Kuralsız Düzenin Kuralsız Savaşları

05 Nisan 2014 Cumartesi

Başbakan Erdoğan’ın balkon fotoğrafından mı başlasak; diğer balkon konuşmalarında, yaldızı çok çabuk dökülmüş olsa da hiç değilse vitrinde bu ülkenin vatandaşlarının başbakanı imajı verilmeye çalışılmıştı. Bu kez meydan okuma, Bana oy verenler, bana yönelik hiçbir suçlamayı takmadılar, beni olduğum gibi kabul ettiler” demek istemenin ötesinde, “Suçladığınız yolda bildiğim gibi yürüyeceğim meydan okuması vardı. Rejimi demokrasi olan ülkelerin herhangi birinde kızını ücretli danışmanı yapmış başbakan örneği duyulmamışken siyasi-ticari suç konusu kasetlerin içinde öne çıkmış yakın çevresi ile fotoğraf karesi, suçlama iddiaları üzerinden yargı yolunun açılması, aklamanın denenmesi şöyle dursun, sandığın aklanma yeri olarak kabul edilip hukuk yolunun kapatılması niyetinin açıklanması belgesiydi.
Yandaşlar korosu hepimizi bir kez daha aptal yerine koyup yolsuzluk, rüşvet ve kirliliklerle hesaplaşmadan vazgeçme anlamına gelmediğini, sadece hukuksuz dinlemeler, paralel devlet, bu yoldaki ittifakların defterlerinin dürüleceği yolunda niyet okuyup durdular. Erdoğan iktidarlarının insan hakları, hukuk devleti düzeni, ileri demokrasi yolunda yürüyüşünden geriye dönmediğine ilişkin bizleri bir kez daha uyutmanın, rahatlatmanın peşinde oldular. İktidarlarının siyasal temsilde yetkin yakın çevrelerinden, medya, bilim yorumcularından seçim sonuçları ile rahatlamanın ardından olumlu açılımların geleceği müjdeleri veriledursun tabii ki Suriye’de sıcak savaş, sosyal medyanın kapalı tutulması, hakhukuk ihlalleri ilgili duyarsızlıkları sürüp gitmeyecek deniledursun...
Tek başına seçmeni ile kurduğu ilişkiden güvenli Başbakan Erdoğan seçim sonrası hava değişikliğine bile gerek görmüyor. Balkon şovu ile başlattığı gerilimci, güce dayalı, kuralsız yürüyüşünün yeni ipuclarını vermekten hiç kaçınmıyor. Günlerdir sosyal medyanın yasal olmayan, talimatla icraat yapan, hukuken yetkinliği söz konusu olmayan bir idari kararla, fiilen, gerekçe yapılan mahkeme kararları bile ilişkisiz, trajikomik, hukuksuz kapatılmasının, hukuksuzluğuna ilişkin sayısız boyutunu tartıştıktan sonra nihayet Anayasa Mahkemesi, açılmayı zorunlu kılan, hukuksuzluğu ortaya koyan kararını verdi. Bu kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından sonra bile ayak direye direye, zorla işleme sokulan açılış üzerine.

***

Başbakan Erdoğan’ın “Saygı duymuyorum, milli bulmuyorum.. cümleleri ile yıllardır kararlarından çok hoşnut olduğu Anayasa Mahkemesi’nin kararını değerlendirmesine ne demeli? Başbakan der de yandaşları susar mı? Anayasa Mahkemesi’ne başvuru hakkı olmadığı fetvalarını mı istersiniz, yetkisi olmadığına mı? Hızını alamayanlar Anayasa Mahkemesi başkanının siyasette gözü olduğunu bile söylediler. Seçimin hemen ardından Başbakan Erdoğan cemaatle başlattığı hesaplaşma savaşında hızını alamamış olmalı ki dün Azerbaycan’a seçim sonrası ziyaretiyle bağlantılı, cemaatle ilişkili okulların Azerbaycan’da da kapatılması, kadroların tasviyesi medya gündemine girmişti.
Bildiğimiz üzere çok gerilimli bir seçim sürecinden sonra nefes almak şöyle dursun, Erdoğan iktidarları cephesinden sorunların çözülmüş olması şöyle dursun, katlanması eksenli gerilimleri, haksızlık, hukuksuzlukları, kuralsız düzenin, kuralsız savaşlarını yaşamaya mahkûmuz. Bugüne kadar çok profesyonel bir o kadar da haksız-hukuksuz yürütülmüş güç üzerinden kuralsız düzenin, kuralsız savaşlarında yeni yeni taktikler ile hemen yüz yüze geldik bile. Suç paralel dinlemeler, paralel örgütlenme ile sonuna kadar savaş ilanını anlıyorum da eldeki bu seçim sonucu ile bu kadar ağır haksızlık- hukuksuzluk-yolsuzluklarda, kuşkusuz cemaatle ortaklık suçları da içinde olmak üzere İktidarlarının hesap vermek zorunda kalmadığını, aklanmış gibi olduğunun ilanını hiç ama hiç anlayamıyorum.
Önceki gecenin ayrıntılı haberleri, tartışmaları içinde, seçim yolsuzlukları, belli olamayan sonuçları, hileleri üzerinden verilen bilgilere, açıklamalara bakıp içini karartmamak olanaksız. Elektrik kesilmelerindeki suçlu kedi kara mizahını gülüp geçebiliriz de kameralara yansıyan bir sandıktan tutanakla saptanmış yüzlerce oyun buharlaşmasının binlerle, belki de on binlerle örneği karşısında ne yapacağız? Gerçek şu ki, Gezi ruhunun simgesi olmuş birey iradesi, oylarına sahip çıkmak için ve sivil toplum örgütlenmeleri, kendi koşulları içinde munalefet partilerinin daha sıkı çalışmaları sayesinde bu seçimlerde ortaya çıkan, ki hiç kuşkumuz olmasın geçmiş seçimlerde de yaşanmışlığı çok olası, seçim sandığı sonuçlarının okus pokusla kaydırılması, sonuçlarda büyük haksızlık boyutları dudak uçuklatıcı.
Ama ben kişisel olarak Sayın Gökçek simgesiyle, kuralsız düzende, kuralsız savaşta varılabilecek pervasızlıktaki üsluba takmış durumdayım. Gökçek sırıtarak ekranlarda yaptığı konuşmada, hukuk yolunda itirazlarda ısrar edilirse rakibinin oylarının daha da düşeceği tehdidi ile yetinmiyor, CHP’ye sadece rakibini değil, Kılıçdaroğlu’nu da tasfiye edeceklerini söyleyebiliyor. İktidarları gözü kara eksikli-gedikli de olsa bu ülkede kuralsız düzenin, kuralsız savaşlarının sürdürülemeyeceğini atlamakla kalmıyor, bindikleri demokrasi dalını kendileri kesiyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları