Hava Kurşun Gibi...

01 Haziran 2014 Pazar

25 bin polis ve 50 TOMA... 25 bin polis ve 50 TOMA... 25 bin polis ve 50 TOMA...
31 Mayıs sabahının erken saatlerinde bu yazıyı yazarken, içimde bu sözcükler büyüdükçe büyüyor.
Tiyatroda bir kural vardır. Eğer sahnede bir silah varsa, oyun bitmeden önce o silah patlayacaktır. Her ne kadar iktidardaki zihniyet, tiyatroyu her fırsatta aşağılamaya çalışsa da, yaşamla tiyatro birbirinden ayrı şeyler değildir. Hatta yaşam çoğu kez sahici sanatın peşinden gider. Sanattır ona öncülüğüyle yol gösterecek olan.
Gün boyu yaşanacakları, bu yazıyı yazarken henüz bilmiyorum. Yeni ölümlere mi uyanacağız ertesi sabah? Katliamlara? İşkenceye? Gözaltılarına? Kör etmelere? Biber gazına? Travmalara? Zulme? Henüz yaşayacaklarımızı bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var. Çok korkuyorlar.
25 bin polis ve 50 TOMA, orada kâh açılıp kâh kapatılan bir parkı korumak için bulunmuyor. 25 bin polis ve 50 TOMA, orada, izne bağlı olmayan, her yurttaşın hakkı olan “gösteri hakkı” için bulunmuyor. Bu gösteriye katılanların kılına zarar gelmemesi için bulunmuyor. (Öyle ya göstericileri korumak olmalı görevleri!)
25 bin polis ve 50 TOMA, Başbakan çok korktuğu için ve Başbakan’dan çok korkan hık deyiciler de korktuğu için orada bulunuyor.
Korku imparatorluğu yarattılar ve kendileri korkunun tutsağı oldular.
Polis şiddetiyle öldürdükleri gençlerden korkuyorlar. Onların o korkusuzluğundan, gülen yüzlerinden, direnme gücünden, daha güzel bir dünya ve ülke umudundan ve azminden korkuyorlar.
Yaşam biçimine, düşünce biçimine müdahale kabul etmeyen gençlerden korkuyorlar. “Ya bendensin ya düşman” anlayışını reddedenlerden, biat etmeyenlerden, kulluğa karşı çıkanlardan korkuyorlar.
Geçen yıldan beri süregelen katliamların sorumluları ortaya çıkacak diye korkuyorlar.
Yolsuzlukların, talanların, yağmaların, hırsızlıkların peşine düşenlerden korkuyorlar.
“Elleriniz kanlı, geceleri nasıl rahat uyuyorsunuz” sorusundan korkuyorlar...
Hukukla adaletle öyle oynadılar ki, kendi adaletsizliklerinden korkuyorlar. Suç işlediklerini gördüğümüz polisleri bile öyle korudular ki, polis şiddetini daha çok, daha çok kışkırtır oldular.
Bunca yalan söylemeleri, korktukları içindir. Yalanları, yalan olduğunu bile bile binlerce kez tekrarlamaları (“Camide içki içtiler” yalanı; “Başörtülü bacıma saldırdılar” yalanı vb) korktuklarındandır.
25 bin polis ve 50 TOMA, sadece parkı ya da Taksim’i “korumak” için değil, AKP zihniyetinin baskıcılığını, dayatmalarını, despotluğu, tiranlığı korumak için orada... Demokrasiyi, dayanışmayı, özgür düşünceyi, çoğulculuğu, yaratıcılığı ablukaya almak için...
25 bin polis ve 50 TOMA, vatandaşın haklarını yok etmek için orada. Devlet olarak altına imza attığımız anlaşmaları yok sayan bir zihniyetle orada. Şiddeti, gerilimi tırmandırmak için...
Şimdi, şu anda bu yazıyı yazarken ben, tarih 31 Mayıs 2014, günlerden cumartesi... Sabahın erken saatleri... Hava kurşun gibi ağır... Gün boyu neler olacak bilmiyorum. Ama bildiğim Gezi ruhu sinmeyecek. Önümüzde: 31 Mayıs 2015, 31 Mayıs 2016, 31 Mayıs 2017...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dans hayattır 2 Mayıs 2024
Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları