Mutluluğun Resmi!

13 Aralık 2013 Cuma

Mustafa Balbay ile eşi Gülşah’ın 10 Aralık’ta basına yansıyan yukarıdaki fotoğrafı, Nâzım Hikmet Ran’ın eşi Vera Tulyakova için yazdığı “Saman Sarısı” adlı şiirini anımsatıyor. 1961’de Paris’te bir otel odasında yanında uyuyan eşi için arkadaşı ressam Abidin Dino’ya şöyle seslenmişti:
“Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
İşin kolayına kaçmadan ama
Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
Ne de ak örtüde elmaların
Ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?”
Nâzım Hikmet, kendisi gibi Türkiye’ye girmesi yasak olan Abidin, eşi Güzin Dino ve ressam Avni Arbaş ile birlikte olmuştu. Dino “mutluluğun resmini” yapamadı ama Nâzım Hikmet’i şu şiirle yanıtladı:
“Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar
Martıların telaşı bambaşka
İşçiler gözler yolunu.
İnebilseydin o vapurdan
Ayağında Varna’nın tozu
Yüreğinde ince bir sızı.
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan hasretle kucaklayabilseydim seninle, bir daha.
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nâzım,
Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan, kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik Meserret Kahvesine,
İlk karşılaştığımız yere
Ve bir acı kahvemi içseydin.
Anlatsaydık o günlerden, geçmişten, gelecekten,
Ne günler biterdi,
Ne geceler...
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız, anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiye’yi bir baştan bir başa.
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet.
İşte o zaman Nâzım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tuval yeterdi; ne boya...”

***

Balbay bir gazeteciydi. Herkesle konuşup; olayları, öğrendiklerini okurlarıyla, kamuoyu ile paylaşması temel göreviydi. Balbay, Cumhuriyet’te büyük başlıkla duyurulan “Genç subaylar rahatsız” haberi ile gündem oluşturmuştu. Masa başında oturup “asparagas (kuşkonmaz) haber üretmemiş, “gerçekleri” kaynak göstermeden dile getirmişti.
Kısa bir süre önce Taraf gazetesinde Mehmet Baransu, 2004’te altında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da imzası bulunan Milli Güvenlik Kurulu’nun “tavsiye kararını” açıkladı. Gizli kalması gereken belge, Balbay’ın haberini yüzde 100 doğrulamış oldu!
Bu haber Balbay’ın başını yaktı! Önce tutuklandı, beş gün sonra serbest bırakıldı… Öncesinde Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk da Ergenekon bağlantısı gerekçesiyle tutuklanmıştı.
Eskiden gazeteleri “holding patronları” ya da “çıkardaşlar” değil, “salt gazeteciler” çıkarırlardı. Örneğin Hürriyet’i Sedat Simavi, Milliyet’i Ali Naci Karacan, Vatan’ı Ahmet Emin Yalman ve Türkiye Cumhuriyeti’nin en eski gazetesi Cumhuriyet’i de Yunus Nadi Abalı çıkartırlardı. Ankara’da Ulus, CHP’nin; Zafer, DP’nin; Kudret, MP’nin “yandaş” gazeteleriydi.
Cumhuriyet dışında İstanbul gazeteleri “holding patronlarına” ya da holding kurma heveslisi “çıkardaşlara” satıldılar. Günümüzde, AKP’nin lep demeden leblebi dediğini algılayan “çıkardaşlar”; iktidara karşı yazanları anında kovarak, Türk basın tarihinde görülmemiş yalakalık sergiler oldular.
12 Mart askeri darbesinde Yunus Nadi’nin oğlu Nadir Nadi, İlhan Selçuk ile toplamda 11 kişi gazeteden uzaklaştırıldı. Nadir Nadi’nin ölümünden sonra, Cumhuriyet bir “çıkardaşa” satılmayıp çalışanların oluşturduğu vakıfla yönetildi. Selçuk da Nadi’lerin izinde gazetenin temel direği olma sorumluluğunu yüklendi. Ergenekon bahanesi ile bu direğin yıkılması yoluna gidildi ve Selçuk tutuklandı.
Ne var ki Selçuk ağır hastalanınca, “veliahdı” gözüyle görülen Balbay yeniden tutuklandı, daha doğrusu Selçuk’un yerine rehin alındı. Selçuk gözlerini yumunca Silivri’nin okları Balbay’a yöneldi. 4 yıl 9 ay 15 gün tutuklu kaldı. Anayasa Mahkemesi’nin “uzun süreli tutukluluğu yasadışı kabul etmesi” üzerine alt mahkemece tahliye edildi. Tahliye sonrasında eşi ve çocukları ile “mutluluğun fotoğrafına” konu oldular!
Başbakan’ın “Ben sandıktan yüzde 49.5 ile çıktım” sözlerine karşılık Balbay İzmir’de yüzde 51’lik ulusal iradeyle seçildiği milletvekilliği yeminini salı günü TBMM’de etti.

***

Günümüzde Balbay için geçerli olan bir olgu, yine Nâzım Hikmet’in bir tiyatro oyununa da adını veren “Demokles’in kılıcı”nı anımsattı! Neden mi?
Balbay alt mahkemede 34 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Henüz Yargıtay bu kararı olumlu ya da olumsuz bir karara bağlamadı. Bu durumu AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Hüseyin Çelik, “Balbay beraat etmiş gibi bir hava estiriliyor. Bu beraat değil, tahliyedir!” diyerek, Balbay’ın tepesine Yargıtay’ın “Demokles’in kılıcını” uzattı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde yargıçlık yapan, CHP Milletvekili Rıza Türmen duruma şu ışığı tutuyor: “Balbay, ‘darbeye teşebbüs ile’ suçlanıyor. Bu, dokunulmazlıktan yararlanmasını engelleyen bir suç… Yargıtay’ın, hükmü kesinleştirirse milletvekilliği düşecek, cezaevine gönderilmesi gündeme gelecek. Yargıtay yerel mahkemenin kararını bozmalı, ancak umutsuzum!”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları