Erdoğan’a Özal’ın Yol Haritası Uyar mı?

03 Nisan 2014 Perşembe

AKP’nin 2 milyonu aşan oy kaybına karşın partinin üstünde tek lider Başbakan Erdoğan üzerinden yürütülen seçim kampanyasının sonucu medyatik algılamayla “zafer” olarak pazarlandıktan sonra, partinin etkin isimleri ile yandaş yorumcular korosu ataktalar... Seçmenin Erdoğan’ın önünü açtığını, isterse Köşk’e gitmek, isterse başbakan olarak kalmak seçeneklerine kendisinin karar vereceğini bilinçlere kazımaya yönelik açıklamalar yapıp duruyorlar... Hızını alamayanlar Cumhurbaşkanlığı’na aday olması halinde ilk turda yüzde elliyi kolayca aşacağını, isterse başkanlık sistemini de getirebileceğini söylüyorlar...
Bağışlasınlar ama birçoğunun kurt siyasetçiler olarak, çok sevdikleri, sınırsız otoritesine biat etmiş gibi göründükleri Başbakan Erdoğan’a, nedense siyasi tuzak kurma heveslisi oldukları, bir tür çelme attıkları duygusuna kapılıyorum.
Erdoğan hükümetlerinin gerçekten Türkiye’de dünyadan önce, özel yaşanmış büyük bankalar eksenli piyasalar krizinin bedelini Ecevit koalisyon hükümeti ve partilerinin ödemelerinin üzerine gelen anlamlı toparlanmanın getirilerinden pay aldığını biliyoruz... Yine partilerinin kuruluşu, iktidara getirilişinde, ABD’nin Irak işgali projesine baştan Ecevit’in “hayır”, Erdoğan’ın “evet” demesiyle gelen, iç ve dış odaklı büyük destekler, kırmızı halılı karşılanmalar simge, “stratejik ortaklığa” sıçramalar.. hafife alınabilir mi? Uzun soluklu iktidarda büyüme süreçlerinde, piyasalar düzeni üzerinden yaşanan büyümenin, yine dönemsel zengin kuzey dünyasındaki krizin gelişmekte olan ülkelere kaynak akışını sağlıyor olması, Türkiye’nin aslında benzer konumdaki ülkeler Brezilya, Arjantin.. örneklerinden dönem boyunca daha az pay aldığı gerçeği yok sayılabilir mi? Bölgenin sıcak-soğuk savaş ganimetlerinden aldığı paylar, aslında çok büyük gelir dağılımı çarpıklığını da katlayan yolsuzluk, rüşvet, kara para aklamalarının dönem için getiri, şimdilerde götürüye dönüşmeye başlayan sonuçları cabası...
Uzatmadan, Özal dönemi analizlerine ayrıntılı girmeden, 24 Ocak, 12 Eylül sayesinde yaratılmış büyük birikimden pay almış Özal iktidarlarının yine ortalama 10 yıllık bir balayı sürecinden sonra ekonomik sıkışıklığa, geriye gidişe sürüklenişinin çok farklı boyutları, nedenleri olsa da aynı eksende, gündeme girmiş olduğu çarpıcı gerçeğini anımsatmak gerek. Özal Cumhurbaşkanlığı’na kaçarak kişisel siyasal çöküşü yaşamaktan biçimsel olarak sıyırmış ama benzer piyasacı kimlikteki ANAP, sonunda tarihe gömülmüştü. Unutmayalım...

***

Başbakan Erdoğan’ın Özal’a vitrinde çok özenen ancak çöküşünden ders almış olarak Köşk’ten partisini denetleyemeyeceğini çok iyi gördüğü ortada. Başkanlık sistemi ile bugünün parlamenter düzene dayalı başbakan-hükümet sistemini ortadan kaldırmak istemesi bundan... Yapamadı, önce Köşk’e atlayıp sonra başkanlık sistemini getirebileceği varsayımı da olamayacak kadar Erdoğan’ın kimliği için kendi yandaşlarının tuzağı olabilir...
Gerçi cumhurbaşkanının halkın çoğunluk oyu ile seçilmesi düzenlemesi, İktidarlarının her konuda yaptıkları üzere günün sıkışıklığına çözüm arayışında önü arkası düşünülmemiş, dünyada örneği olmayan bir sonuç. Kimi başkanlık sisteminde olmayan sorumsuzlukla, kimi demokrasilerde akla gelemeyecek yetkileri içinde barındıran bir garip umacı sorumsuz iktidar gücüyle, sivil diktatoryal icraat eğilimlerini alışkanlık haline getirmiş Erdoğan kimliğinde, nasıl şekillenebileceğini düşünmek bile insan hakları, demokratik hukuk devleti düzeni arayışları içinde olanlar için ürkütücü... Erdoğan kimliği için bir çıkış yolu görülebilir... Son iki seçimde ortaya çıkan oy kaybı ile bu seçimlerde ilan edilmemiş AKP-BDP seçim ittifakına dayalı bir seçilme umudunu göze alabilir mi? Alırsa sandıkta kolayca tasfiyesi yolu açılmış olur mu? Çok daha ürkütücüsü, tüm çevresi ile birlikte Yüce Divan yolu açılmış olur mu?
Sadece Başbakan Erdoğan, Yüce Divan’a gitmeye aday AKP’li kadrolar, yolun açılması ile yargıda hesap vermeleri kaçınılmaz oğullar, yandaş iş dünyasının işin içinde tarafları.. için kumar oynama anlamındaki bu seçeneğin AKP’yi ANAP gibi dağıtma, alternatif liberal başka partileri öne çıkarma olasılığı da çok yüksek. Hepsi için geçerli daha az riskli seçenek, seçim öncesi de altı çizildiği üzere AKP’nin ünlü sınırlı dönem seçilme ilkesinden şık bir gerekçeyle vazgeçmek... Erdoğan’ın istediği kadroları tutarak başbakanlıkta kalması...
Sorumsuz, çok yetkili ancak yetkilerini hiç kullanmamış, Erdoğan hükümetlerinin onay makamı olarak çalışmış Cumhurbaşkanlığı kimliğinde Gül’den ya da aynı derecede yandaş bir aday isimden vazgeçemeyeceklerdir... Cepheleşmiş seçmen tablosuyla seçtirebilmeleri ise olanaksız gibi... Erdoğan aynı iddialı kimlikle başbakan koltuğunda kalsa da, muhalefetten gelen bir cumhurbaşkanıyla, kamu yararı-hukuka uygunluk denetimleri, gerçek Cumhurbaşkanlığı işlevininin ucundan bile olsa gündeme girmesiyle; başları fena halde belaya girecek... Sözün özü, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti ilkelerinin ayaklar altında olduğu bu düzen böyle sürüp gidemeyecek...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları