Olaylar Ve Görüşler

Türk tarımının çöküşünde neoliberalizmin ‘aslan payı’ - Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI

08 Şubat 2022 Salı

Türk tarımının geldiği noktada, dünyada egemen neoliberal sistemin ve sistemi Türkiye’de de uygulamakta olan politikaların doğrudan payı var. Kimi zamanlar içte ve dışta uygulanan politikalar birbirini besliyor. 80’li yıllardan beri neoliberal politikaları uygulayan siyasi iktidarların, neoliberal bürokratların ve akademisyenlerin, ABD, Britanya ve AB’deki tekelci firmaların desteğiyle bu ideolojilerini yaygınlaştırmak için vakıf ve enstitülerin güdümündeki sivil toplum örgütlerinin payları olduğunu da hiç unutmamak gerekiyor. 

Örneğin Türk kamuoyunda “televoleci” olarak tanımlanan akademisyenler, toplum önüne çıkıp en azından biz yanıldık diyebiliyorlar mı?

1980’li yıllara değin dünya, iki kutbun yönlendiriciliğindeydi. Bir yanda reel sosyalizm, bir yanda emperyal kapitalizm ve kurumları dünyayı şekillendiriyordu. Emperyal kapitalizm, anılan yıllara değin özellikle çevre ülkelerinde köylülüğü, bir başka deyişle küçük üreticiliği destekleme politikalarını sürdürmüştü. 

Ancak temel amacı, özellikle çevre ülkelerinde ortaya çıkabilecek toplumsal muhalefetin devrimci eylemlere dönüşümünü engellemek, daha doğrusu onları düzenin sınırları içinde kalmalarını sağlamaktı. Bununla birlikte, emperyal kapitalizm, 1980’li yılların sonlarından itibaren tarımda izlediği politikaları terk etmeye başladı. Bu dönüşümde iki önemli etken rol oynadı. Bunlardan birincisi, reel sosyalist sistemin baskısının ortadan kalkmasıydı. İkincisi de tarımda özellikle Batı’da endüstriyel tarımın geldiği noktaydı. 

İŞGAL DAHİL HER YOL...

1980’li yıllara değin tarım ürünleri ithalatçısı olan Batı, Ar-Ge ile geliştirdikleri yeni teknolojiler ve olağanüstü destekler aracılığıyla tarımda da gereksinimlerin çok üstünde tarımsal ürün ve girdi stoklarına ulaştılar. Anılan stokların eritilmesi, Batı için varlıklarının sürdürülmesi açısından yaşamsal bir zorunluluk durumuna geldi. 

Ellerindeki pirinç, buğday ve mısır gibi tarımsal ürün fazlalarının fiyatlarını, New York ve Şihago borsalarında bilgisayar programlı ticaret yoluyla çevre ülkelerin altına düşürdüler, yaptılar. Bu bilerek düşürülmüş fiyatlar kafaları yıkanmış kimilerince “Dünya Borsa Fiyatları” olarak kabul edildi. Ancak bunları yaparken de kendi iç pazarlarını korumak için her türlü önlemi aldılar. Çevre ülkelerinin pazarlarını ele geçirmek için de neoliberal politikaları, kimi zaman işgal dahil, her türlü zorlamalarla devreye soktular. 

Sonuçta, az sayıda finansal kurum ve küresel büyük şirket, mal borsalarında yeri olan temel besin maddelerinin fiyatlarını, dolayısıyla yeryüzündeki milyonlarca insanın yaşam standardını belirleme iktidarına sahip oldu.     

İnsanlar, küresel pazar mekanizmasına bağlı olarak çevre ülkeleri eşzamanlı olarak yoksullaştı ve yoksullaştırılmakta. Açlık sınırına getirilmekte. Tekelci sermayenin bir numaralı adamı olan ABD Eski Dışişleri Bakanı Kissinger “Petrolü denetlersen ulusları, gıdayı denetlersen insanları denetlersin. Gıda silahtır ve bizim müzakere çantamızdaki araçlardan biridir” demedi mi?

Üstelik neoliberal politikalara, emperyal yüzlerini saklamak için küreselleş(tir)me politikaları adı da verildi. 

ALGI VE FİNANSÖRLERİ

Tarımda da, Batı dünyasında genelde kendi tarımlarında korumacılık egemen olduğu halde, Uluslararası Para Fonu (UPF), Dünya Bankası (DB) ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) aracılığı ile Türkiye’de serbestleşme çıkış yolu olarak gösterildi ve uygulanmaya başlandı. 

Reel sosyalizmin bunalıma girmesi ve çöküşü ile dünyanın tek kutupluluğa dönüşmesi de liberal-kapitalist sistemin başarısı olarak görüldü. 

Bu bağlamda, liberal-kapitalizm dünyanın eriştiği en mükemmel sistemdi. Bunun yerine başka bir sistemin geçmesi artık söz konusu olamazdı. Tarihin sonu gelmiş ve kapitalizm bir dünya dinine dönüştürülmüştü. Bu dönüştürmede, özellikle ABD, Britanya ve AB’deki kimi düşünürler (!) de önemli rol oynadılar. Arkalarındaki tekelci firmaların desteğiyle bu ideolojilerini yaygınlaştırmak için vakıf, enstitü ve iletişim ağı kurdular.

Çözüm Ne? Çözüm; neoliberal ekonomi politikalarına karşı, kamuculuğu önceleyen, antiemperyalist ve çalışan sınıfların yararına bir ekonomi politikası. Çözüm, “Biz daha iyi yönetiriz” değil.

PROF. DR. MUSTAFA KAYMAKÇI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları