Sizin Sınıfınız Kaç Kişi?

08 Haziran 2014 Pazar

İçinde yaşadığımız politik ve toplumsal olaylar... Hiç dinmeyen gerilim... Her an yeniden yeniden üretilen nefret dili... Sürekli kışkırtılan şiddet... Anne imdat diye haykırmamak için zor tutuyor insan kendini! Ama ben üç gündür bütün bunlardan çok uzağım. Çünkü sınıf toplantısındayım.
“Sınıf” dediğim, bizim sınıf. Yani İzmir Amerikan Kız Koleji’nden sınıfım. 1964 yılında liseyi bitiren sınıf… 1964-2014… Tam elli yıl geçmiş aradan. Kimimiz 50 yıldır görmemişiz birbirimizi. Türkiye’nin çeşitli illerinden ve yurtdışından gelenler… Buluştuk, sarıldık, kucaklaştık. En çok birbirimize dokunduk. Yaralarımızı sarıp sevinçlerimizi çoğalttık…
Okulumuzu, kız ve erkek çocukların “teyzeler gelmiş, nineler gelmiş” bakışları arasında yeniden gezerken, okulda değişen ve değişmeyenleri gördük… En çok “Öğrenmek için gir; hizmet etmek için çık…” tabelasının altında ağlaştık. Sonra Çeşme’de bir otele kapanıp birbirimizi dinlemeye başladık.
Şelaleler gibi akıyordu sözcükler… Çoğumuz meslek sahibiydi… Akademisyenler, “Prof.”lar, birkaç kuşak yetiştirmişti… Kimi düşüncelerinden dolayı sürgün yaşamış, hapis yatmış, Türkiye’nin faşist yönetimlerinden pay almıştı… Çalışanı çalışmayanı daha demokratik bir ülke, daha barışçı bir dünya umudunu yitirmemişti… Yıllar hızla geçerken aramızdan çok erken ayrılanları anarken mesafeleri ve geçen zamanı kapamaya çalışırken gördük ki, okulda edindiğimiz ilkeler bir daha bizi asla terk etmeyecek bir biçimde içimize yerleşmiş!
Neydi bunlar? Dinmeyen bir öğrenme tutkusu… Yararlı olma çabası… Geliştirilmiş empati duygusu… Dayanışma, paylaşma… Hakkaniyet… Vicdan… Ve en çok en çok: Hizmet etme güdüsü…
Durulmayan deli rüzgâr… Yaşsızdık… Akıl ve duygu zenginiydik. Sahi sizin sınıf kaç kişi? Bizim sınıftan 36’mız buluştuk, kucaklaştık. 36 mı dedim. Hayır. Türkiyemin aydınlık yüzü kadardık… Diyeceğim, siz siz olun sakın sınıf buluşmalarını kaçırmayın.

‘Sesime Gel’ filmi
Sevgili Okurlar, geçen pazar, Rotterdam’daki Kırmızı Lale Film Yarışması sonuçlandı. Belki haberlerde gözünüzden kaçmıştır. Yarışmanın galibi Hüseyin Karabey oldu. En iyi yönetmen ve en iyi film ödüllerini “Sesime Gel” adlı Kürtçe çektiği filmle kazandı. İzleme mutluluğuna eriştiğim film çok etkileyiciydi...
Konusuyla çarpıcıydı: İhbar gelmiştir, köye baskın yapılır. Silah araması... Köyün erkekleri gözaltına alınır. Komutan ailelere, “Silah getirin, erkeğinizi alın” der. Sonrası Berfe Nine’yle torun Jiyan’ın, silah arayışıdır. Oğlu ve babayı karakoldan kurtarmak için muhteşem bir doğada hem çok naif, hem de çok yürekli bir arayış yolculuğu...
Anlatım biçimi çarpıcıydı: Kürt anlatıcı geleneğinin ayrılmaz parçası dengbejlerin eşlik ettiği bir yolculuk. Onların anlatımıyla, ninenin masallarıyla, masal içinde masal gibi... Doğallığıyla ve kurduğu masalsı havasıyla çarpıcıydı.
Bu kadar ipucu yeter. Geçmişi ve geleceği, belleği, unutmayı ve anımsamayı, düşleri ve umutları, kuşaklar arası sırları, gizleri içeren, gülümseterek izleten, hüznü içeren bu çok etkileyici film nerede karşınıza çıkarsa sakın kaçırmayın...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dans hayattır 2 Mayıs 2024
Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları