Olaylar Ve Görüşler

Eğitimde yanlış yoldan dönülmeli - Güngör Evren

26 Temmuz 2024 Cuma

Sorunların hiç olmadığı kadar çoğaldığı ve ağırlaştığı bir dönemi yaşıyoruz. Normalleşmenin olumlu sonuçları beklenirken, bazı anormalliklerin hızlanarak sürdüğünü izliyoruz. Bu bağlamda başta gelen konulardan biri, hiç kuşkusuz, eğitimdir. Yıllardır süren çabaların tamamlanması telaşı var.

Eğitimimizin son dönemde hızlanan gelişmelerinin özeti bile bu yazının kapsamını aşar. Milli eğitimden “maarif”e ters yönde gidişin köşe taşlarını sıralamak tehlikeyi görmek için yeterlidir.

EĞİTİMDE ÇÖKÜŞ

Okulöncesini göz ardı ederek, zorunlu eğitimi 4+4+4 olarak aşamalandıran yasal düzenleme, amacı gizlenen yeni sistemi oluşturmanın başlangıcıdır. Uygulamada, liselerle sınırlı imam hatip okullarına (İHO) ortaokul bölümü de eklendi. Mümkün olsa tüm okulları İHO’ya dönüştürerek sorunu kökten çözecekleri anlayışını yansıtıyorlardı. Bu okulları çekici kılmak ve kapasitelerini artırmak için etkileyici görünüşlü yeni İHO binaları yapılırken öte yandan normal liselerden bazıları İHO’lara dönüştürüldü. Buna karşılık köklü ve başarılı devlet okulları “proje okulları” adıyla sıradan okullar haline getirildi. 

Gelişmenin belirleyici özelliği, din derslerinin artırılması ve değişik uygulamalarla dinin ağırlık kazanmasını sağlamaktı. Bu bağlamda, ÇEDES uygulamasının tehlikelerini ve kabul edilemez niteliğini bu sayfadaki bir yazımda değerlendirmiştim (Cumhuriyet, “Çocukların dünyası kararmasın!”, 2 Nisan 2024). Bu proje kapsamında eğitim uzmanlığı bulunmayan Diyanet İşleri görevlilerinin yanı sıra imzalanan protokollerle tarikatlardan gelen kişilerin eğitimde görev almaları sağlandı.

Öngörülen sistemin çerçevesini belirlemek üzere “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” bir oldubittiyle yasalaştı. Model hazırlık çalışmalarının on yıl sürdüğü söylendi. Bu hazırlığı kimin ya da kimlerin yapmış olduğunu bilmiyoruz. Katılımcılıktan uzak bir yaklaşımla kapalı kapılar ardında hazırlanmış üç bin sayfalık bir belge bir hafta süre ile ilgililerin ve kamuoyunun değelendirilmesine sunuldu. Çok kısa olduğu tepkisine karşı süre on güne çıkarıldı. Beklenmeyen ölçüde kapsamlı görüş bildirildi. Anlaşıldığı kadarıyla o görüşler yok sayılarak yasalaştırıldı.

Yapılan değişiklikler sonunda, devlet okullarının uğradıkları çöküş nedeniyle, günümüzde veliler çareyi özel okullarda aramaktadırlar. Bu duruma karşın, birkaç gün önce Mehmet Şimşek ekonominin iyi yolda olduğunu anlattıktan sonra, “Son 20 yılda Türkiye’nin PISA skorlarında muazzam bir iyileşme var” diyebilmiştir. Okuduğunu anlama, matematik ve fen becerilerinde OECD ülkesi ortalamasının altında, listenin sonlarında yer alırken “muazzam” bir iyileşmeden söz edilebilmesi şaşırtıcıdır. PISA raporundaki asıl düşündürücü bilgi, “öğrencilerin yaşamdan memnuniyeti” değerlendirmesinde OECD ülkeleri ortalamasının yüzde 82 olmasına karşılık bu oranın Türkiye’de yüzde 56 olmasıdır. ( Milli Eğitim Bakanlığı, 2022 PISA, OECD Ülke Özetleri, s.7.)

SON HEDEF: ÖĞRETMENLER 

Öngörülen sistemin ancak ve ancak uygun nitelikte öğretmenler ile yürütülebileceği gerçeği nedeniyle son hamle öğretmenlere yönelik. Bu amaçla öğretmen yetiştirilmesi için var olan eğitimi yok sayarak “Öğretmen Akademisi” gibi yeni bir kurum oluşturmaktan başlayarak anlamlandırılması güç uygulamalar içeren “Öğretmenler Meslek Kanunu” TBMM’de görüşülmeye başlandı ve 37 maddeden 22’si kabul edildi. Başta öğretmenlerin kararlı karşı duruşları olmak üzere yoğun tepkilerin de etkisiyle kalan maddelerin görüşülmesi ertelendi.

AYDINLIK BİR GELECEK İÇİN 

Eğitim Cumhuriyetimizin temeli, geleceğinin güvencesidir. Çünkü güçlü, bağımsız ve uluslararası saygın bir ülke olabilmek için çağın gereklerine uygun donanıma sahip, iyi ahlâklı ve erdemli insan gücü olmazsa olmaz koşuldur. Eğitimin dinselleştirilmesi bu yaşamsal koşula aykırıdır. Ayrıca eğitim, laiklik başta olmak üzere Cumhuriyetimizin değerlerinin ve Atatürk ilkelerinin odaklandığı bir etkinliktir. 

Cumhuriyetin başlangıcında, tüm olanaksızlıklara karşın, geliştirilen laik, akla ve bilime dayalı çağdaş eğitim sistemi, her türlü övgüye değer büyük bir başarıdır. 1950’li yıllardan sonra bazı olumsuz uygulamalara karşın, 20 yıl öncesine kadar eğitim, devlet okullarında fırsat eşitliğini sağlayan çağdaş niteliğini korumuştur.

GERİ ÇEKİLMELİ

Günümüzde dinselleştirme çabalarıyla çökme aşamasına gelen eğitim, özel okullara umut bağlanan, yurtdışında çare aranan üzücü bir durumdadır. 

Bu yanlış gidişin son hamlesi olan “Öğretmenler Meslek Kanunu”nun ertelenme fırsatı değerlendirilerek geri çekilmesi olumlu bir adım olacaktır. Bu yaklaşım doğrultusunda ÇEDES uygulamalarından vazgeçilmelidir. “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nin uygulanması durdurularak “Milli Eğitim Modeli” nin katılımcı bir anlayışla ve kapsamlı bilimsel çalışmalarla yasalaştırılması normalleşme sürecinin en somut göstergesi olacaktır.

Öğretmenlerimiz son hamleye karşı olağanüstü bir tepki davranışı sergilediler. Ancak sorun yalnız öğretmenlerin değil hepimizin sorunudur. Eğitim ve öğretmelerimiz konusunda bu bilinçle davranılması ve demokratik tepkilerin olabildiğince yaygın katılımla sağlanması yaşamsal önem taşımaktadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları