Türkiye'nin ayak uydurabilmesi için, bugüne dek yapılan değişikliklerin, Türkiye'nin ihtiyacı olan yeni anayasa talebini tam olarak karşılamadığını vurgulayan Gül, sözlerini şöyle tamamladı:
''Bugünün Türkiye'si, sivil, demokratik ve çoğulcu bir anayasaya ihtiyaç duymaktadır. Kuşkusuz, bunun zamanlamasına siyaset kurumu karar verecektir. Fakat Cumhurbaşkanı olarak, bu ihtiyacı tekrar hatırlatmak, yapılacak yeni anayasanın, toplumun bütününün beklentilerine yer verecek bir katılım ve ortak anlayışla çıkarılması gerektiğini belirtmek istiyorum. Bu çerçevede yeni yasama yılının, yeni anayasa tartışmalarına yer vermesini, sivil toplum kuruluşlarından siyasi partilere, geniş bir tartışma imkanı ve alanı oluşturması gerektiğini düşünüyorum.
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, yüce Meclisin milletimize hizmet etmiş tüm üyelerini rahmetle anıyorum. Önümüzdeki dönemin milletimiz ve devletimiz için hayırlar getirmesini Cenabı Allah'tan diliyorum.''
AB'ye çağrı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin AB üyeliği sürecinde karamsarlık ve yılgınlığa düşmeden ülke ve millet hayrına olan tüm reformların hayata geçirilmesi gerektiğine dikkat çekerek milletvekillerine, "Sizlere tavsiyem, AB katılım süreci çerçevesinde çıkarılması gereken yasaların, diğer yasa çalışmalarından ayrılarak daha süratli bir şekilde elbirliği ile Meclis'ten geçirilmesinin yolları bulunmasıdır" dedi.
Genel Kurul ilk kez tam kadro ayakta alkışladı
Yeni yasama yılının açılışında ilkler yaşandı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü daha önceki yıllarda Genel Kurul'da uğurlarken ayağa kalkmayan CHP; bu kez hem konuşmasını, hem de Genel Kurul'dan ayrılırken ayakta alkışladı. Başbakan Erdoğan, Gül'ün tüm konuşmasını kitapçıktan takip etti zaman zaman notlar aldı. 23. Dönem Meclis açılış ve diğer özel günlerde Genel Kurul Salonu'nda hazır bulunan MHP Lideri Devlet Bahçeli ilk kez bu yasama yılının açılışında bulunmadı. İki dönem CHP Genel Başkanı olarak Genel Kurul'da bu kez arka sıralarda oturan Deniz Baykal dikkat çekti.
Yeni Yasama yılının açılışı nedeniyle Cumhurbaşkanı Gül bir konuşma yaptı. MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin katılmadığı açılışa liderler tam kadro hazır bulundu.
Asker tam kadro
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner'in yanı sıra kuvvet komutanları da tam kadro TBMM'nin yeni yasama yılı açılışında hazır bulundu. Genel Kurul'a Kara Kuvvetleri Komutanı Erdal Ceylanoğlu, Hava Kuvvetleri Komutanı Hasan Aksay, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eşref Uğur Yiğit, Jandarma Genel Komutanı Necdet Özel, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, YÖK Başkanı Prof Dr. Ziya Öcan, yabancı misyon şefleri ve üst düzey bürokratlar katıldı.
İlk kez Kürt sorunu dedi
Yeni Yasama yılının açılış töreninde yaklaşık bir saat konuşan Abdullah Gül, yaklaşık 29 sayfadan oluşan konuşma metnine pek çok mesaj sığdırdı. Referandum meydanlarında siyasi partilerin sertleşen üsluplarına vurgu yaptı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ilk kez konuşmasında "Kürt sorunu" ifadelerini kullandı. Konuşması zaman zaman AKP'li milletvekilleri tarafından alkışlandı.
Başbakan not aldı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül'ün konuşmasını başından sonuna kadar takip ederken, zaman zaman kitapçıktan notlar aldı bazı satırların altını çizdi.
Başbakan Erdoğan, Gül'ün konuşması bitince milletvekilleriyle konuştu, selamlaştı. Gül ise bir süre Meclis Başkanı Şahin'in odasına geçerek çay içti.
İlk kez ayakta alkışlandı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, bugüne kadar Genel Kurul'da yaptığı konuşmayı alkışlamayan CHP, ilk kez hem konuşmasını hem kürsüden ayrılırken ayakta alkışladı.
Gül konuşmasını bitirir bitirmez, önce AKP sıralarının arkasından alkış sesleri gelmeye başladı. Ardından AKP'nin ön sıraları MHP, BDP ve Bakanlar Kurulu sıraları birkaç saniye tereddütün ardından CHP sırası ayağa kalktı.
Baykal ayağa kalkmadı
Bu arada Genel Kurul'daki konuşmalar sırasında Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile Taner Yıldız'ın kesintisiz sohbet etmesi dikkat çekti.
CHP Antalya Milletvekili Baykal, CHP sıralarının arka kolkutlarına oturmayı terci etti. Milletvekilleri Canan Arıtman, Nur Serter ve Nesrin Baytok ile beraber oturan Baykal'ı, bazı AKP'li milletvekillerinin tokalaştığı dikkat çekti.
Öte yandan Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Gül'ün bugüne kadar Genel Kurul salonuna giriş ve ayrılışında uyguladığı tavrı sürdürerek ayağa kalkmadı. Baykal'ın yanıda oturan İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter, İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve Ankara Milletvekili Nesrin Baytok'ta Baykal ile birlikte hareket ettiler.
Milletvekilleri hasret giderdi
Bu arada uzun süre bir araya gelemeyen milletvekilleri uzun süre sohbet ettiler hasret giderdiler. Meclis'ten ilk önce Başbakan Erdoğan, ardından da Cumhurbaşkanı Gül ayrıldı.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'