Benim oğlum bina okur..

20 Aralık 2019 Cuma

Bütçe maratonunun son günlerindeyiz.. Son dakika sürprizleri olmazsa.. Saray ve millet cephesinin sözcülerinin özünde söylemde sert dilleri geçerli olsa da, birkaç gün öncesindeki sert kavgalı oturumların benzeri görüntüler yaşanmayacak gibi.. Milletvekillerinin yüksek gerilimlerini, ya aşırı yorgunluk ya da sözcüklerin aşınmalarından gelen duyarsızlık etkiliyor..

Laf atmalar, sataşmalar, konuşmacının karşı tehditçiler kuşatmasında susturulmaları, destek alkışlarının temposu bile dünün oturumlarında, en azından bu yazının yazılması zorunluluğu olan saatlere kadar çok düşük tansiyonluydu. Oysa gerçeklere ilişkin bu kadar çok kirli çamaşırın ortalığa saçılması sonrası, son iki gün milletvekilliği dokunulmazlığı kapsamında son vurucu tezlerin ortaya konulmasında son fırsatlar..

Örneğin HDP, düne kadar HDP’li belediyelere yapılan kayyım atamaların 32’yi bulduğunu anımsattı. Görevi kötüye kullanmaya ilişkin tek bir belge sunulmamasını sorguladı. Kayyım atamalarının iftiracı tanıklarının suçlama tezlerinin içinde, ortak cümle yanlışlarının bile saptadıklarının altı çizildi. Kayyım atananan 21 belediyede meclis çoğunluklarının ellerinde olduğu, ancak çalıştırılmadıkları, sahte fatura çıkardığı saptanan atanmış kayyımlar için dahi işlem yapılmadığı gerçeği dururken, “Anayasaya aykırı iş yapıyorsunuz. Sizinki gibi oluşturduğumuz kurul toplantısı bile suç kabul ediliyor. Külliyen yalan..” çıkışlarının ardından bile kendi milletvekilleri grubundan gelen sınırlı alkış sesleri.

Yanıt niteliğinde AKP sözcüsünün HDP’nin işlenen terör örgütü suçları nedeniyle kapatılması gerektiği tezine ise daha da cılız kendi partisinden gelen destek alkışları.. Oturum başkanı ise yeri geldikçe, zaman darlığının kaçınılmaz sonucu her milletvekili için 1’er, parti grupları adına söz alanlara 2’şer dakikalık süre kısıtlaması kararı için özür dileğini yineleye yineleye, sanki tansiyonu daha da bir düşürüyor gibi. Dünün oturumlarında atanmış bakanların bile oturumlarda olmadıkları hallere verilen tepkiler de zayıflamıştı. Seçilmiş bakan yok, takan da yok hallerine mi gelindi?

Saatler, alınan sayısız sözler, sanki sadece ve sadece tutanaklara kimi tezlerin ya da gerçeklerin geçirilmesi çabası gibi.


***


Saray’ın, Cumhuriyet cephesi sözcülerinin görüşülen gündem maddelerine göre çizdikleri tablonun Türkiyesi başka.. Millet cephesinin parti sözcülerinin gerçekleri ise başka bir Türkiye’de gibi..

Pembe masallarla çizilen tablolar başka, insanların yok sayıldıkları, öldükleri tablolar bambaşka.. Şehir hastanelerini ağzından bal akarcasına anlatan atanmış Bakanı, milletvekillerini dakikalar içinde dinleyip, arkasından değil doktor seçmek, büyük paralar ödendikten, günler, aylar sürüklendikten sonra, ancak mezarlık seçme hakkına sahip olmayı dinlemek bambaşka..

Bütçe patronların emrinde mi? Sorulara cevap yok, ülkenin çoğunluğu aç. Kadın yok, çocuk yok, sevgiyle bakım evleri, huzur evleri yok.. İşçilerin, emeklilerin, sadece ve sadece karın doyurma, kira, faturalara gidecek harcamalarına yetecek, sonuç olarak tüketime gidecek, tarım başta tüketim ekonomisine doğrudan yansıyacağı için, iç dinamikleri içinde iflasları da önleyebilecek kaynaklara para yok. Sağlanan kredinin amacına da aykırı, kamu bankalarını çökertecek, ancak kimi yandaşları kayırmaya dönük rant, vurgun düzeni destekçiliğine devam mı edilecek?

3 milyarı BM’den, 6.6 milyarı AB’den, devlet kesesinden, bizim bütçemizden Suriyelilere yapılmış toplam harcamalar 58 milyor 600 milyon doları bulmuş. Diyanet’in bu yıl 6 bakanlığı aşan bütçesi 7.4 milyar olan ödeneğini aşarak 9.6 milyara çıkmış, gelecek yıl için 11 milyar lira ayrılmış.. Laik Türkiye hızla dönüştürülüyor, faizsiz finans denetçileri için dini hükümler getiriliyor..
Meclis’te atanmış bakanlar, Saray, Cumhur sözcülerinin ise yeri geldikçe laik Cumhuriyet,
Atatürk’ün adıyla, özgür bağımsız Türkiye.. sloganlarıyla söze girmede kusur etmemeleriyle kafalar iyice karışıyor.. Millet cephesinin sözcülerinin, Meclis’te gelecek bütçe görüşmelerinde, halkın bütçesinin anlatılacağı, özgür bağımsız Türkiye’nin adımlarının atılacağı sözleri dilek, özlem mi? Yoksa, içinde gerçeklikler de var mı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları