Olaylar Ve Görüşler

Kıbrıs’ta yeni tuzağa dikkat! - Ahmet GÖKSAN

07 Mayıs 2022 Cumartesi

Kıbrıs uyuşmazlığının çözümü konusunda aradan geçen uzun süreye karşın, çözüme ulaşılamamasının değişik nedenlerinin olduğu biliniyor. Buna karşın dışarıdan yapılan müdahalelerle çözüm karmaşık bir noktaya doğru evriliyor. Son olarak Amerikan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Victoria Nuland, ülkesinin adada iki bölgeli iki toplumlu çözüm konusundaki tavrının net olduğunu belirtiyordu. Dört yıl önce ülkesi ile Kıbrıs Rum Yönetimi arasında imzaladıkları güvenlik anlaşmasını değerlendirirken her şeyi birlikte yaptıklarını dillendiriyordu. 

KULLANIMDAN KALKMALI

BMGK’nin 4 Mart 1964 tarihinde aldığı 186 sayılı kararının çözüme olumlu katkısının olmadığı bilindiği için fazla zaman yitirmeden kullanımdan kaldırılması gerekiyor. Kıbrıs Türklerinin bugüne değin adı geçen kuruma sundukları çözüm önerilerinin dikkate alınmadığı biliniyor. Bu nedenle de iki bölgeli iki toplumlu yapının kurulmasına da adeta mahkûm durumuna düşürülmüşlerdir. 

Güven Yaratıcı Önlemler (GYÖ)  diyerek yola çıkanlar şimdilerde Maraş’ın kapalı bölümünün kendilerine iadesini istiyorlar. Karşılıklı güvenin iki toplum arasında kurulabilmesinin Maraş’la ne ilgisinin olduğunun yanıtını görevinden ayrıldıktan sonra yeniden göreve çağrılan Dışişleri Bakanları Bay Yannakis Kasulidis net olarak veriyor. Yanıtında “Kıbrıs Türk tarafı havaalanı ve Mağusa Limanı’nın açılmasına karşılık Maraş’ın açılması ve kapalı Maraş’ın iadesini kabul ederse bunun Rum tarafının sağlayacağı kâr bedelinden daha fazla olacak” diye konuşuyordu. 

Rum Yönetiminin sıkıntısının Maraş olmadığı ya tutarsa yaklaşımı ile yapılan açıklama ile kanıtlanmış oluyor. GYÖ diyerek yollara düşenlerin gerçek niyetlerinin uzlaşmak olmadığı ve Kıbrıs Türklerine bir kez daha tuzak kurarak onların uzlaşmaz toplum olduklarını dünyaya kanıtlama peşinde oldukları ortaya çıkıyor. Açıklamasının devamında ise Kasulidis’in, “Maraş’ın iadesi en ideal GYÖ olabilir” diyerek gerçek niyetlerini taçlandırmaya hazırladığını belirtmek gerekiyor. 

Kıbrıs çözümünün temelinde BM genel yazmanlarının yanlı tutumları olduğu hemen herkes tarafından biliniyor. Bu yargımızın en tipik örneği 1964 yılında BM diplomatı Mr. A. Ortega tarafından hazırlanmış olan rapordur. Bu rapor o günlerden bu yana BM’in tozlu raflarında uygulanacağı günü beklemektedir. Ortega Raporu diye bilinen raporda, “yakılıp yıkılan köylerin Türk köyleri ve evleri olduğu, saldırganın Rum tarafı olduğu ve Rum savlarının dayanaktan yoksun bulunduğu” vurgusu yapılıyor. Raporda öne çıkan en önemli husus Türklerin 103 köyden kovulduktan sonra kullanamadıkları Türk malları konusunda herhangi bir işlem yapılmadığıdır. BM bu konuda işlem yapmış olsaydı idi Kıbrıs Türklerinin de karşı tazminat hakları kendiliğinden ortaya çıkmış olacaktı. Zamanaşımı söz konusu olmayacağı için tazminat davaları açılabilir” görüşü kaydediliyor. 

Özellikle Kıbrıs Türk vakıflarına ait olan mallar konusunda ilgililerin uluslararası yargıya başvurarak BM’de, sorumluluğunun anımsatılması ile Türkiye ve Kıbrıs Türklerinin haklılıklarının gündeme taşınarak Rum yalanlarına dur denileceğine inanıyoruz. GYÖ’nün Maraş’ın iadesi ile ilgisinin olmadığının kaydedilmesi gerekiyor.  Maraş’ın kapalı bölümü konusunda Rum Yönetimi’nin AİHM’yi de kullanarak yeni tuzak kurma çalışmalarına başladıklarını ilgililere bir kez daha anımsatmak istiyoruz.

AHMET GÖKSAN

YAZAR



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları