Olaylar Ve Görüşler

Doğruluktan vazgeçmeden etik ilkelerle yaşamak - Prof. Dr. Çağatay ÜSTÜN

29 Aralık 2021 Çarşamba

Dünyanın yanlış bir yörüngeye geçtiği dönemi yaşıyoruz. Bunun son on yıl içindeki sonuçlarını acı, nefret, kızgınlık ve ikiyüzlülük gibi bir kurgunun oluşturduğunu fark ederken, keşke yanılan ben olsaydım demek isterdim. Tespitlerime göre 2013 yılından itibaren etik düzlemde belirgin kırılmaların eşlik ettiği bir çöküş yaşanması dikkat çekicidir. Kırılmanın kısa sürede tamamlanacağını düşünmeme rağmen, bir süre sonra bunun zamana yayılan bir hareketi olacağını fark ettim. Kısaca sosyokültürel tükenişle paralel etik ve ahlaki bir erime gerçekleşiyordu.

DÜŞÜNDÜREN YANIT

Kırılgan bir çağın kırıcı unsurlarıyla uğraşırken mevcut ilkeler ve değerler bütününü terk etmemek gerekiyor. Bu noktada yaşanabilecekler hakkında bir kıssadan hisseyi paylaşalım: Su, ateş ve ahlak dost olup birlikte zaman geçirmeye başlamışlar. Çevrede dolaşırlarken eğer kaybolurlarsa birbirlerini nasıl bulabileceklerini sorgulamaya başlamışlar. Suya sormuşlar: “Kaybolursan seni nasıl bulacağız?” “Nerede bir şırıltı duyarsanız beni orada bulabilirsiniz” diye cevap vermiş su. Ateşe sormuşlar: “Seni kaybedersek ne yapalım?” “Bir duman gördüğünüz yerde ben varım” diye yanıtlamış ateş. Sıra ahlaka gelmiş. Onun cevabı oldukça düşündürücüymüş. “Beni kaybederseniz, bir daha asla bulamazsınız!” Bu örnek toplumsal dinamiğin merkez noktasının neresi olması gerektiğinin önemine işaret ediyor. 

Unutmayalım ki etik de, ahlak da, hukuk da hiçbir zaman ortadan kalkmaz. Sadece daha az başvurulan, önem sıralaması daha aşağı seviyelere düşen unsurlar haline dönüşmüş olabilirler. Ancak yapılan yanlışlık fark edilince öze dönüş tekrar sağlanır.

TEMEL SORUNLAR

Bugün etik ilkeler ve değerler sisteminin akıl ve vicdanın dışına çıkması, merhamet ve iyiliğin yerini olumsuzlukların alması büyük sorunlardır. Bunlara etik ve ahlâki krizler de eklenince çözüm daha da zorlaşmaktadır. Çünkü halen dünyada bu tür kaoslar için ortak bir etik ve ahlaki çözüm dili oluşturulamamıştır. “Evrensel uygulama anlamında etik ilkelerin varlığı ne kadar önemsenmelidir” sorusuna yanıt ararken ikileme düşsek bile bu konuda iyimserliğini yitirmemiş kişilerin olması bir kazanımdır. Yeri gelmişken belki bir soru daha sorulabilir: “Neden bozuk giden bir sistemin devam etmesine veya bunun peşinden gidilmesine ihtiyaç hissedilir?” Yanıtsızlık, suskunluğun nedenini özetliyor.

Etik ve ahlakın temel öğretileri arasında doğruluk ve hakikatin önemli yeri vardır. Kimi zaman beyaz ya da küçük yalanların hoş görülmesini önerenlerin aksine, doğrudan yana olan tutumdan vazgeçmemek gerekmemektedir. Çünkü yalanın telafisi yoktur. Belki de bu yüzden bu çağı çaresizlik ve zavallılık çağı şeklinde nitelendirmek de mümkündür. İnsanın kendi içindeki çelişkilerde kördüğüm olması zaman ve itibar kaybına yol açmaktadır. 

ETİK-HUKUK BİRLİĞİ 

Daha da kötüsü bu çelişkili ortam, toplumsal düzeni sağlayan kurallar bütünü şeklinde tarif edilen hukuksal zemini de etkilemektedir. Etik-hukuk birlikteliğinin sağlamlaşmasına inanan bir kişi olarak, yaşanan etik ve ahlaki değer kayıplarının sadece hukuki bir anlayışla çözülebileceği algısını mümkün göremiyorum. Hukukun bu noktada zedelenen bölümleri onarması düşünülse de onarımın özgün olana dönüşü sağlama şansı düşüktür.

Dünya zor bir süreçten geçiyor. Ne doğru, kime göre doğru gibi akıl oyunları oluşturan soruların varlığı temel değerlerin tartışılmasına sebep olurken, her dünya vatandaşının doğruluktan vazgeçmeden yaşamak istemesinin bir hak biçimi olarak tanımlanması gerektiğini hatırlatıyorum. Hiç kimsenin bunu yok sayması mümkün değildir. Düşünen, vicdanına danışan, bunu gönülden pekiştiren, doğruyu söylemekten çekinmeyen bireylerin çoğalması beklenenin kendisidir. İnsan olma ülküsünün başarılmasında bunun önemli katkısı olacağına inanıyorum.

PROF. DR. ÇAĞATAY ÜSTÜN

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

TIP TARİHİ VE ETİK ABD BAŞKANI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları