Atatürk’ün Türk Dil Kurumu 92 yaşında

11 Temmuz 2024 Perşembe

Batılıların, “Türk, Allahına Arapça, sevgilisine Farsça, ailesine de Türkçe seslenir” diye baktığı bir imparatorluktan, 1923’te kılık kıyafeti, ölçüsü, takvimi yenileşen bağımsız cumhuriyet doğdu. Yüzyıllarca “ümmi ümmet kul” sayılan halk, dinle ilişkilendirilen, Türkçenin tek sesini karşılamayan Arap abecesi ve yapay dil Osmanlıcayla mektup dilekçe yazamamış, muskacıların eline düşmüştü. Beş yaşındaki laik cumhuriyetin 1 Kasım 1928’teki Harf Devrimiyle kısa zamanda okuryazar oldu, yazı sorunu giderildi. Ancak dil sorunu derindi. Akademi kurulsun, üniversite, dernekler işe el atsın tartışmaları sürüyordu. Atatürk, çoktan karar vermişti. 

Sadri Maksudi Arsal, Atatürk’ten kitabına önsöz yazmasını istemiş; Atatürk, 2 Eylül 1930’da önsöz değil, birkaç satır yazmıştı: “Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” 

Harf Devrimini yapan Dil Heyeti MEB’ye bağlandı; yabancı sözcüklere karşılık bulacak, sözlük yazım kılavuzu hazırlayacaktı. Ne ki mecliste bu dairenin türettiği sözcükleri uydurma diye karalayan, eleştiren tutucu milletvekilleri 1931’de ödeneğini keserek MEB’ye bağlı dil dairesini susturdu; dil işlerinin, devlet gözetiminde olamayacağı belli oldu.

Atatürk, Türkiye’nin geçmişini bugününü araştırması için 15 Nisan 1931’de Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’ni (Türk Tarih Kurumu’nu) kurmuştu. Bu derneğin ilk kurultayını yaptığı 11 Temmuz 1932’de aydınları Çankaya Köşküne davet etti, “Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti gibi bir de ona kardeş dil cemiyeti kuralım. Adı Türk Dili Tetkik Cemiyeti olsun” dedi; derneğin tüzüğünü, kurucularını da belirlemişti.   

“Türk Dili Tetkik Cemiyeti Reisi Çanakkale Mebusu Samih Rıfat; Umumi Kâtip Afyon Karahisar Mebusu Ruşen Eşref; Âza ve Veznedar Zonguldak Mebusu Celal Sahir; Âza Manisa Mebusu Yakup Kadri 12 Temmuz 1932’de Dernekler Yasası gereğince emniyete başvurdular. Tüzüğü, amacı ve kurucuları açısından sakınca görülmeyen dernek, ilk Türk Dili Kurultayını halkın da katılımıyla 26 Eylül 1932’de Dolmabahçe Sarayında topladı, Atatürk kurultayı sarayda izledi.

26 Eylül-10 Ekim 1932 arasındaki kurultayda on gün dilde devrim-evrim savları tartışıldı; tüzüğe göre derneğin organları seçildi. Atatürk, TDK’nin kurucu başkanı oldu. Atatürk, bu devrimin eğitimle toplumsallaşmasını istiyordu; kurultayda Milli Eğitim Bakanı da TDK’nin doğal başkanı kabul edildi. Atatürk yaşarken devrimi “ulusal rönesans” sayanlar, 1950’de Demokrat Parti iktidar olunca ilk iş, TDK ile MEB’nin bağını kopardılar. Dil Devrimi ilk ve orta öğretimde dışlandı. TDK yılmadı, gerici iktidarların baskısına direnerek ölçünlü dil ve yazım birliğini sağladı.

Atatürk, Türk Tarih ve Dil Kurumlarını özellikle dernek olarak kurmuş; TDK’nin etkinliklerine katılmış, geometriden askerliğe birçok alanda terimleri Türkçeleştirmişti. Eliyle yazdığı vasiyetnameyle gelir bırakarak iki kurumun özerkliğini güvence altına almıştı. 12 Eylülcüler 1983’te vasiyetnameyi çiğneyerek Atatürk kurumlarını devlet dairesi yaptı; ölçünlü dil ve yazım birliği bozuldu. Kurumlar 40 yıldır siyasanın güdümünde!

Kapatılan TDK üyeleri 12 Eylül hukuksuzluğuna tepki için Dil Derneği’ni kurdular.

Amaç, Dil Devrimini sürdürmekti; yasak!

Dernek, 37 yıldır yasaklılık imgesini silmeye çalışıyor.

Aydınların maddi-manevi desteğini bekliyor. 

Okul, üniversite duvar; laik eğitim yaralı!

Dil Devriminin önü kesildi; gücü kırılamadı! 

Devrimin gücü, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”ni de silecek!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir kendimiz sevemedik 5 Eylül 2024
Konuşmalıyız! 22 Ağustos 2024

Günün Köşe Yazıları