Ilımlı İslamın sonu mu?

08 Temmuz 2022 Cuma

“Atatürk’ü bırakın, İslamla barışın” diyordu Graham Fuller. Bu öğüdü dinleyen muhafazakârların çocukları, “bir şekilde Atatürk’ü bırakmadı”, anlamaya başladı... Kamuoyu araştırmaları bunu söylüyor. Bir de neoconlar vardı. Çok kibirliydiler. Kendileriyle görüşen yabancı diplomatlara, “... Biz tarih yazacağız, siz okuyacaksınız” diyorlardı.

Bu yaklaşım, Türkiye’nin göbeğinde olduğu Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) gündeme getirdi. Sonra adı Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP) oldu. Fas’tan Doğu Türkistan’a kadar uzanan bölgeyi kapsıyordu. “Sert İslam” istenmiyor, nasıl olacağı ayrı konu, İslamın “ılımlısı” isteniyordu. FETÖ ana aktördü. Sonunu darbe girişimiyle gördük.

Ortadoğu’daki bir diğer aktör ise “İhvan-ı Müslimin” yani Müslüman Kardeşlerdi... Aralık 2010’da Tunus’ta başlayan Arap Baharı, Libya, Mısır ve Suriye’ye yayıldı. İhvan’ı, 1928’de Hasan el Benna kurdu. Birçok Ortadoğu ülkesinde sempatizanları olan örgüt, Arap Baharı’nın omurgasını oluşturdu.

Örgütün kolları Bahreyn’de Islah Hareketi olarak kendini gösteriyor. Arap Baharı’na dahil olmayan Cezayir’de, “kara 10 yıl” olarak adlandırılan dönemde ordu ile çatışan FIS içinde etkili grupları vardı. İhvan’ın, Vahhabi anlayışının etkin olduğu Suudi Arabistan’da, Ürdün’de, Filistin’de, Suriye’de, Libya’da kolları var. Hatta Yemen’de ve buraya dikkat Irak’ın kuzeyinde de etkin bir kolu var.

Türkiye, İhvan’ın iktidara yürüyüşünü dönemin başbakanı Erdoğan düzeyinde selamlamış, “laikliği bir düşünmelerini” istemişti.

Bölge dolu dizgin ılımlı İslama gidiyordu ki, bir sorun çıktı. İhvan, Mısır’la İsrail arasındaki barış antlaşmasına tereddütle yaklaştığını açıkladı. Her şey tersine döndü, Mısır’da Mursi hapsedildi, Libya’da İhvancıların karşısına Hafter çıkarıldı, Suriye’de isyan eden İhvancı gruplardan destek çekildi. Ortadoğu’da otoriter-diktatör yöneticilere geri dönülüyordu. Ilımlı İslam karşıtı hareketlere Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri büyük maddi kaynak aktardılar. Mısır’da Sisi’ye, Libya’da Hafter’e... Günümüze geldiğimizde Arap Baharı’nın başladığı Tunus’ta ve Ortadoğu’da Ilımlı İslam’ın tanınmış ismi Raşid Gannuşi’nin partisi Nahda etkisizleştirildi. Hukukçu Cumhurbaşkanı Said Kays, Gannuşi’nin başkanı olduğu parlamentoyu feshetti. Bu hareketi Hafter ve Suudi yöneticiler alkışladı. Batılı hiçbir ülke parlamentonun yanında yer almadı. Ortadoğu coğrafyasında artık “ılımlı İslam” istenmiyor.

İhvan’ın ılımlılaştırılması süreci İsrail’de de karşıtını, Binyamin Netanyahu’yu güçlendirdi. Bu dönemin Ortadoğu’daki aktörleri eski ABD Başkanı Trump ile çok iyi anlaşıyordu. Biden’ın başkanlığa seçilmesi yeniden altüst oluşu getirdi. Biden yönetiminin istemediği Netenyahu’nun karşısında sekiz parti birbirine yapıştırıldı, iktidarları sekiz ay sürdü. Biden’ın sevmediği liderlerden birisi de Suudi ailesinin veliaht prensi Muhammet bin Selman’dı. Kaşıkçı cinayeti üzerine yıkıldı. Biden yönetiminin Erdoğan’la ilişkileri de son NATO zirvesine kadar pek sıcak değildi. Ancak Ortadoğu’daki yeni süreç, birbirini sevmeyen liderleri de mecburen bir araya getiriyor. Erken seçimi kazanması durumunda Netanyahu’nun düzelmeye başlayan Türkiye-İsrail ilişkilerini bozmayacağı yorumları yapılıyor.

Ortadoğu’da İhvan’a sempati duyan parti ve liderlerin kaybettiği ortada. Küresel politika yapıcıları, Haziran 2023’e kadar Türkiye’de yapılacak seçimlere, bu açıdan da önem atfediyor.

Ilımlı İslam anlayışı yenilecek mi, evrilecek mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları