Uçurumun kenarında asılı kalan ülke...

08 Eylül 2023 Cuma

Türkiye uçurumun kenarında asılı kaldı. Hem de uzun süredir. Hal böyle olunca toplum da dengesini yitirdi.

Dengesini yitiren toplumlarda sağduyulu tartışma olanağı da kalmaz. A Milli Kadın Voleybol Takımı’mızın büyük başarısına sadece ve sadece cinsellik üzerinden saldırmak bizim gibi kör cahil toplumlara özgü olur. 

Yönetim kadrolarının hesap verebilirliği bitmiştir. Eşitsizlikler, kutuplaşmalar, keyfilikler artar... Yeni ekonomi yönetimi, orta vadeli programı (OVP) ve 2026’ya kadarki hedeflerini açıklar. Ama sanki 22 yıldır iktidarda değilmişler ve bu çöküşle AKP iktidarının hiçbir ilgisi yokmuş gibi davranılır. Ona oy verenler de “Dur ya, ne oluyor, hesap ver” demez. 

Bir siyasetçi çıkar (CHP’den AKP’ye devşirme Savcı Sayan) yerel seçimler için aday olacaklara akıl verir, “Gerçek yapılan anketlerde başarılı olan, birinci çıkanlar değil arkasında abisi olan ya da lobisi olan aday yapılacak. Boşuna enerji tüketmeyin” der. Gelinen noktada ne yazık ki söylediklerinde haklılık payı vardır bu şahsiyetin. Daha da vahimi toplumun bunu bile umursamayacak kadar duyarsızlaşmış olmasıdır.

Cumhuriyet’in dünkü manşetin başlığı çarpıcıydı: “Rant ilçesi sele kapıldı.” Uzmanların “İstanbul’un kuzeyini yapılaşmaya açmayın” uyarısı dikkate alınmadan, üstelik altyapı olmadan inşa edilerek dikey betonlara boğulan bölgelerden biri Başakşehir. Çarpık yapılaşma kurbanı diğer birçok semt gibi... Rant hırsı olmasaydı sel bu kadar zarar verir miydi? Ama sorgulanmaz. Sorgulanmadığı gibi bir de fatura bu yapılaşmada payı olmayan CHP yönetimindeki İBB’ye çıkarılmak istenir. 

Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz’in önemli saptamaları var: “Ekonomik eşitsizlik, ülkeler arasında değişen derecelerde de olsa, kaçınılmaz olarak siyasi eşitsizliğe yol açar. Amerika Birleşik Devletleri gibi kampanya katkıları konusunda neredeyse hiçbir kısıtlamanın olmadığı bir ülkede, ‘Bir kişi, bir oy’, ‘Bir dolar, bir oy’a dönüştü. Bu siyasi eşitsizlik hem kendi kendini güçlendiriyor hem de ekonomik eşitsizliği daha da güçlendiren politikalara yol açıyor.

Tanıdık değil mi? 

Demokrasilerin yerini otokrasiler alıyor. 

Stiglitz bu konuda da şunları söylüyor: “Hesap verebilirliğin olmadığı bu kapitalizm bağlamında, bu kadar çok insanın artan zenginlik yoğunlaşmasına şüpheyle yaklaşmasına ya da sistemin hileli olduğuna inanmasına şaşırmalı mıyız? Demokrasinin adaletsiz sonuçlar doğurduğu yönündeki yaygın duygu, demokrasiye olan güveni zayıflattı ve bazılarının alternatif sistemlerin daha iyi sonuçlar üretebileceği sonucuna varmasına yol açtı.

Bu, otoriterlik için, özellikle de Trump, Bolsonaro ve diğerlerinin temsil ettiği türden sağcı popülizm için verimli bir zemin. Ancak bu tür liderler, hoşnutsuz seçmenlerin aradığı yanıtların hiçbirine sahip olmadıklarını gösterdiler. Tam tersine iktidar verildiğinde uyguladıkları politikalar durumu daha da kötüleştirmekten başka işe yaramıyor.

Zaten sorun tam da bu; insanların durumlarını daha da kötüleştiren politikalar için oy vermeleri... 

Peki bu gidişe nasıl “Dur” denecek. Doğru ve azimli ittifaklar aslında tek çözüm. Başka yolu yok. 

Genel seçimleri geçtik. Sırada yerel seçimler var. Muhalefet partilerinin Millet İttifakı dağıldı gitti. Oysa havlu atmak yerine yenilgilerden ders çıkarmak, gerekirse ittifak yapısını, oyuncuları değiştirerek yola devam etmek de olabilirdi. Olmadı. Belli ki demokrasiyi içselleştirmek hâlâ bir hayal...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Pusulanın ibresi... 17 Mayıs 2024
Benim Cumhuriyet’im... 10 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları