Taşeron Sanata Hayır!

05 Haziran 2014 Perşembe

Bir yanda nitelikli müzik festivalleri birbirini izliyor. İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da, Afyon’da, Mersin’de, Antalya’da, Side’de, Aspendos’ta, Bodrum’da... Hepsinde bizim sanatçılarımız yorumcularımız, yaratıcılarımızla evrensel değerler bir arada... Dünya kültür birikiminden pay almamızı, zenginleşmemizi sağlarken geleceğe ışık tutuyorlar. Onlar aracılığıyla Ortadoğu’nun içine kapalı toplumu olmaktan kurtulup yeryüzü aydınlığına pencere açıyor, kendimizi uygar dünyanın, yaratıcı dünyanın bir parçası hissediyoruz. Ufkumuz genişliyor. Hem kendi kültürümüzü hem farklı kültürleri daha iyi tanıyoruz.
Öte yanda, Cumhuriyet ilkeleriyle var edilmiş, sonsuz emek ve çabayla geliştirilmiş kurumlarımız bugün tehdit altında, sanatçılar cendere altında. Eğitim ve aydınlanma amacıyla kurulmuş bu kurumlar elbet eleştirilebilir ve yeniden düzenlemeleri gerekmektedir. Ancak AKP’nin önerdiği TÜSAK sanat kurumlarını ortadan kaldırma çabasından başka bir şey değil. Defalarca yazdım, bugün yeniden bu konuya dönmemin nedeni yarın Ankara’da yapılacak “Sanatçıların Birlik Kurultayı”, bir de önceki akşam İstanbul Opera Festivali’nin tanıtımında Rengim Gökmen’in yaptığı konuşma... İkincisinden başlıyorum...

Cesur yürek Rengim Gökmen
Bu yıl beşincisi yapılan İstanbul Opera Festivali Deniz Bank’ın katkılarıyla gerçekleşiyor. Dünya Opera repertuvarında Türkleri konu alan eserler ağırlıkta. Program yerli ve yabancı yapımlardan oluşuyor.
“Sanatımızın Cesur Yüreği Rengim Gökmen” (Tanımlama bana değil Deniz Bank Müdürü Hakan Ateş’e ait) festivalin özelliklerine değinirken opera sanatının çok yönlülüğünü de vurguladı önce: “İfade olanakları sonsuz zengin opera sanatının” müzik, edebiyat, dram, plastik sanatları nasıl bütüncül ele aldığını açıkladı. Ancak en önemlisi bu bütünlüğü sağlamak için süreklilik gerekliydi.
“Süreklilik” işte tılsımlı sözcük. Süreklilik kaçınılmazdı. Yani “taşeron sanat”, “taşeron sanatçıyla”, yani süreklilik sağlanmadan, ne opera ne tiyatro ne de herhangi bir sanat yapılabilirdi.
Rengim Gökmen konuşmasını “Bizi izleyerek destek verin” diye bitirirken ben şu TÜSAK Yasası’nın ve yarın Ankara’da ele alınacak konuların peşine düşmüştüm...

Sanatçılar birlik kurultayı
Türkiye Sanat Kurumu ile Sanatın Desteklenmesi Hakkında Kanun Taslağı (TÜSAK) ile öngörülen düzenlemeler; Devlet Tiyatrolarını, Devlet Opera ve Balesi’ni, güzel sanatları, devlet senfoni orkestralarını, Devlet Çoksesli Korosu’nu, Türk halk müziği, Türk sanat müziği koroları ve topluluklar ile belediyelere bağlı benzer sanat kurumlarını ortadan kaldırma peşinde. Cumhuriyet’in 90 yıllık sanat birikimini ortadan kaldırmak istiyorlar.
Peki bunu kaldırıp ne öneriyorlar? Projeler bazında sürekliliği olmayan toplama gruplarla sürdürülecek bir sanat yaşamı. Yani orkestra konserleri, opera, tiyatrolar, korolar hepsi proje sunularak gerçekleştirilecek... Yani “taşeron sanat” parça başı iş...
11 kişiden oluşan bir kurul hangi projeye evet ya da hayır denileceğine, kime ne kadar destek verileceğine karar verecek. Siyasi erkin boyunduruğunda, hükümetin atadığı bir kurul! Ölme eşeğim ölme! Biliyorum çok kaba saba anlattım ama işin özü budur!
Son üç yıldır sanatın her alanında bir araya gelen sanatçılar işte bu nedenle yarın Ankara’da 10.30’da Türkiye Barolar Birliği Salonu’nda “Sanatçıların Birlik Kurultayı”nı topluyor: “Sanatın her alanına yönelen saldırılara karşı, Türkiye’nin bütün sanatçı birikimini harekete geçirecek; daha birleşik, daha planlı, uzun soluklu ve daha kararlı bir mücadele için, sanatın sesini daha gür çıkarabilmek için” bir araya geliyorlar. Davetlisiniz!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dans hayattır 2 Mayıs 2024
Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları