Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gezi - Soma - Lice - Taşeron...

31 Mayıs 2014 Cumartesi

“Hangisi en güncel, toplumsal içerik, gelişmeleriyle yaşamınızı en çok etkileyecek konu başlığı olarak bugünün yazı konusu yapılmalı” sorusunu yöneltsem... Ortak kimlik, değerleriyle “kanka” olduklarına inanmışları yakalasam... Daha ileri bu hafta sonunda yapılacak söz konusu gündem başlıkları ile düzenlenmiş etkinlik, eylemlere katılan grupları seçmiş olsam... Başlığa aldığım ya da almadığım başka konular üzerinden farklı gündem başlıkları, kaygılar öncelikli söze girilebileceğinden adım kadar eminim... Birbirinden çok uzak gibi görünen sorunlar, gelişmeler, yaşam biçimleri, gündem başlıkları arasında öylesine sıcak, yakın, aynı zamanda uzak, kopuk ilişkiler ağı kuruldu ki... Bilinçaltının öncelikleri dışavurumunda, çeşitlilik aldı başını gidiyor...
Gezi’yi, gelişmelerini yakından izleme, gözlemleme şansını yakalamış olmam bir yana, yıldönümü bağlantılı yapılan değerlendirmelere şöyle bir göz attığımızda, o kadar uçtan uca sürüklenen algılamalar, tanımlamalarla karşı karşıya kalıyoruz ki... Cumhuriyet tarihinin en sevinçli, neşeli, kolektif ruh kabarması mı? Siyasi duruş ama aidiyet olarak ezberlenmiş tüm siyasi duruşlara karşı, uzakta bir duruş.. İktidarı neden bu kadar çok korkuttu? Tek tek ölenlerin, ağır yaralanan, gözlerini kaybedenlerin hedef oldukları polis şiddeti, hukuksuzlukların üstünün bir türlü örtülememesi bağlantılı İktidarlarının hukuksuz, polis devleti şiddeti icraatlarına belge oluşturdukları için mi?
Dünün haberleri arasında bir ara yine, her olayın özelinde halka kapatılan Gezi Parkı’nın polis kuşatması görüntülerine, yıldönümü etkinliklerine katılmak isteyenlere bugünü karabasan yapmak üzere 25 bin polis ile 50 TOMA’nın hazır bekletildiği bilgisi eklemleniyordu. Yanına istenmeden zorunlu eklemlenmiş haberde ise Gezi eylemlerinde yediği gazla komaya girmiş, o günlerden bugünlere yoğun bakımda önceki gün ölmüş iki çocuklu bir ananın neşeli, besbelli son katıldığı eylemin yürüyüş görüntüleri... Gezi, İktidarları için çok etkin bir dönemeç, toplumsal kırılma noktası... Başbakan’ın dün yine en öfkeli diliyle gerçekten izansız suçlama, karalama söylemlerinden birini daha yaptılar...

***

Başbakan’ın terörist, suç örgütü provokasyonlarına karşı zorunlu polisiye önlemler gerekçelendirmeleri; bire bir yaşananlarla yalanlanıyor... Kılıçdaroğlu’nun en son dünkü “maskeli provokatörlere dikkat” uyarısındaki taşları yerli yerine oturtuyor... Aynı yayın saatinin haberleri içinde yandaş medyada da Okmeydanı’ndaki cenaze törenine katılmış vatandaşımızın ölümüne yol açan kurşunun polis silahından çıkmış olduğu gerçeği yüzümüze çarpıyor. Okmeydanı’ndaki iki vatandaşımızın daha ölümünden sorumlu tutulmak istenen illegal sol örgütlenmelerin siyasetlerinin yanında olmayanlar için de doğrudan ilişkilendirilmesi olanaksızlaşıyor... Sol hareketlerin yanından geçmemiş liberalleri bile “Polis karışmazsa olay olmuyor. Muhalefetin anayasal protesto, eylem haklarına yasak, polis şiddeti asıl provokasyonun kaynağını oluşturuyor..” noktasına getiriyor...
Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi, siyasi taktik gereği İktidarları bugün farklı bir adım atabilirler mi? Gezi’nin yıldönümünde Gezi’yi neşeli, güler yüzlü, mizah dilleri ile yaşamak isteyen gençleri özgür bırakabilirler mi? İstanbulluları milyonlarla esir alıp 1 Mayıs’ta olduğu gibi evlerine kapattırmaktan, sokakları gaz bombardımanı altında tutmaktan vazgeçebilirler mi?
Baksanıza Soma’ya ilişkin dünün haberleri ne kadar da olumlu, güzel ambalajlı paketlenmiş, pazarlanmıştı? Alanıma girmese yeni taşeronluk yasası ile milyonlarla işçinin çok ağır ucuz emek olarak kölelik düzeninde çalıştırılmalarından vazgeçildiğine, işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri de içinde olarak insanca çalışma, yaşam, ücret koşullarına yükseltileceklerine inanacağım... Sahi aynı ücretler, insanca yaşam koşullarında çalıştırma niyeti olsa niye taşeronluk sistemi yeni yasal güvencelere alınıyor? Sanki çocuk kandırılıyor... Taşeron şirket eliyle hizmet, bir işyerinin sayısız ayrı patron elinde işyerine dönüştürülmesi olmuyor mu? Bir hastane, otomobil fabrikası, canının istediği kadar böl bölebildiğine işveren ve işkoluna ayrıştırılmış olacak. Sonra da sayısız işkolu koşullarında minicik işletmeler için işçiler sayısız sendikada örgütlenip çoğunluk almaya, sözleşme yapmaya bizim yasaklı sendikal düzen içinde ulaşmaya çalışacaklar...
Siz dalga mı geçiyorsunuz, ana işyerinde ana sözlemenin kazanılmış haklarından bütün işçiler yararlanacaklar diye? Bir arada düşünülemeyecek işkollarının ayrı ayrı sendikalarından birkaç çalışan ile sendikal haklarda çoğunluk elde edilip sözleşme yapılacak da, sonra aynı işkolunda sayılabilecek işçiler için o haklar geçerli sayılacak... Ölme eşeğim ölme...
Dünyanın teknoloji bilgi birikimi ile olamayacak maden cinayeti karşısında alınacağı söylenen önlemler gerçek olursa... Ki cinayetlerin durdurulabilmesinin olmazsa olmazları... Bugünkü İktidarları yandaşlığında maden vurgunları, talan düzeni biter.. ki kurulu çıkar düzeni ağlarında siyaseten yapabilirlerse bize şapka çıkarmak düşer...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları