Sungu Çapan

Çocuklar her zaman doğruyu mu söyler?

25 Ekim 2013 Cuma
Bir yandan moral bozucu bir boşanma
sürecinin zorluklarını yaşarken
bir yandan da ergenlik
sorunlarıyla boğuşan oğlu
Marcus’la (Lasse Fogelstrom)
görüşebilmek için uğraş
veren, eğitmen ve bakıcı olarak
iş bulduğu bir çocuk yuvasında
çalışırken de en yakın dostu
Theo’nun (Thomas Bo Larsen)
dünya şirini, küçük tatlı kızı Klara’ya
(Annika Wodderkopp) cinsel tacizde
bulunmakla suçlanarak hayatı kayan,
40’lı yaşlarındaki Lucas’ın (Mads
Mikkelsen) dramını anlatıyor, geçen
hafta gösterime giren Danimarka yapımı
“Jagten-Onur Savaşı.”
Çocuklarla arası çok iyi olan Lucas’a
gizliden gizliye hayran, hayal gücü de
zengin küçük Klara’nın, Lucas amcasının
ona pipisini gösterdiği yalanına, doğru
dürüst sorup soruşturmadan kanan, çocuklar
her zaman doğruyu söyler genellemesine
inanan bir bayan yuva yöneticisi
bunu ortalığa yayınca, görün seyreyleyin
masum Lucas’ın başına gelenleri.
Klara’nın annesi (Anne Louise Hassing)
tüm nefretini kustuğu Lucas’ı evinden
kovuyor. Bir yılbaşı arifesinde, azgın
bir cinsel tecavüzcü olarak damgalanıp
tüm çevresi ve toplum tarafından dışlanarak
dibe vuran
ve rahip Bruun’dan
(Lars Ranthe) başka
konuşacak ahbabı kalmayan
Lucas’ın içine
düştüğü korkunç cadı kazanından çıkabilme
mücadelesini, yer yer seyirciyi
koltuğunda isyan ettirircesine (Lucas’ın
köpeği Fanny’nin vahşice boğazlanması
gibi) küçük ama sert ve vurucu ayrıntılarıyla
perdeye taşıyor “Onur Savaşı.”
Kısacası, günümüzün modern bir toplumunun
kültürlü bireylerinin, bir çırpıda
ortaçağın karanlık zihniyetine teslim olarak
güvenilirliği kuşkulu, reddolunmuş
bir çocuğun ifadesiyle bir yetişkini sübyancı
sapık muamelesine tabi tutmalarını,
iç burkucu, soğuk ve kasvetli bir tarzda
hikâye eden, 2012 yapımı “Jagten-
Av” (yani cuk oturmuş Türkçe adıyla
“Onur Savaşı”), Lucas’ın market çalışanlarından
dayak yediği
ama yine de alışverişini
yaptığı ya da finalde,
kilisedeki yılbaşı
ayininde arkadaşı
Theo’dan hesap sorduğu
gibi kimi vurucu
sahneleriyle ve olaya
ciddi yaklaşımıyla akılda
kalıyor.
1995’te Danimarka
sinemasında ortaya çıkan
ve alışılmış film yapımı-
çekimi usullerine
yeni, köklü değişiklikler
getiren, yönetmen Lars von Trier’in
başını çektiği Dogme95 hareketinin elebaşılarından
Thomas Vinterberg bu hareketin
ilk uluslararası çaptaki başarısını
sağlamış ve vaktiyle Cannes’da jüri ödülüyle
taçlandırılmış o müthiş “FestenŞölen”
(1998) filmiyle ünlenmişti.
Bilindiği gibi, birtakım ilkelere dayanıp
olabildiğince klişelerden kaçınarak,
her türlü süs ve gösterişten uzak
bir yalınlığı, doğallığı ve içtenliği esas
alarak film yapmayı savunan ve modern
sinemadaki önemli bir dönemeci
ifade eden Dogme95 hareketini çoktan
geride bırakmış yönetmen Thomas
Vinterberg’in imzasını taşıyan “Onur
Savaşı”nı, Lucas kompozisyonuyla geçen
yıl Cannes’da en iyi erkek oyuncu
ödülüne layık görülen, Danimarka sinemasının
medarı iftiharı aktör Mads
Mikkelsen sürüklüyor baştan sona.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları