Olaylar Ve Görüşler

Yaşanan gıda krizinde çiftçiye sahip çıkılmalı - Mehmet Şakir ÖRS

27 Nisan 2022 Çarşamba

Yaşanan ekonomik ve toplumsal gelişmeler, tarımsal gıdanın önemini ve değerini artırıyor. Bir zamanlar kendi kendine yetebilir olmakla övünülen ülkemizde bile bu konu başat sorun haline geliyor.

İçinde bulunduğumuz mevsimsel dönem, doğanın uyanışının, toprağın ve çevrenin canlanışının doyasıya yaşandığı günlerdir. Çiftçi uyanan toprağını süreceği traktörün deposuna nasıl mazot dolduracağını ve tarlasına nasıl olup da gübre atabileceğini düşünürken, gıda alanında da sorunlar büyüyor ve giderek bir krize dönüşüyor. Tahıl ürünlerinden ayçiçeği yağına kadar uzanan sıkıntılara, şimdi de şeker krizi ekleniyor. Bir bakıma şekerin tadı kaçıyor ve adeta “acı”laşıyor!

Aslında şekerde yaşanan sorunun temelinde de diğer birçok gıda ürününde yaşanan sorunların benzeri var. Cumhuriyetin kuruluş döneminde, Mustafa Kemal Atatürk’ün yönlendirmesi ve İzmir İktisat Kongresi’nin kararları doğrultusunda kurulan şeker fabrikalarının özelleştirilip elden çıkarılması. Böylece, fabrikaların kapasitesinin düşmesi ve üretimin azalması... Bir kamu kuruluşu olan Türkşeker’in, 10 şeker fabrikasının özelleştirilmesi ile bir zamanlar yüzde 74 olan kapasitesinin yüzde 30’a, yıllık 2 milyon tonu aşan üretim kapasitesinin ise 1 milyon tona düşmesi...

Sudan fiyaskosu tarımda yaşanan sorunlar ve çelişkiler o denli büyük ki doğrusu insan bunları anlamakta ve kabullenmekte zorlanıyor. Kamuya ait işletmeler özelleştirilip elden çıkarılırken ve buna koşut olarak üretici üretimden koparken, ülke dışında Afrika kıtasında araziler kiralanıp tarım yaptırılmak isteniyor. Üstelik bu anlaşılamaz yanlış kararla, bir de devletin dolandırılmasına neden olunuyor! İnsan bu gerçekleri öğrenince, doğrusu gülmek mi yoksa ağlamak mı gerektiğine şaşıyor!

Gazetemiz Cumhuriyet’in manşetinde yer alan haberlerden öğreniyoruz ki, Sudan’da sözde arazi kiralanmak ve tarımsal üretim yapmak amacıyla şirket kurulmuş, yöneticiler atanmış, bunlara yüklü ödemeler yapılmış; ama ortada ne arazi var ne de üretim! Neresinden baksanız tam bir fiyasko ve skandal örneği!..

Aslında böyle saçma sapan işlere yönelmek ve kamunun parasını çarçur etmek yerine, kendi ülkemizin arazileri / tarım alanları değerlendirilebilse ne güzel olur. Elbette ülkemizin üreten insanlarının, çiftçilerinin desteklenmesiyle!.. Gıda krizine karşı tarımsal gıda üretimini her bakımdan özendirmek ve desteklemek gerekiyor.

ÜRETİMİ ARTIRMAK

Bugünlerde çiftçi en çok üretimde ihtiyaç duyduğu gübre ve mazot gibi tarımsal girdileri karşılamakta zorlanıyor. Bu ihtiyacı yerinde ve zamanında saptayan Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Tunç Soyer gibi başkanların yönettikleri büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere, CHP’li belediyeler çiftçiye gübre ve tohum gibi üretim girdileri sağlıyorlar. Bu örnek çabalar büyütülmeli ve kamusal bir politika/uygulama haline getirilmelidir. Devlet tarafından çiftçiye mazot ve gübre verilmeli, bunun pratik yol ve yöntemleri oluşturulmalıdır.

Tarımla ilgili yaşanan bunca olumsuzluk içinde, bir güzel haber ilgimizi ve dikkatimizi çekti. O da iktidarın yanlış tarım politikalarına karşı ortak mücadele amacıyla “Tarım Platformu”nun kurulmasıydı. Tarımla ilgili meslek odalarının, sendikaların ve derneklerin yer aldığı bu birlikteliği/ortaklaşmayı, doğrusu çok önemsiyoruz. Çünkü birçok alanda olduğu gibi, tarımda da temel sorunun “örgütsüzlük” olduğunun ayırdındayız. Yıllar önce, Tariş’te görev yaptığımız dönemlerde, İzmir’de bir “Tarım Platformu” oluşumunu gerçekleştirmiştik. Sonraki yıllarda bu çabalar, özellikle Tekel’in özelleştirilip satılmasına karşı mücadeleyi hedefleyen “Tütün Platformu”na dönüşmüştü. Bu deneyimlerin/çabaların, şimdi ülke ölçeğinde büyütülüp yaygınlaştırılarak tam anlamıyla bir örgütsel seferberliğe dönüştürülmesi gerektiğini düşünüyoruz. 

MEHMET ŞAKİR ÖRS

ARAŞTIRMACI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları