2016 darbe girişiminin düğmesine 2007’de basıldı

16 Temmuz 2024 Salı

15 Temmuz’da yazmak gerekir. Odakta ordu ve subay var. Kısaca asker diyelim. Yabancı devletin kontrolünde bir cemaat, Gülenciler orduyu önemli ölçüde ele geçiriyor. Bugüne kadar Atatürk’ün ordusu Kemalist ordu vb. ile nitelendirilen ve bu bilinçle eğitim verilen/alan bir ordu nasıl oldu da emperyalizmin aracına dönüştü ve darbe yapmaya kalkıştı.

Olayın tartışılmayan bu yönü bize ne anlatıyor?

HİYERARŞİYİ BOZMAK ZORDUR

Tepeden tırnağa hiyerarşik, onlarca yıl boyunca ideolojik olarak diyelim yüzde 95 bir bütünlük arzeden bir yapıyı, dışarıdan propaganda ve indoktrinasyon ile değiştiremezsiniz. Hatta bu değişimi yapmak isteyenler ordu içinde propaganda yapsalar bile...

Bazı taraftarlar toplayabilirsiniz, sonuçta subay-astsubay da insan ve vaatlerden veya ideolojik iknalardan etkilenebilir. Ama hiyerarşik yapı galip gelir. Çünkü subayın astsubayın geleceği bu hiyerarşik yapıya bağlıdır. Bunun yerini başka bir hiyerarşik yapının alacağını net görmeden, eskiye bağlı kalır.

DIŞARIDAN FETİH

Gülen bunu bildiği için ta ilkokul, ortaokul, lise, üniversiteden yani ordu dışından beslediği, indoktrine ettiği, üzerinde tam bir kontrol kurarak eğittiği öğrencileri ordu içine sokmaya başladı. Adım adım, milim milim, büyük bir sabırlar, çok yönlü hamlelerle... Binlerce askerini ordu içine soktu ve ordu içinde paralel bir ordu kurdu.

Yani iki ordudan bahsediyoruz.

Bir büyük güç birikimi oldu.

Gülen’in Son Kale diye adlandırdığı ordunun önemi üzerine yazısı var.

Bir yandan da siyasi ve ekonomik büyüklüğünü ve devlet, siyaset ve milliyetçi ideolojiler de inşa ederek Ordu içindeki güçleri üzerinde bir koruyucu kalkan olarak kullandı.

Medya ve ekonomik gücü de paralel devlet ve paralel ordu içindeki güçlerini büyüttü.

PUSUYA YATANLAR

Burada bir soru sormak gerekirse acaba ordu içindeki Gülenciler ideolojik propaganda ve vaatlerle Atatürkçü askerlerden devşirme yapabildiler mi? Zor bir soru, Ordudaki hiyerarşik yapının ortaya çıkmalarını mümkün kılmayacağını biliyoruz. Ama darbeyi ve Gülen’in hiyerarşik gücünü görenler arasında komutan seviyesinde pusuya yatmış insanlar oldu.

Son ana kadar bir gizlilik içinde, ordu içinde büyüme, kilit noktalara yerleşme, olan bitenler konusunda geniş bir istihbarat ağı kurarak bilgi toplama ana görevleri oldu.

Personel daireleri yerleştikleri yer oldu. Buraları istihbarat, değerlendirme ve atama merkezleriydi.

Ayrıca komutan yardımcılıkları, yaverlikler...

Deniz, kara ve hava kuvvetlerinden bütünleşik bir yapı oluşturdular.

Kurdukları mekanizma, kendilerinden olmayan Atatürkçü subayları tasfiye mekanizması olarak da işledi. Sınav kurullarını ele geçirerek ve daha Harp Okulu öğrencilerinden başlayarak.

Her şeyleri, darbe yaparak iktidarı ele geçirecek bir büyük güç oluşturmaya yönelik oldu...

Ergenekon, Balyoz kumpasları en büyük tasfiye harekâtlarıydı. Bu önlerini açtı ve ordunun kilit mekanizmalarına yerleşmelerini hızlandırdı.

2007, DÜĞMEYE BASILIYOR

Tüm bunları AKP ne yapıldığını bilerek ve her şeyin farkında olarak seyretti. Destekledi.

Çünkü tek adam rejimi de önünde en büyük engel olarak orduyu görüyordu.

Ordu da 2007’ye kadar sık sık da AKP için rahatsızlıklar yarattı.

2007, AKP ve Gülencilerin adeta ortaklaşa düğmeye bastıkları yıl oldu.

AKP’nin önündeki ordu engeli de kaldırılmış olacaktı.

2007 aynı zamanda, 2016’da Gülencilerin darbe girişiminin de düğmesine basıldığı yıldır.

Çünkü büyük tasfiye hareketinin temel amacı orduyu temizlemek ve gerekirse darbe yapabilecek bir güce erişmekti. Nitekim bunu gördük.

Bu anlamda AKP, bu darbe girişimi sürecini isteyerek veya istemeyerek kolaylaştırdı.

Bir koltuğa iki karpuz sığmaz.

Gülen’in Erdoğan’ın oturduğu koltuğu, yani iktidarı bütünüyle ele geçirmek istediğini AKP-Erdoğan ve kurmayları gördü mü, görmedi mi?

Not: Bulabilenlere, Kırmızı Kedi’den yayımlanan Çatışmanın Anatomisi kitabını okumalarını tavsiye ederim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları