İnsani gelişme ve Türkiye

18 Aralık 2015 Cuma

Ne ülkeyiz ama... Bir yandan katliamlar, ölümler, baskılar, tutuklamalar, öte yandan dolup taşan AVM’ler, restoranlar, kafeler, yerli dizilerle reyting peşindeki TV’ler... Bir yanda kronik yoksulluk, öte yanda tüketim çılgınlığı.. Tarihin garip cilvesi, Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet skandalının patladığı günün yıldönümünde, bir gazeteci, Can Dündar aynı rüşvet ve yolsuzluk soruşturması fezlekesi ile ilgili yazı dizisi nedeniyle hâkim karşısındaydı. 
Sur, Nusaybin, Silopi, Dargeçit’te görev yapan öğretmenlerin ve kamu görevlilerinin ellerinde valizleri otobüs terminallerine doğru koşturarak bölgeyi terk ettikleri saatlerde, BM Kalkınma Programı’nın her yıl yayımladığı İnsani Gelişmişlik Endeksi (İGE) açıklanıyordu. Öğretmenlerinin bile terk ettiği bölge çocuklarının, bırakın okula gitmeyi, süregelen ev ev temizlik(!) operasyonlarında yaşadıkları dehşeti acaba nasıl tanımlayabiliriz? 
3 sıra gerilemişiz endekste. 188 ülke arasında 72. Sırada Türkiye. İGE ülkeler için yaşam uzunluğu, çocuk hakları, cinsiyet eşitliği, okuryazar oranı, eğitim ve yaşam düzeyi doğrultusunda hazırlanan bir ölçüm. Türkiye ekonomik büyüklüğü insani gelişmişliği ile aynı paralelde ilerlemeyen bir ülke. Üstelik makas sürekli açılıyor... OECD ülkeleri arasında gelirin en adaletsiz dağıtıldığı 3. ülkeyiz. Üstelik son 30 yılın en yüksek düzeyinde. Ülke içinde bölgesel gelir dağılımındaki eşitsizliklerin de tavan yaptığı aynı zamanda... İnsanına verdiği değerin ölçütleri asıl buralarda... Silopi’de çapraz kurşunlar arasında yaşam mücadelesi veren çocukların gözlerindeki ifadede, şiddete uğrayan kadınların aczinde, işsiz babanın çaresizliğinde...

***

Gelelim biraz da raporun bu yılki ama teması olan İnsani Gelişme İçin Çalışma konusuna... Küresel rapor, dirençli yoksulluk, ezici eşitsizlik, iklim değişikliği, çatışmalar ve göç gibi faktörlerin, insanların insana yakışır biçimde çalışmalarının önünde büyük engel teşkil ettiğinden yola çıkarak şu önemli vurguyu yapıyor: “Bu rapor bize çalışmayla insani gelişme arasında doğrudan bir bağlantı olmadığını hatırlatıyor” diyerek... Çocuk işçiliği, zorla çalıştırma, insan kaçakçılığı, sosyal güvencesiz işler... 
Hadi biraz daha Türkiye özeline indirgeyelim konuyu. Soma katliamı hâlâ hafızalarda, ya elma toplamaya giderken kamyon kasasına istiflenmiş vaziyette can veren kadın tarım işçileri, tersanelerde işçi ölümleri, AKP döneminde şaha kalkan taşeron sistemi? Peki, ya kadınların ekonominin içinde yer alamayışları, ev hizmetlerine zorunlu yönelmeleri? Son derece yüksek seyreden genç işsizlik? Önlerine hiçbir hedef koyulmayan genç kitlelerin durumu? 
Dünyanın sorunu... Kapitalist sistemin nasıl bir tıkanmışlık içinde olduğunun da göstergesi. Bumerang gibi... Artık gelir adaletsizliği, işsizlik, iklim değişikliği sadece o bölgeyi etkilemekle sınırlı değil, küreselleşiyor. Etnik ve dini çatışmalarla, büyük göç dalgaları ile yayılıyor... 
Rapor 3 yönlü bir eylem gündemi öneriyor: 
1- Özellikle kayıt dışı sektörlerde çalışan kişiler başta olmak üzere toplumun bütün üyelerinin ihtiyaçlarının politika oluşturmada dikkate alınmasını sağlamak için hükümetler, toplum ve özel sektör arasında yeni bir Toplumsal Sözleşme. 
2- Dünyanın her yerinde çalışanların haklarını ve menfaatlarını güvence altına almak için hükümetler arasında Küresel Bir Anlaşma. 
3- Dernek özgürlüğü, iş yaşamında adalet, güvenlik ve insan onurunu sağlamaya yardım edecek, bütün çalışanları kapsayan İnsana Yakışır Bir Çalışma Gündemi. 
Ne dersiniz? Henüz büyük bir hayal değil mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Pusulanın ibresi... 17 Mayıs 2024
Benim Cumhuriyet’im... 10 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları