Bilimle nefes almak....

11 Eylül 2015 Cuma

“En güzel deniz: henüz gidilmemiş olanıdır, En güzel çocuk: henüz büyümedi. En güzel günlerimiz: henüz yaşamadıklarımız, Ve sana söylemek istedigim en güzel söz: henüz söylememiş olduğum sözdür...”
2. Dünya Savaşı’nın tüm insanlığa yaşattığı trajediye karşın güzel günlere olan inancını kaybetmemiş olan bir büyük şairin, Nâzım Hikmet’in bu dizeleri ile başladı açılış konuşmasına Prof. Dr. Mehmet Öztürk. Dokuz Eylül Üniversitesi bünyesinde kurulan Uluslararası Biyotıp ve Genom Merkezi İBG’nin açılışı için İzmir’deyiz ve dünyanın sayılı genetik uzmanlarından biri Prof. Öztürk merkezin başında. Terör, öfke, linç kültürü ve akıl dışı her türlü olayın yaşandığı bugünlerde kendini bilime adamış insanların bir araya geldiği bir sığınaktayım sanki... Zaten Prof. Öztürk de sözlerini “Acı günler yaşadığımız bu günlerde geleceğe umutla bakmaya inatla devam ediyoruz. Daha güzel bir dünya kendiliğinden gerçekleşmeyecek, bunu birlikte inşa etmemiz gerekiyor” diye sürdürüyor.
Başlığa taşıdığım “Bilimle nefes almak” sözü öylesine bir laf değil.
Gerçekten nefes almaya başladığını hissediyor insan... Açılış dolayısıyla birçok dünyaca ünlü bilim insanı da burada. İçlerinden biri Prof. Dr. Aziz Sancar... Kanser tedavisinde ritmik saat buluşuna imza atan Sancar, yıllardan beri ABD’de Kaliforniya Üniversitesi’nde... Sancar, Türkiye ile yakından ilgili, siyasi ve toplumsal gelişmeleri yakından takip eden biriydi ancak “Artık özellikle takip etmiyorum. Çünkü çok etkileniyor ve çalışmalarımı istediğim gibi sürdüremiyordum. Kendimi yapacağım araştırmalara odaklamak için bunu kesmek zorundaydım” diyor.
Bir diğer örnek... Doç. Dr. Adile Öniz, Dokuz Eylül Üniversitesi bünyesinde kurulu bir sağlık teknoparkı olan DEPARK’ın Akademik Koordinatörü, “Bir yıldır devrelerimi kapattım.. Siyasi gündemi kesinlikle takip etmiyorum. Çünkü çalışma motivasyonumu düşürüyor, kaygı düzeyimi arttırıyor. Hayata umutla bakan bir yapım vardı, nefes alamaz hale geldiğimi fark edince bıraktım. Aslında bir rol model olan birinin bunu söylemesi ayıp ama ne yazık ki elimden başka bir şey gelmiyor” diyor.
Daha iyi bir yaşam için sloganı ile yola çıkan bir merkez İBG-İzmir.
Haberde ayrıntıları ile anlattım. Eğer hedeflediği ekosistemi kurabilirse, önüne setler çekilmezse, kuramsal sürekliliği sağlanır, siyasi oyunlara alet edilmezse İzmir’e de, Türkiye’ye de, küresel bilim dünyasına da büyük katkıları olacağı aşikâr. Bunu yapabilecek insan kalitesi ve heyecanı olduğu kesin. Umarım böyle devam eder...
Öte yandan bilimi bile nefessiz bırakan bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu yüzden açılışta bir panelde konuşan Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil’in “Türkiye’ye bu kadar imam lazım mı? Değil. Bize STEM’den (fen, teknoloji, mühendislik bölümleri) gelen öğrenci gerek; bunların doktora yapması lazım” sözleri çok çok önemli. Ve “Bilkent’te 800 moleküler biyoloji öğrencisi mezun ettim. 750’si ABD ve Avrupa ülkelerine yüksek lisans ve doktoraya gitti” diyen Prof. Öztürk’ün sözlerine kulak vermek ve neden biz yetenekli gençlerimizi burada tutamıyoruz diye sorgulamak...
Oysa öğrenci gelmiyor gerekçesiyle üniversitelerin temel bilimler fakültelerini kapatan, 200’ü aşkın üniversite açmakla övünen ancak iş eğitimin kalitesine geldiğinde çuvallayan bir ülke burası.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Pusulanın ibresi... 17 Mayıs 2024
Benim Cumhuriyet’im... 10 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları