Olaylar Ve Görüşler

Güzel yurdumuzda tarım - Artun DAYIOĞLU

30 Mart 2022 Çarşamba

1938 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin 15 yıl boyunca başardıklarını tüm dünyaya göstermek için Cumhuriyet Halk Partisi tarafından basılan, On Beşinci Yıl kitabının Tarım Bakanlığı bölümü şu cümleyle başlar: “Geniş bir ziraat memleketi olan güzel yurdumuzu bir harabezara çeviren eski idareler, ziraatimizle beraber köylerimizi ve köylülerimizi de son derece ihmal etmişlerdir.” 

Bu girişten sonra, veriler ışığında oldukça kapsamlı bir şekilde Yüksek Ziraat Enstitüleri, Orta Ziraat Mektepleri; buğday, arpa, yulaf, pirinç, kendir, haşhaş, zeytin, pamuk gibi önemli tarımsal ürünlerin üretimlerinin yıllar içerisindeki gelişimi ve tarım makinelerindeki modernleşme çalışmaları, veteriner hizmetleri, ormancılık, ağaçlandırma gibi konulardaki çalışmalar, Türk devriminin akılcı, aydınlanmacı ve toplu olarak kalkınma hedefini ortaya koyar. 

Sonraki yıllarda, Türkiye’nin kendisine yetebilen bir ülke olması için yapılan çalışmalar unutuldu, o çalışmalardan geriye kalanlar ise yok edildi. AKP’nin neoliberal tarım politikaları sonucunda, Türkiye’de üretilen birçok tarım ve hayvancılık ürünü artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi. Ülkemizin temel gıda ürünlerinde ithalata bağımlı yapısının, dünyada gelişmeler dikkate alındığında oldukça tehlikeli bir hal aldığı açıktır. 

BİLİNÇLİ TERCİH

Ancak bu tehlike bir anda ortaya çıkmadı. Öyle ki 20 yıllık iktidarı süresince Türkiye tarım ürünlerinde net ihracatçı ülke konumundan, net ithalatçı bir ülke konumuna bile isteye sürüklendi. Tarım toprakları, ormanlar, meralar, zeytinlikler AKP’nin çevresinde bulunanlara rant oluşturmak için birer birer yok edildi. Plansızca kurulan HES’ler, termik ve jeotermal santrallar, tarım alanlarını yok ederken, doğaya ve içinde yaşayan canlılara kalıcı zararlar verdi. Tabii bir de AKP ve öncesindeki sağ iktidarların yaptığı özelleştirmeler var. 

 İlk olarak 90’lı yıllarda hayvancılık sektöründeki KİT’lerden olan SEK, EBK ve YEMSAN özelleştirildi. SEK satıldıktan sonra, özel şirketler üreticiden düşük fiyata alınan sütü, halka çok yüksek fiyata satmaya başladı. Artık üreticinin sattığı bir litre sütten bir kilogram yem alınamaz duruma gelindi. EBK özelleştirmesinde ise borç ve yükümlülükler kuruma bırakılırken üzerine kurulu olduğu arsaları ise ranta açıldı. YEMSAN’ın satılmasıyla yem fiyatlarındaki artış hiç durmadı. Maliyetlerin artmasıyla, hayvan yetiştiricileri üretimlerine son verdi ve Türkiye kırmızı et ithalatına bağımlı bir ülke haline geldi.

Daha sonra, TÜGSAŞ ve İGSAŞ özelleştirildi. Diğer özelleştirmeler sonrasında olduğu gibi gübre fiyatları da hızla arttı, fiyat dengesi bozuldu. Bunun sonucu gübrede üretim ve tüketim düştü, ithalat ise arttı. TEKEL’in özelleştirilmesi sonucu fiyatların belirlenmesi çok uluslu şirketlere bırakıldı. Tütün üreticisi fakirleşirken sigara ve içki fiyatları sürekli arttı. Tütünde ihracatçı konumdan ithalatçı konuma geçildi. Tarımda ihtiyaç olan araç gereçleri, makineleri, tedarik etmekten ve dağıtımını yapmaktan sorumlu olan TZDK, özelleştirildi. Bunun sonucunda tarımsal girdilerin fiyatları hızla arttı. TİGEM’e bağlı birçok tarım işletmesi kiralanarak elden çıkarıldı ya da özelleştirme sürecine girdi. Bu nedenle yıllar içerisinde tohumculuk sekteye uğratıldı ve yabancı şirketlerin pazar payları bazı tohumlarda yüzde 90’lara ulaştı.

Yapılan özelleştirmelerle devlet yatırımları çok uluslu şirketlere ve yerel işbirlikçilerine peşkeş çekilmiştir. Belirli kişiler zenginleşirken devlet büyük zarara uğratılmış, çiftçi, hayvan üreticisi fakirleşmiş, birçoğu köylerini terk etmiştir. Türkiye, bunun bir sonucu olarak kendisine yeten bir ülke olmaktan hızla uzaklaşmış ve ihracatçı konumda olduğu neredeyse tüm ürünlerde dışa bağımlı hale getirilmiştir.

ÇOK YÖNLÜ YIKIM

AKP kendisinden önce başlayan, bilinçli bir şekilde zarar ettirilerek özelleştirilmelerinin önü açılan devletin ve halkın zarar ettiği özelleştirme anlayışını başka bir boyuta taşımış ve ne var ne yok talan edilmesine sebep olmuştur. Artık AKP’nin Türkiye’de tüm konularda olduğu gibi tarım, hayvancılık ve orman politikalarında da halka söyleyeceği hiçbir sözü kalmamıştır.

1938 yılında yazılan satırlardan yola çıkacak olursak, AKP, geniş bir ziraat memleketi olan güzel yurdumuzu ranta ve talana açarak tarım topraklarımızı, ormanlarımızı, meralarımızı, zeytinliklerimizi yok etmiştir. Bununla beraber köylerimizden kentlere göçün hızlanmasına, göç sonucu emek sömürüsünün artmasına, köylülerimizin, çiftçilerimizin ve hayvan üreticilerimizin yüksek borçlarla, hacizlerle karşı karşıya kalmasına sebep olmuştur.

ARTUN DAYIOĞLU 

ARAŞTIRMACI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları