Büyük Senaryoyu Açıklıyorum!

22 Şubat 2015 Pazar

İktidar ve başı neredeyse her seçimlere bir “senaryo” ile giriyor. Bu bazen seks kasetleri şantajı oluyor. Bazen Türkiye’yi öyle ger ki birbirine düşman kıl ve iktidara destek veren seçmenleri çevrende tut... PKK ile ateşkes anlaşmaları yap, önemli ve kitlesel cinayet ve saldırıların olmadığı göreceli bir “huzur ortamı”nda seçimler yapılsın... Büyük mağduriyetler yarat... Sonra büyük propaganda makinenle bunları oya devşir.
Yok hayır, AKP’nin salt yukarıdaki politikaları nedeniyle yüzde 50’lere varan oy aldığını söylemiyorum. Ama bu politikaların AKP seçmenini yapıştırıcı, oy kaybını önleyici etkiler yaptığı da açık.
Peki, bu seçimdeki “senaryo” ne? Hangi önemli koşullar ve parametrelerle seçimlere giriyorsak, onlar üzerinde kurgu yapılıyor... İşaretleri belirginleşti...

***

Önce ana seçmen kitlesini ilgilendiren bir saptama:
AKP’yi iktidarda tutan “ekonomik başarı”, yani milletin bir cebine paraların girmesi ve diğer cebinden çıkması, zora giriyor. Milletin bu “doldur-boşalt sistemi”nde, kasaya (oynatana, üçüncü tarafa) olan borcu giderek artıyor. İşsizlik artıyor, sağlık sisteminde takozlar oldu, maaşlar enflasyonun yıldan yıla gerisinde kalıyor... İktidarı orada tutan bu ana yapıda ciddi bozukluklar seçmeni etkilemeye başladı. İktidar harcamaları istediği gibi yapamıyor: petrol fiyatları dibe vururken benzine zam yapması...
İktidarın seçim ana senaryosuna gelince, iki olgu var:
1) Çözüm süreci, hükümet-PKK görüşmeleri...
2) Mağduriyet, Erdoğan ve ailesine karşı suikast senaryosu.
3) Yine eskiden olduğu gibi muhalefet partilerini gözden düşürme ve aşağılama...

Çözümden PKK’yi savaşa sürmeye
RTE alanlarda 400 milletvekili diyor. Normalde bu mümkün değil. Ama bu rakam için çok büyük olaylar hatta kanlı senaryolar gerekiyor. Gerekli olan en az 367, anayasayı Meclis’te değiştirecek bir çoğunluk... Şimdi yukarıda önemli olan iki maddeyi açalım.

Çözüm süreci çöpe mi: AKP, bugüne kadar seçimlerde “ateşkes-istikrar” istedi. Bunu da kullandı, Akil Adamlar politikası vb. bunun araçlarıydı. Gelinen noktada PKK, “hemen müzakere, sonra silaha hayır” deyince, AKP’nin seçim öncesi müzakereye oturmak istemediği belli oldu.
RTE ve adamları yeni bir strateji mi çizdiler? RTE ve Davutoğlu’nun sert açıklamalarına bakılacak olursa öyle gibi... PKK’yi mümkün olduğunca sakin tutma politikasının yerini, ey PKK saldırırsan saldır, politikasına mı geçtiler?
a) Meclis’te büyük bir şiddet ve saldırganlıkla kabul ettirmeye çalıştıkları “İç Güvenlik Yasası”ndaki ısrarları ve... b) “Öncelikle bundan sonra Türkiye’ye saldırmayacağını ve silahlı adamlarını tamamen ülke dışına çekeceğini ilan et” politikaları bunu gösteriyor.Çünkü PKK ve adamları hem İç Güvenlik Tasarısını çözüm sürecinin sonu gibi gösterdiler hem de müzakereler başlamadan asla Türkiye’de silahlara elveda demeyeceklerini açıkladılar.
AKP, PKK’nin restini görüyor. İktidarın, PKK’nin Türkiye’yi karıştıracağına ilişkin halkı ikna etmesine gerek bile yok, PKK ve adamlarının sayısız açıklamaları var... Ayrıca 6-8 Ekim 2014 ayaklanmaları ve 51 kişinin katledilmesi olayı ortada...
AKP, PKK’yi açmaza düşürüyor gibi: Ya benim oyunumu oyna ya saldır. Cinayetlerine, ayaklanmalarına, sabotajlarına başlarsan, aynı şiddetle yanıt alırsın. Seni de cani, ülkeyi bölmeye kalkışan çete ilan eder ve devletin bütün gücüyle üzerine gelirim. Halk da bunu görür, bir daha siyasi olarak bile belini doğrultamazsın Türkiye’de... 

AKP bu kez istikrara oynamıyor
Tam tersine, büyük kargaşalıkların kendisine büyük oy kazandıracağını, PKK’ye karşı mücadelede halkın iktidar çevresinde toplanacağını düşünüyor olabilir.

PKK bu zokayı yutarsa, AKP senaryosunda başarıya ulaşabilir. Halka PKK’yi suçlu göstermekte hiç zorluk çekmez. Şüphesiz, olan ülkeye olur, kan gövdeyi götürür, AKP bu kez böyle kanlı bir ortamda seçime gitmeyi göze alabilir.
İç Güvenlik Paketi’ndeki böylesine ısrar,PKK’ye rest, eğer PKK yaptığı açıklamaların arkasında durursa, AKP’nin bu senaryosunu gündeme sokar. Veya PKK resti görür, her ikisi de çözüm süreci şeklen sürüyor gibi davranabilir, esasa ilişkin olmayan birtakım açıklamalarla, kapışma seçim sonrasına ertelenir...

Senaryonun ikinci ayağı: Sümeyye’ye suikast!
400 milletvekili istiyor! Bu ancak büyük bir senaryonun ürünü olarak düşünülebilir, dedik. Bunun bir ayağı PKK’yi kışkırtma ise, diğer ayağı büyük mağduriyet yaratma... Mağduriyet, AKP’ye hep oy getirdi. Şimdi türban yok, cumhurbaşkanlığı seçimi yok... Yok yok... Hepsini gerçekleştirdiler. O zaman yeni ve büyük bir mağduriyet yaratmalılar.
Seçim senaryosunun diğer ayağını da bu oluşturuyor: Sümeyye’ye suikast tezgâhı!.. Tabii ailesi ve kendisi de işin içine karıştırılarak. Burada mağduriyet senaryosu iki koldan başladı: Cemaat üzerinden ve işin içine CHP de bulaştırılarak... Bir atışla iki kuş.
Cemaat’in devlet içindeki etkisi ve gücü kırıldı.Üçüncü,beşinci ve daha alt kademelerde Cemaat adamlarının kalmış olmasının hiçbir anlamı yok. Ama sanki Cemaat devlette hâlâ var ve gizli planlar tezgâhlıyormuş gibi davranıyorlar! Cemaat devlette hâlâ bir heyula, canavar! Bak suikast planlarına! Hem de CHP ile birlikte... Biliyoruz ki, RTE/iktidara hep büyük düşmanlar gerek...
Bu yalan sürdürülemez tabii, nitekim bir günlük ömrü oldu, ama bizim nezdimizde... AKP seçmeni ne diyor?
Peki, bu suikast hikâyesine kontrollü, uyduruk olaylar karıştırılır mı?
E. Sancak medyası, bütün bu senaryoların bayraktarlığını üstlenmiş gözüküyor. Sancak şunu bilmeli: Siyasetle yükselen “işadamlarının” geleceği de siyasetle çökmektir Türkiye’de..
Evet, iktidar sanki “hazır ol cenge!” borusunu öttürmüş gibi. Peki, tutar mı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları