Olaylar Ve Görüşler

‘Tekelcilik paraziti’ ve emperyalizm ne ister? - Prof. Dr. Türkkaya ATAÖV

02 Şubat 2022 Çarşamba

Siyasal ekonomi, maddesel ürün ve yaşamla temelden bağlantılıdır. Darwin’den önce organik dünya durağan sanılıyordu. Oysa, doğada sürekli hareket ve değişim var. Ayrıca, 

Marksçılık toplumsal düşüncenin kurallarını ileri sürdü. İnsan, emeğiyle hayvanlardan ayrıldı. Maymunlar bitlerini ayıklarken, sosyalleşen insanın yapay uydusu Mars’tan dünyaya bilgi aktarıyor. Yerey düzenler olarak derebeyliğin ve kapitalizmin sözünü edebiliriz. 

İrlandalı G. Bernard Shaw, kapitalizm yerine düpedüz “yoksullaştırma” diyor. Doğrusu da bu. Küçük sermayedarın basit üretim araçları vardı. Büyük sermayeci düzenindeyse ücretli işçi üretim araçlarından yoksun. Bir uçta o araçlara egemen çok varlıklı küçük bir azınlık, öbür uçta yaşam güvencesi de olmayan, çoğu kez işsiz büyük çoğunluk. Azınlık, parası ve emekçi sayesinde gittikçe zenginleşir, çoğunluk da gittikçe yoksullaşır. Varlıklı golf oynar ya da yatıyla gezerken, fakir taneyle salatalık alabilme peşindedir. 

BATI’NIN ETKİSİ

Denizaşırı ülkelerdeki sınırsız Batı soygunu olmasaydı, Avrupa’daki para birikimi güç gerçekleşirdi. Gıda dükkânı zincirleri, giyim satış yerleri, para istiflenen bankalar, sağlık merkezleri, basın-yayın odakları tekelleşmiş sermayenin elindedir. Devleşen sermaye, faizle de büyür. Bu durumda emek gücü çoğunluğun yoksullaşıp açlığa uğradığı düzende (alan olursa) satılacak “mal”a dönüşür. İşçinin düşük fiyatla satabileceği tek şey olarak o kalmıştır. İşçi emeğinin değerini de üretir; ondan fazlasını da. O “artı”nın bedelini ödeyen yoktur. Anayurtta da, sömürgelerde de ağırlık emekçinin sırtındadır. Roma’da köle zincirliydi; kapitalizmde açlıktan ölme korkusuyla bağlıdır. Karşısında petrol kralı Rockefeller, çelik kralı Morgan ailesi var. Birleşmiş Meyve Şirketi milyonlarca hektar toprağın, binlerce kilometre demiryolunun ve 65 ticaret gemisinin sahibidir. Gerekli hammaddeler onlarındır; her şeyi pahalı satarlar; paranın yatırıldığı bankalar yakın dostlarıdır. Böyle düzene azınlığın yönetimi anlamında “oligarşi” denir.

Tekeller birden fazla devlette birkaç taneyse, dünya pazarını anlaşarak ya da savaşarak bölüşürler. Yalnız anayurtlardaki çoğunluklar değil, anakaralardaki tüm çoğunluklar daha da yoksullaşırlar. İlk büyük bölüşme 1914-18 yıllarının dünya savaşıydı. 1939-45’teki ikincisi sonunda, sivil iki Japon adası atomla bombalandı. Görülmemiş yıkım ayrıca kendine sosyalist diyen birkaç devlete de ihtardı. İhtarın başını ABD sermayesi ve askeri çekiyordu. Nükleer bombayı Sovyetler de bulunca, Gorbaçov’a gidip Kazakistan’daki yeraltı denemelerini barış uğruna tek-yanlı durdurmasını istedik. O kabullendi ama Beyaz Saray’da Reagan, güce dayalı siyaseti sürdüreceğini bize söyledi. 

YEŞEREN ÇELİŞKİ

Bu acı gerçeği gizlemek için “kazancı bölüşme” gibi kavramlar uydurulmuştur. Artık, çocuklar izbelerde günde 12-14 saat çalıştırılmıyor, gündelikleri 50 sentle sınırlı değil. Ama nüfusun çoğunluğu yoksulluğa itildi. Makineler emekçinin yerini alıyor; ileride robotlar da sıraya girecek. Bu durum kendi içinde bir çelişkiyi de yeşertiyor. Bir yanda makineler nedeniyle üretim fazlası, öte yanda işsiz ve parasız emekçi çoğunluğu. Ürününü satamayan dünün zengini iflasla karşı karşıya. Kapitalizmin yayılması özel bir aşama olan tekelciliğin sonucudur. Parazittir, ama ölüme yargılıdır. Parasız çoğunluk artı ürünü de alamaz, zamları da, vergiyi de ödeyemez. İnsanı yoksullaştıran para babasının sopası ve havucu artık kendini bile kurtaramaz. Yoksullaştırmanın uzun serüveni emperyalizmde ve savaşta çözüm arayan tekelleri de iflasa sürükler.

PROF. DR. TÜRKKAYA ATAÖV



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları