Dedikodu ve yalan sarmalı

14 Temmuz 2024 Pazar

Gazetecilerin siyasetçilerle ilişkisi çok hassas bir konudur. Çünkü gazetecinin gerçekleri okuyucularına aktarmaya çalışırken siyasi bir manipülasyon aracı haline gelmemesi, haberine/yazısına konu olan kişi ya da kurumla mesafesini koruması gerekir. 

Ne var ki ülkemizde zaten yozlaşmış olan bu ilişki ağı, AKP döneminde gündeme gelen “yandaş medya” ile boğazına kadar kire batarak mesleğe yıkıcı bir darbe vurdu, toplumun gözünde gazeteciliğin saygınlığı iyice azaldı.

İktidarın medya üzerinde oluşturduğu baskı, bağımsız/muhalif medyada da olumsuz örneklerin yaygınlaşmasına yol açtı. Bu çerçevede geçen hafta yaşanan bazı olayların üzerinde durulması gerekiyor.

SADIK 50 MİLLETVEKİLİ!

Önce Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun gazeteci Vedat Yenerer’le görüştüğü ve “CHP’de en az 50 milletvekili bana sadık” dediği birçok internet sitesinde haber oldu ve sosyal medyada bu sözler yoğun bir şekilde eleştirildi.

Ardından T24 haber sitesinde, Kılıçdaroğlu’nun kendilerine konuştuğu ve “CHP’de bütün vekiller partiye sadıktı, kişilere değil. Benim ‘50 milletvekili bana sadık’ diye bir cümlem asla olmamıştır. CHP’de böyle bir şey mümkün değildir” diyerek haberi yalanladığı açıklandı.

Yenerer ise yanında Erdebil Horasan Alevi Ocakları Bilim Kültür Araştırma ve Eğitim Vakfı Genel Başkanı Ali Aker ile birlikte Kılıçdaroğlu’nu ziyaret ettiklerini, “En az 50-55 milletvekilinin Kılıçdaroğlu’na sadık olduğuna” ilişkin görüşü kendisine ileterek düşüncesini sorduğunu, iki defa “Evet, doğru” yanıtını aldığını ve Ali Aker’in de bunun tanığı olduğunu Ulusal Kanal’da söyledi. 

Buradan çıkarılacak ders, bir gazetecinin siyasetçilerle konuşmasını yayımlama düşüncesi varsa, bunu mutlaka kayda alması gerektiğidir. Bu yapılmadıysa, ortada bir tanık olsa bile okuyucularınıza gerçeği kuşku götürmeyecek şekilde gösterme olanağınız olmaz ve haberiniz yalanlandığında şaibeli olarak kalır. 

KABATAŞ YALANCISI ELÇİ OLURSA...

Bu ziyaretin önemli yanlarından biri de Kılıçdaroğlu’nun Meral Akşener’in kendisine sürekli olarak cumhurbaşkanı adayı olmasını istediğini söylediğini, ilk teklifin de ondan geldiğini ve bunu Elif Çakır aracılığıyla ilettiğini açıklaması!

Elif Çakır kim? Şu anda Karar gazetesi yazarı ama eskiden Taraf yazarıydı. FETÖ’nün Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının iftiralarını Taraf’ta yayan, Kabataş yalanını ortaya atan bir medya kişiliği kendisi. Böyle bir isme ben gazeteci diyemiyorum kuşkusuz. Nitekim kışkırtıcılık ve tetikçilik işlevlerine, siyasetçiler arasında mekik dokuyarak “elçilik” yapma görevini de ekleyen biri gazeteci olamaz. 

KAMUSAL BİR GÖREV OLARAK GAZETECİLİK

Gazeteci ile siyasetçi ilişkisine dair geçen hafta yaşanan bir diğer tuhaf olay ise SHP’nin yeniden kurulması ile ilgili olarak Bizim TV Yayın Yönetmeni Şaban Sevinç’in iddialarıydı. Sevinç, “eski SHP’yi yeniden kurduranlar arasında adı geçen isimlerle konuştuğunu ve eski Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu’nun SHP’nin kuruluşunda arka planda olduğunu doğruladığını” sosyal medya hesabında duyurdu.

Bunun üzerine sosyal medyada açıklama yapan Kerimoğlu, yeniden kurulan SHP ile hiçbir ilgisinin olmadığını belirtti, Şaban Sevinç’in kendisine sorduğu soruları ve kendisinin verdiği yanıtları da yazarak bu iddiayı yalanladı! 

Gazeteciliğin tek hedefi, her zaman GERÇEĞİ ortaya çıkarmaktır. Bu mesleğin halkın doğru haber alma hakkını sağlama doğrultusunda KAMUSAL BİR GÖREV olma niteliği vardır. Birtakım siyasi hesaplarla siyasetçiler arasında elçilik yapmanın, iftira atmanın, “çamur at izi kalsın” beklentisiyle toplumu kışkırtmanın, siyasi tezgâhlara alet olmanın gazetecilik ile hiçbir ilgisi yoktur.

Siyasetçilerin işlerine geldiğinde gerçeği saklayabileceğini ya da farklı gösterebileceğini bilmeyen gazeteci de olmaz. O zaman kamuoyu ile paylaşılacak görüşmeyi kayda almak, iki taraf için de zorunludur. Aksi halde dedikodu, iftira ve yalan sarmalında döner durursunuz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları