Çevir Kazı Yanmasın

22 Mart 2014 Cumartesi

Ne zamandır Başbakan Erdoğan, kalabalıklar ya da kameralar karşısında estirip gürlüyor... Demokratik düzen içinde en doğal, tartışılamaz hak arama çıkışlarını, bireysel-örgütsel ölçeklerde düşmanlık, suçla özdeşleştirip önüne geleni yine demokrasiler, hukuk devleti düzeni içinde söz konusu edilemeyecek yöntemler, boyutlarda tehdit ediyor. Estirip gürlemeleri sözde kalmıyor... Arkası Meclis’in bağımsızlığı, yasama işlevi ile ilişkisiz baskı yöntemleri ile ele geçirilmiş olmasından yararlanılarak, torbaların içinde emre boyun eğmek zorunda olan milletvekillerinin içeriğini bilmedikleri yasa değişiklikleri için kaldırdıkları parmaklarla, sonuçları sonradan dehşetle öğrenilen yasalar çıkmış oluyor...
Onay makamı olmayan, kamu yararı, hukuka uygunluk denetimi sorumlulukları olan Cumhurbaşkanlığı, kimi ayıplı durumlar için hoşnutsuzluğunu yansıtan söylemler sonrası söz konusu torba yasaları peş peşe onayladıkça, Başbakan’ın estirip gürlediği her konuda mutlak gücü kamuoyunda pekiştikçe pekişiyor... Yandaş medya, sermaye, parti yönetim kadroları, milletvekilleri, seçmen için Başbakan’ın buyruklarına karşı durmak giderek zorlaşıyor...
Uzun dönemli siyaset adına, kimi olmazlara, kimi olmazmış gibi söylemler çıksa da bakan, parti yöneticisi, milletvekili, yandaş medya, sermayeden çıkışı yapan her kimse çok da ne dediği anlaşılmayan “çevir kazı yanmasın” çizgisinde eleştirilerle yetinip, oldubittinin sonuçlarına boyun eğmek noktasında kalıyorlar... En çok Başbakan’ın ne demek istediğinin yanlış anlaşıldığı babında düzenlemeler, Başbakan’ın dediği doğrultuda sonuçların alınması ile havada, trajikomik kalıveriyorlar... Sivil diktatoryal yönetim, güç odağı giderek, elbirliği ile pekiştirilmiş oluyor...

***

İktidarlarının ilk yıllarında iç ve dış destekler, rüzgârların arkalarından esmesi bağlantılı bu tabloya “Sivil, geçmişle hesaplaşan, darbelere karşı duruş sergileyen... Sonuçta yenileşmeyi, büyümeyi getiren...” maskesi altında hoşgörü pompalamıştı. Demokrasinin olmazsa olmaz sayısız ilkesi, hukuk devleti düzeninin ayaklar altına alınması görmezlikten gelinmişti...
Bana sorarsanız medya güdülemesindeki sivil diktatoryal eğilimlerin pompalanması, haksızlık, hukuksuzlukların alkışlanması süreçlerindeki son kırılma noktası, “Yetmez ama evet” çerçeveli iç-dış desteklerle beslenen AKP’nin 12 Eylül referandumu ile noktalanmış oldu. Sonrasındaki bugünlere uzanan uzatmalarda artık suç ortaklıklarından kaynaklanan, çıkar ağlarının kırılmasından beslenen korkular egemen... Bu işin savunulabilir, kapatılabilir olamayacağını çoktan öğrenmiş olanlar, küçük ya da büyük çıkar ağı içindeki payları, suç ortaklıkları bağlantılı nereden, nasıl dönebileceklerini bilememenin çıkmazındalar... Baskı-tehdit-şantajın geçerliliği kıvamında.. İşte çevir kazı yanmasın sahneleri aslında yıllardır bu çerçevelerde yürütülüyor...
Kuşkusuz Gezi olayları sürecinde İktidarlarının bu anlamda içerden ve derinden bir iç hesaplaşma süreci gündeme geldi... Uzun uzun yinelemeden İktidarlarının içinden “çevir kazı yanmasın” tadında İktidarlarına dönük özeleştirileri, aykırı sesleri, Başbakan Erdoğan’ın yurda döndüğü gün İstanbul meydanlarında öfkeli estirip gürlemesinde ise; Gezi simgesinde toplumun öteki yarısından çok kendi yanındakileri ürkütecek çıkışlarını, bal gibi de ağır tehdit saçan üslubunu anımsayın... Gençlerin canları üzerinden demokrasinin olmazsa olmaz haklarında gerçekleştirilen yeni yasaklar, haksızlıklar zincirlerini. İktidarları içinde liderlikte odaklanan sivil diktatoryal otoriterleşmenin yeni adımlarını...
Yine iç hesaplaşmalarda hangi boyutlara gelindiğini bizler öğrenemeden 17 Aralık’ta patlak veren operasyonlarla su yüzüne çıkan Erdoğan-Gülen iktidar ortaklığının kırılmasından çok ileri, bir diğerinin gücünü yok etme amaçlı olarak tanımlanabilecek savaşları polisiye dizisi kıvamında olaylarla izler olduk... Elbet çoğunluk güdümlü, iki tarafın paylaşmış olduğu yandaş medyaların saklayamadıkları ölçeklerde, sosyal medyanın katkılarıyla.. kirli çamaşırlar çorap söküğü gibi ortalığa saçılıverdi...
Türkiye’yi dünya medyası gündeminin odağına oturtan Başbakan’ın Bursa mitingi söylemi; “Twitter mwitter kökünden çözeceğiz... Dünya ne derse desin umurumda değil... Herkes Türkiye’nin gücüne şahit olacak..” çıkışının üzerine... Önceki gece yarısı kullanıcılarının on milyona ulaştığı söylenen Twitter gerçekten kapandı. Sözde Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın uyguladığı idari tedbir, savcılık iradesi, birden fazla mahkeme kararına dayanıyordu. Ama daha dün günün yarısına ulaşılamadan savcılık, uygulama ile ilişkilendirilebilecek mahkeme kararlarının olmadığı bilgilerinin şaşkınlığını yaşadık... Cumhurbaşkanı, kimi ağırlıkları olan bakanlar bile bu işin altında kalmamak üzere kendilerince “siyaset kıvamında” aykırı çıkışlar yaptılar... Toptan kapatma olamayacağı ya da resmi kapatma kararına uymadıklarını gösteren açıklamaları oldu. Dünyadan, bizimle ancak mizah diliyle alay eden ağır eleştiriler yağarken, acele karardan dönülebilmesine yönelik formüller, gerekçeler gündeme girdi...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları