Olaylar Ve Görüşler

Milli Savunma Sanayisi ve ‘Beş Öncü İnsan’ - M. Danyal HERGÜNSEL

07 Şubat 2022 Pazartesi

Günümüzde enerji kaynakları ve hammadde ihtiyacı, devletleri güçlü bir sanayiye ve özellikle savunma sanayisinde güçlü olmaya mecbur etmektedir. Atatürk, bu gerçeği, henüz Osmanlı Devleti yıkılmadan görmüş, genç Cumhuriyet, mucizelere değil, eğitime, planlamaya, katma değer yaratmaya, gerçek anlamda yerli ve milli altyapı ve üretime inanmıştır. Savunma sanayisinde çok önemli adımları, daha kuruluş yıllarında atmaya başlamıştır. Ankara Fişek Fabrikası (1924), Gölcük Tersanesi (1924), Şakir Zümre Uçak Bomba Fabrikası (1925), Eskişehir Hava Tamirhanesi (1925), Kırıkkale Mühimmat Fabrikası (1926), İstanbul Otomobil Montaj Fabrikası (1929), Makine Kimya Kayaş Kapsül Fabrikası (1930), Nuri Killigil Tabanca Havan ve Mühimmat Fabrikası (1930), Kırıkkale Ağır Silah ve Çelik Fabrikası (1932), Barut  Tüfek ve Top Fabrikası (1936), Nuri Demirağ Uçak Fabrikası (1936), Karabük Demir Çelik Fabrikası (1937), Divriği Demir Ocakları Tesisi (1938), İzmir Klor Fabrikası (1938), Sivas Çimento Fabrikası (1938) bu öncü tesisler arasındadır. Yine Cumhuriyet’le birlikte bu konuda öne çıkan beş yurtsever girişimci vardır ki adlarını asla unutmamak gerekir: Mehmet Rasim Dokur, Şakir Zümre, Nuri Demirağ, Nuri Killigil, Vecihi Hürkuş. 

ÖZDE ‘YERLİ VE MİLLİ’

Bu beş cesur ve öncü insanın ortak özellikleri, yaratıcı bir görüşe sahip olmaları, çok iyi bir eğitim altyapısıyla donanımlı olmaları, Atatürk’ü yakından tanımaları ve Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyete giden yolu özümsemeleri, 1938 yılına kadar çalışmalarını eksiksiz ve başarılı bir şekilde sürdürmeleridir. 

Milli ve yerli kavramı, onların kurumlarında gerçek anlamda yerini bulmuştur. Mehmet Rasim Dokur, Şakir Zümre, Nuri Demirağ, Nuri Killigil, Vecihi Hürkuş’un birbirlerini çok iyi tanıyıp, fabrikalarında çalışan teknik personel ve yetenekli uzmanları birbirlerinin fabrikalarında dönem dönem çalıştırarak bilgi aklını kullanmaları, kalite çemberi oluşturmaları, üzerinde önemle durulması gereken bir anlayıştır. O dönemde dış dünya ve gelişmiş ülkelerdeki benzer kurum ve kuruluşlarla karşılaştırıldığında eğer süreklilikleri sağlanabilseydi, ülkemizde sanayinin bugün ne düzeyde olacağını tahmin etmek zor değildir. 

1938 sonrasında, özellikle de Marshall yardımlarıyla, yerli sanayi üretim girişimlerinin hangi kara eller tarafından engellendiği, bu konuda dönemin hükümetlerine kimler tarafından baskı yapıldığı, iyi araştırılmalıdır. Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında, Türkiye’ye uygulanan silah, yedek parça ve mühimmat ambargosu nedeniyle, dönemin askeri fabrikalarında, tersanelerinde, ağır bakım atölyelerinde yapılan yerli üretim çalışmaları iyi incelenmelidir. 

DEVLET POLİTİKASI OLMALI

Teknik Daire Başkanlığı’nın plan ve programlarıyla günümüze başarıyla gelen Makine Kimya Endüstrisi, ASELSAN, ROKETSAN, HAVELSAN, Arifiye Tank Paleti Fabrikası, bağlı yan sanayi kurum ve kuruluşlara gözümüz gibi bakmak gerekir. Bu bir devlet politikası olmalıdır.

İHA ve SİHA’ların caydırıcılığı ve kullanımlarında etkin gücü daha da geliştirmek, savunma sanayimizde kamu- özel sektör işbirliğini her projede öncelikle kullanmak gerekir. Her alanda savunma sanayisi donanımına, her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konularda hizmet veren kişi, kurum ve kuruluşlar için her türlü destek öncelenmelidir.

M. DANYAL HERGÜNSEL 

YÜKSEK MÜHENDİS, TEKNOKRAT 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları