Akıl Tutulması...

08 Nisan 2014 Salı

İktidarlarının uzun soluklu, çoğunluk parlamenter gücü biat kültüründe ele geçirmiş otoriter yönetimlerinde... Diz boyu yaşanmış insan hakları, hukuk devleti düzeni, demokratik düzenle çatışan yasama-yürütme-yargı-kamu gücü kadroları ele geçirilmiş olarak İktidarları icraatları... Sabıkaları diz boyu... Yerel seçimler, sonuçları üzerinden İktidarlarının sorumlu oldukları haksızlık, hukuksuzlukların sıcak tartışmalarına; henüz seçim sonuçları üzerindeki hukuksal yargılama süreçlerine nokta konulamamışken... Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerinden, özünde Başbakan Erdoğan’ı örneği yaşanmamış seçim başarılarına dayalı tartışılamaz tek lider olarak pazarlayan yeni bir atakla karşı karşıyayız... Akıl tutulması öylesine akıl almaz boyutlarda ki... Hukuk devleti düzenimiz, demokrasimizin içine düştüğü kaostan, cepheleşmelerin çok derin açtığı yaraların onarılmasından, rejimimizin bunalımından çıkışın arayışları tartışılacakken... Başbakan Erdoğan’ın geleceği, Türkiye’nin, bu ülkede yaşayan milyonların, çocuklarımızın, rejimin yerine konarak, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin öngörüler yapılmaya çalışılıyor...
Mutlak doğru gibi pazarlanan tek olgu, yerel seçimlerin İktidarları, AKP’nin bile değil tek başına Başbakan Erdoğan’ın başarısı olduğu önce ilan ediliyor. Nasıl oluyorsa 2 milyonun üzerindeki seçmen sayısı düşüşü bile yok sayılarak, AKP’nin en yüksek oyu alan parti olmasından yola çıkılarak, seçim başarısının da doğrudan Başbakan Erdoğan’ın karizmatik liderliği ile sağlandığı olgusuna dayandırılarak, Başbakan Erdoğan’ın önce Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik geleceği istediği gibi düzenleme, karar verme hakkı teslim ediliyor... Hemen kutsal hakkı olarak Cumhurbaşkanlığı’na geçme ya da Başbakanlık’ta kalma kararını vermesinden sonra üretilecek çözüm formüllerine kafalar patlatılıyor...

***

Mutlak otorite, diktatör padişahların bile, “Muhteşem Yüzyıl” dizisi ile çok çıplak sergilendiği üzere, gelecek üzerine verdiği kararlarda çocuklarını tek kalana kadar öldürtmek gibi, kanlı, kara gerçeği ortada dururken... Bu çağda sözde insan haklarına saygılı, hukuk devleti düzeni, demokratik düzen içinde, Başbakan Erdoğan’a İktidarlarının parti yönetim organları, parlamenter düzen, Meclis iradesi, muhalefet partileri, Meclis dışı demokrasinin en yaşamsal güçlü olması gereken özerk kurumları, sendikalar, demokratik örgütlenmeler, sivil toplum örgütlenmeleri.. tümüyle yok sayılarak... Yerel seçimler öncesine kadar yaşanmış travmatik gelişmeler, basbayağı demokratik düzenin ayaklar altına alınmış olması anlamına gelen sayılamayacak icraatlarda sabıkalarla... nefesler kesilmişken... Demokrasimizin yaşamasından sorumlu kurumların başlarını tutan, aklı başında olmaları beklenen kişiler, akıl tutulmasında, “Seçim sonuçları Başbakan Erdoğan’a isterse Köşk’e gitme, isterse Başbakanlık’ta kalma hakkını vermiştir. O kararını verdikten sonra..” benzeri cümlelerle söze giriyorlar...
Sonrası bizim anayasal, yasal, demokratik düzenimiz içinde yeri olmayan, “Putin - Medvedev” benzeri Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında görev değişiminin nasıl olabileceğine hukuksal kılıf aramak olarak geliyor... Beylik “AKP yönetim organları kararları, Meclis iradesi, yürürlükteki anayasal, hukuksal düzene uygunluk..” sözcüklerine bile sığınılmadan, Başbakan Erdoğan’ın mutlak iradesi üzerinden, sonradan geliştirilecek hukuksal kılıflar, olasılıklar sıralanıyor... Bu yazıyı yazmadan önceki son yorumu dinlediğim Sayın Mehmet Ali Şahin’in açıklamasından yola çıkarsak... “Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’nı seçerse, seçimle gelmiş cumhurbaşkanının iki başlı yönetimle karşı karşıya olmaması için, gelecek yeni hukuksal düzenlemelerle parti başkanlığını da elinde tutması gerekiyor. Cumhurbaşkanı, pardon özünde Erdoğan’ın otoritesinde, uyumlu başbakanlığı kabul etmiş Cumhurbaşkanı Gül olursa, onun önündeki yasal engeli kaldırmak için de geçici bir başbakanla yola devamın ardından, bir milletvekilinin istifa ettirilmesiyle önce Meclis’e girmesinin yolunun açılması öngörülüyor...”
AKP’nin hukukçu siyasetçisi Şahin’le sonradan hukuksal formüllerle Başbakan Erdoğan’ın önünün açıldığı süreçte bir televizyon kanalında tartışmamızı anımsıyorum... Kişiye özel yasa ve formülle Sayın Erdoğan’ın önünün açılmasının, yasaya karşı hile, demokrasilerde gelenek olmayan bir çözüm üretme olduğu gerçeğini yadsıyamamış, parti yönetim organlarının iradesi, sandıktan çıkmış oylarla yaşamın gerçeği, dayatması olarak savunmuştu... O tarihlerde İktidarlarının insan hakları, hukuk devleti düzeni, demokrasi sabıkalarının sayılamayacak kadar uzun listeleri yoktu... Bugün yara bere içinde bıraktıkları bir toplum düzeni, hak hukuk ihlalleri, ayrımcılık, yağma, yolsuzluklarla şaibeli icraatların hesabı verilmeden.. çocuklarımızın geleceğinin karatılması gündemde iken... Nasıl bir yüzsüzlükle bu kadar çok dolambaçlı yoldan yürünerek; anayasa, hukuk devleti, demokrasi, insan hakları ihlalerinden ödün istenebiliyor ki?..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları