Korku Vicdanı Bastırıyor...

01 Şubat 2014 Cumartesi

Sokakta gerçekten tarihimizde yapılmamış tartışmaların içinden çıkamayan vatandaşlardan sıkça duymaya başladım... Hukuk tartışmaları üzerinden son yaşadıklarımızı, yargı, hak-hukuk üzerinden yürütülen İktidarları iç paylaşım savaşlarının gelişmelerini, olup biteni izleyememekten, anlayamamaktan yakınmalarda işin içinden çıkamayınca “Hukuk, siyasetten daha kıvrak yalan söyleme sanatı mı?” anlamında kocaman soru işareti ile işin içinden çıkmaya, gerçeklerden kaçmaya, işlerine gelen sonuçları çıkarma kolaycılığına kaçıyorlar...
Hele de İktidarları cephesinde ittifakın nimetlerinden bir biçimde pay almış olanların korkusunu yüreklerinde duyanlar için, “Benim içinde olduğum taraf kazansın, sonra tabanda yine buluşuruz, ölen ölür kalan sağlar bizimdir” kolaycılığı, korku ile beslenmiş ego öylesine beklenmedik insanlık halleri üretiyor ki... İktidarları savaşlarında diğer tarafı suçlamalardaki densizlikler karşısında, iki tarafa da hep karşı olmuş bizim gibilerin vicdanının kaldıramayacağı sonuçlar, suçlamalar dillendirildiğinde, suçlananı hakhukuk adına savunmak işi yine bize kalıyor...
Keskin kılıçların çekildiği, her yolun hak yolu(!) ilan edildiği, Erdoğan-Gülen iktidar ortaklığının yıkılması savaşlarında, arada ezilme, kaybeden tarafa düşme, her şeyini kaybetme, yaşamın zirvesinden, iktidar nimetlerinin kaymağını yerken dibe, uçuruma yuvarlanma korkusunun şakası yok... Ne yargı, ne kamu görevlisi olmanın koruyucu şemsiyesi bir işe yarıyor, ne de iktidar gücüyle en yüksek görevlere gelmiş, üstün olanaklar, güçler kazanmış olmak güvence sağlıyor... Birlikte, kendilerinden olmayan her çıkışa, örgütlülüğe, düşünceye ne kadar acımasız, vicdansız durmuşlarsa, bu kez geçmiş birlikteliklerini, yaşanmışlıklarını, dava arkadaşlıklarını, inanç kardeşliklerini yok sayarak besbelli en çok da birbirlerini, yaptıklarını çok iyi biliyor, açığa düşürülmekten çok korkuyor olmalarından da beslenen bir düşmanlıkla saldırıya geçebiliyorlar...

***

17 Aralık iktidar içi darbe operasyonu şokunda, bugün de gündemimizde olan tüm gerçekler biline biline, işin içinden sıyrılabilmenin ilk refleksiyle; Başbakan ile el ele kolları havada aynı fotoğraf karesi içinde güç birliği görüntüsü verebilmiş bakanlar, fotoğrafın çekildiği İran gezisi dönüşü gece yarısı sonrası havalanında karşılanışın ilk ışıklarında, rüşvet-yolsuzluk damgası yemiş olarak koltuklarını kaybedebiliyor, kolayca tekmelenebiliyorlarsa... Sivil darbe hukuku icraatları ile iktidar cephesinin düşman bildikleri her düşünceden örgütlenme, düşünce sahiplerinin, sayısız haksızlık, hukuksuzlukla ezilmelerinde başrollerde, baştacı edilip alkışlanan özel yargının şimdi bile bile işlediği insan hakları, hak-hukuk ihlalerinden sözde hesap vermesi, hukuksuzlukların ortadan kaldırılması gündemde...
Oysa cemaatin paralel devletinin bireyleri olarak suçlanan, dünün tarihi ile bine yaklaşan yargı görevlisi, binin çok üstüne çıkmış polis görevlilerinin görevden alınmaları, yolsuzluk operasyonlarını ortadan kaldırmaya yönelik her hukuk, yasa girişimi hukuka aykırı zorlamaların çarpıcı örneklerini oluşturmanın yanında, iktidar cephesi için gündemdeki tehdidi ortadan kaldıramıyorlar. Sandığı demokrasinin olmazsa olmaz kriterlerini ortadan kaldırma aracı olarak kullanabilmek, yasama- yürütme-yargı bağımsızlıklarını çiğnemek, bağımsız kamu kurumlarını ele geçirmek yolları, çok başarılı sonuçlar alınmış olsa da sınırsız, sonsuz başarı söz konusu olamıyor.
Hele de çaresizlikler içinde hukuka aykırı zorlamaların içinde çözüm aramak, öngörülemeyen daha vahim sonuçları, çelişkileri üretiyor... Korkular büyüdükçe, öngörülemeyen yeni sorunları üreten vicdanın bastırıldığı yollara, çare üretmelere kalkışıldıkça da yeni yeni düğümlerle kördüğümlere, dev çözümsüzlüklere varılıyor... Korku ile vicdanlar bastırılmış olarak yaratılan suskunlukta, sindirilmişlikte, yeni yeni hukuksuzluklarla, yasaklarla yolsuzluk operasyonlarının iddianamelerinin ortadan kaldırıldığı tabloları yaratabilirsiniz... Ayakkabı kutuları içindeki kameralara yansımış milyarların, kasaların, rüşvetlerin hesaplaşmasının, hukuksal yargılamalarının ortadan kalktığı, mal varlıkları üzerine konmuş bloke kararlarının kaldırıldığı, sanıkların isimlerinin açıklanmasının yasaklandığı, operasyonların durdurulabildiği, savcıların operasyonları yürütmeyi unutun, adli kolluk görevi yaptırabilecek, operasyonlara girişemeyecek konumlarda kaldıkları.. sonuçlarının ortaya çıkması neyi, neleri, ne boyutlarda değiştirebilir ki?..
“Sahte peygamber”, “Papuç bırakmayız” söylemleri ile yaşanmışlıkların geri dönüşü olabilecek mi ki?.. Gece yarısından sabaha, kankalıktan,yolsuzluktan görevden alınma konumuna gelen Bakan, uçuruma yuvarlanışın içinde, “Sizden habersiz, onaysız tek bir bakanlık imzam yoktur” deme noktasındaysa... Paralel devletin kadroları olarak suçlanan görevden alınmış binlerce polis, savcı, yargıç haksız görevden alınmaya karşı davalar açabiliyor, göreve dönme kararı alabilecekler çıkıyorsa... “Paralel devlet, sahte peygamber” suçlamalarından yargılamalar söz konusu olamayacaksa...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları