Tek sorun tabelalar mı?

13 Haziran 2024 Perşembe

Keşke öyle olsaydı!

Bebelerimiz “baby” oldu, iletişimimiz “okey”li, “bye bye”lı... “Star” ışığıyla, “vizyon, misyon concept”ine uyan “performance”larıyla parayı bastıranın doğru söyleyemediği “akıllı city”leri, “coiffeur, beauty, flowers showroom”ları adlarıyla ansam, afili mavallarla ölmüşlerim anılır. Susalım mı? Arapça bakkalı bir çırpıda “super, hiper market”lere satınca Arapçanın hafifi, hafif geldi; unu “ithal” ekmeği, sütü el yakan yoğurdun “light”ına bandık. “Cafe” yazıp kafe okutan “berdush” akıl geri basınca, “pasha eskidci”lerle “dönerchi”ler “dürümbüs”leri “neo dürümland”lere çekince yaratıcılık şahlandı. Zalım ekonomi biri beşe yutturmayı “extravantaj” saydı.

İki ayrı kentte yerli ürün, yerli emekle 0-14 yaşı giydiren patronlara hangi dilden olduğu belirsiz Türkçeyi de bozan adlandırmayı sordum. Türkçe yetersizmiş, halk böyle istiyormuş, uluslararası pazarlara Türkçeyle açılmak “komik”miş! Dil Derneği yiyecek giyecek üreten birçok işletmeye; ev, otel, AVM yapan satan şirketlere, üretme-kullanma izni verenlere adlandırmada yardımı önerdi. İngilizceyle düşünenlerden kırık dökük Türkçe yanıtlar geldi. Meclis ve çoğu belediye ortak dil Türkçeye ilgisizken tabela kirliliğinden yakınan çoktu. 

Atatürk için tecimsel yaşamdaki dil de eğitim dili kadar önemliydi. 

Osmanlıca batıdan gelen sözcük ve terimleri karşılayamamış, dünkü patron da tecimsel üretimine, işyerine yabancı ad vermişti. Harf Devriminden sonra sorunlardan biri İstanbul’daki yerli-yabancı işletmelerin tabelalarıydı. Atatürk’ün yönlendirmesiyle İstanbul Belediyesi (Şehremaneti) 1929’da Türkçeyi yaygınlaştırmak amacıyla başka dillerde yazılan tabelalardan Türkçe olanlara göre 10 kat çok vergi alınmasını kararlaştırdı. Birçok belediye ve uluslararası şirket de bu karara uydu. 

1950’den sonra Amerikancı iktidarlar İngilizcenin arkasına saklanıp Arapça hayranlığını körükleyince tabelalardaki Türkçe kullanımı da sulandı. “Okeyle inşallah” arasına sıkışanlar “keyf-i âlem, fasl-ı hakiki; resteurant, boutique” yazarsa patron oluyordu. Her alanda Türkçenin sözdizimi bozulurken ANAP hükümeti isteyen istediği gibi yazsın dedi, Türkçe tabela uygulaması 1983’te kaldırıldı. Bu arada her çocuk ve gencin bilimsel akılla eşit koşullarda yabancı dil öğrenme hakkı, pahalı boyalı okullarda yabancı dil satışına dönüştü; “child”lı, “mommy”li kreşler bile açıldı. 

Yabancı dille eğitim ve adlandırma tepkimize “medya” olup “towers”lara, “plaza”lara tüneyen, adı yabancı yayımlar izlencelerle “medyatik”leşen 1990’ların özgür basını da burun kıvırdı. Yasası yokken özelleşen adı yabancı TV’ler çoğaldıkça çoğaldı; “raiting” canavarı yıllardır dilin canına okuyor. 

Meclis gerekçesinde Harf ve Dil Devrimlerini karalayan önergelerle tabela ve yabancı adlandırmayı tartışırken AKP, eğitimden ekonomiye Arapçayı önceleyen ataklarla geldi. İngilizceyle öğretim aşkı köreldi; Arapça öğreten imam hatipler, kolejleri etkisizleştirdi. İngilizceyi de Arapçayı da bozan ışıklı tabelalar çoğaldı. Türk Standartları Enstitüsü 2018’de tabelalara düzenleme getirdi de ne duyan ne uyan var.

Tabela kirlenmesi ne ki? 2002’den sonra koşulsuz inandırmayı öngören iktidarla laik eğitim erirken, tecimsel yaşamın adı özü yabancılaşırken konuk mu, sığınmacı mı olduğunu bilemediklerimizle iletişim dilimiz de değişiyor. 

Eğitim sistemini “maarif”e, ulusu “ümmet”e dönüştürmekle görevli MEB ile Diyanet’in her edimi Arapça tabela gibiyken laik eğitimi silecek olanı da yazıldı: 

“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli...”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir kendimiz sevemedik 5 Eylül 2024
Konuşmalıyız! 22 Ağustos 2024

Günün Köşe Yazıları