Kaçarı Yok...

20 Mart 2014 Perşembe

Dün sabah bindiğim otobüste 70 yaş üstü bir grup bağıra çağıra kavgaya tutuşmuşlardı... Halkımız toplum içinde siyasi duygularını saklama eğilimlidir. Hele de çoğu sakallı, ileri yaştaki dedelerin birbirlerine bu kadar bağırdıkları bir tartışmaya hiç tanık olmamıştım... İzlenilerimdeki yanılgı payımı saklı tutarak kabaca dindar kesimden olduklarını, her cümlelerinde Allah’ın adını geçiriyor, kimi inanç üzerinden vurgulamalar yapıyor olmalarına bağlıyorum... Tartışmanın başını da duymamıştım, ancak kabaca Erdoğan’ın mı, Gülen’in mi haklı olduğu üzerinden bir çerçevede, sandıkta verilecek oylar üzerinden gibiydi... Sonunda Başbakan Erdoğan, seçim kampanyasının da odağı olan büyük hizmetler üzerinden savunmalarla, suçlamalarda odaklanıyordu...
Bir taraf yolsuzluklar, hırsızlıklar, günahkârlıkların cezasının verilmesi gerektiğini, diğer taraf Cumhuriyet tarihinden bu yana görülmemiş hizmetlerin esas ölçü olduğunu; yolsuzluk, hırsızlık varsa da Başbakan’dan, iktidardan hesap sorulamayacağını savunuyor, cezalandırma, oy verme tezlerinde direniyorlardı... Tartışma öylesine gürültülü, uzlaşmaz, öfkeli dozlara vardırılmıştı ki uzun süre gülümseyerek dinlemeyi seçen çoğunluktan “Yeter artık, susun; bağırmayın, kafamızı şişirmeye hakkınız yok..” itirazları yükselerek baskın çıktı... Tartışanlar sonunda oylarını bildikleri gibi kullanacaklarının, sandıkta ders vereceklerinin altını çizmeyi unutmayarak tartışmaktan vazgeçtiler. Anlamlı kafa sallamalarla oturdukları yerleri değiştirerek aynı tezlerin taraftarları olarak aralarında bu kez sessiz, kavgasız konuşmalarını sürdürdüler...
Daha önceki iktidarları paylaşım kavgasındaki keskinliğin tabana inmeyeceği, sandığa yansımayacağı tezlerini çürütebilecek bir sonuç tablo oluşturdular... Altı çizilmesi gereken asıl önemli ayrıntı Allah’ın adını ağızlarından düşürmeyen, görüşlerini inanç tartısıyla açıklayan tartışmacıların karşılarındakileri günahkârlıkla suçladıkları fiillerde işlerine geleni var, gelmeyeni yok saymalarıydı... Erdoğan-Gülen yandaşlarının en üst düzeyde yaptıkları tartışmalar tabana da inmiş, kimileri için özel hayata bulaşma, kimilerine göre de hırsızlık, yolsuzluk sadece günah gerekçesi olmuştu..

***

Sandığa nasıl yansır? Siyasallaşmış İslamcı oylar sandıktan nasıl dağılır? Yerel seçimlerde ne kadarı ile ölçülebilir?.. Hesaplaşmakta olan iki eski ortak, şimdi kanlı iki cephenin güncel takaslarındaki gelgitlerinde, hele de yerel seçimlerde ne kadar sağlıklı ölçülebilirliği de bir yana... 17 Aralık’tan bu yana yaşanan gelişmelerin sonuçlarının asıl bu seçimler sonrası çok daha hızlı olacağını, henüz önyargılarımızla algılayamasak da görme noktasına geldik de geçtik bile... Anlaşılmaz cümlemi biraz daha anlaşılır kılmaya çalışmalıyım... Bu işin kaçarı yok artık..
Bu yazıyı yazmaya çalışırken Meclis’te yapılmakta olan sert tartışmaların sonucu gibi, referandum ölçeğinde önemsenen yerel seçim sonuçlarının dahi 17 Aralık sonrası ilk günlerdeki beklentiler kadar anlamı, işlevi kalmadığını düşünüyorum... Erdoğan, iktidarları cephesi besbelli cemaatten beklemedikleri darbe karşısında öylesine gafil avlandılar ki... Ülkemizde ve dünyada yapılmakta olan “Bu kavga her iki tarafa da zarar veriyor” genel değerlendirmesinin doğru olması başka, atılan her adımla iktidar cephesinin artık iktidarda kalabilmesinin koşullarının giderek zorlaştığı gerçeği çok başka...
Meclis’teki parmak çoğunluğu ile Meclis’te hesaplaşmayı durdurmak, yargı, Emniyet, eğitim kadrolarındaki operasyonlarla başlatılmış yolsuzluk, rüşvet operasyonlarını işlevsiz kılmak, sandıktaki oy oranı ile de aklanmak artık olanaksız... Olsa olsa yoğun bakımda, hastayı yaşama çevirme olanağı, koşulları yoksa, makinelerle ömrünü uzatmak kadar çaresiz adımlar olacak... En eksikli gediklisi de olsa bu ülkenin Cumhuriyetle başlamış bir demokrasi geleneği var... En kötüsü ile yürütülebilecek, toplumsal duyarlılıkların zayıf olması hallerinde bile hukuk devleti düzeni, demokrasilerde iktidarları yaşatma koşullarının olmazsa olmazları vardır...
Belleklere kazınmış kutu kutu paralar, kasalar, evlerdeki algılanması güç sıfırlı birikimlerin gerçekten sıfırlanması için izlenmiş yollar üzerinden bu kadar çok suçüstü olmuşsa... Suçüstü olanların hesap vermedikleri örnekler yaşanamaz. Tarihte, dünyada örnekleri yoktur... İktidarları en kötü demokrasi, hukuksuzluk örneklerinde olmayan yöntemlerle hesap vermekten kaçıştaki her haksız, hukuksuz atağı ile, iktidarlarını çok daha geniş cepheli olarak suçlu, hesap verecek konuma düşürmektedirler... İşin içinden sıyrılmak, hesap vermemek uğruna öyle yanlış adımlar atıldı, öyle yanlış çatışmalar üretildi ki... Bu işin artık gerçekten kaçarı yok... Yemin ettirilen, biat ettirilen mitinglerdeki kalabalıkların, oy vereceklerini söyleyen seçmenlerin “helal olsun” demeleri bile yetmeyecek...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları