Olaylar Ve Görüşler

Başka İstanbul yok - Dr. Doğan HASOL

05 Nisan 2022 Salı

İstanbul, tarihte üç büyük imparatorluğun başkenti olmuş, yüzyıllardan beri bir dünya şehri... Coğrafi konumu, topografyası, doğal güzellikleri ve tarihsel, kültürel, mimari zenginlikleri İstanbul’u çok özel bir küresel merkez haline getiriyor. 

Ne var ki 1950’den bu yana kentleşme olgusu ve göç baskısı İstanbul’u sorunlu şehir haline getirdi. Bir zamanlar politik ödünlerle yüreklendirilen gecekondu ve kaçak yapılaşma, yeşilin kemirilmesine, şehrin anormal şekilde yayılıp genişlemesine neden oldu. Bununla da kalmadı, kimi iş bitirici yöneticiler de yetkilerini aşarak plansız, keyfi projeler ve bilinçsiz uygulamalarla şehre zarar verdiler. “Planlama” olgusu yine siyasetçi bilgiçliğiyle fiziksel gelişmelerin hep gerisinde kaldı. “Bize plan değil, pilav lazım” diyen yöneticiler bile gördük. 

AŞIRI NÜFUS BASKISI

İstanbul nüfus baskısı altında ezildi. O baskı hâlâ sürüyor. 1980’de ülke nüfusu 44.7 milyon, İstanbul’un nüfusu 4.5 milyondu, ülke nüfusu bugün 84 milyon, İstanbul nüfusu resmi rakamlara göre 16 milyon. Ne var ki, sığınmacılarla yaklaşık 20 milyona vardığı tahmin ediliyor.(1) 1980’de ülke nüfusunun yüzde 10’u İstanbul’da yaşarken 2022’de bu oran yüzde 20’nin üzerinde.

Almanya nüfusu da yaklaşık bizimki kadar. Ancak orada ülke çapında dengeli bir dağılım söz konusu: Nüfusu 4 milyonu aşan şehir yok. En kalabalık şehir olan Berlin’in nüfusu 3.5 milyon. 

Denetimsiz nüfus artışı, şehirlerde sorunları büyütüyor; şehir yayıldıkça yayılıyor. Bilindiği gibi İstanbul’un ormanları ve su havzaları şehrin kuzeyindedir. Bütün bilim insanları ve kentsel planlama uzmanları, İstanbul’un kuzeye doğru yayılmaması gerektiğini sürekli olarak söyleyip dururlar. Ne var ki yıllardan beri yapılmakta olan büyük yatırımlar İstanbul’u daha da büyütme ve kuzeye kaydırma doğrultusunda oldu. Bu gidişle kuzeyde ne tarım alanı ne orman ne de su havzası kalacak; İstanbul’un akciğerleri tümüyle yok olacak. Çılgın proje diye anılan Kanal İstanbul ve iki yanında yapılması öngörülen 750’şer bin nüfuslu iki kent projesi ise tam bir ekolojik felaket oluşturacak. 

PLANSIZ GİDİŞ 

İstanbul planlaması için 2005 yılında kurulmuş olan İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi (İMP) yok edildi. Uzmanların katılımıyla hazırlanmış ve 2009 yılında hem belediye meclisi hem de il genel meclisince onaylanarak yürürlüğe girmiş olan 1:100.000 ölçekli, yasal nitelikli çevre düzeni planı, tepeden inme kararlar yüzünden uygulanmıyor.

Bugün İstanbul’da aktif, yani insanların doğrudan yararlanabileceği yeşil alan miktarı kişi başına yaklaşık 2 metrekare. Dünyadaki benzer metropollerde bu değer 10 metrekarenin altına düşmüyor. Yıllarca, İstanbul’u yönetenler AVM’leri, gökdelenleri parklara tercih ettiler. 

Kentsel tasarım kavramı ise tümüyle göz ardı edildi. 

Son yılların kalkınma modelinde yatırımlar hep İstanbul’a daha aşırı nüfus çekecek şekilde yapılmakta. Benimsenen neoliberal ekonomik politikaların baskısıyla, kent toprağı yatay ve düşey yoğun yapılaşmayla spekülasyon aracı olarak kullanılıyor. Toprağın artırılan değerine dayalı bir saadet zinciri söz konusu. Yeşilin ve tarihin yok edilmesi pahasına, İstanbul gelişigüzel yapılaştı. Kentsel dönüşüm ise asıl amacından sapmış olarak rantsal dönüşüm şeklinde gelişti. 

DOĞRU ÇÖZÜM 

Plansız gidiş İstanbul’u çözümsüzlüğe götürür. 2021’de yapılan bir ankete göre yaşanabilir kentler sıralamasında İstanbul dünyada 122’inci sırada. Doğayı, havayı, toprağı, suyu, yeşili, ormanı, tarihsel varlıklarımızı, mimarlık mirasımızı, kısaca tarihsel ve doğal çevreyi giderek artan bir ivmeyle yok ediyoruz.

Plansızlığın egemen olduğu süreçte İstanbul çok şey yitirdi. Ne var ki yapılan yanlış uygulamalara karşın hâlâ büyüleyici güzelliğini koruyor. 

Özetlersek, “İstanbul gibi İstanbul” için doğru yol, iyi yönetimden, bilimsel yöntemlere dayalı planlama disiplininden ve kentliyle, uzman kuruluşlarla paylaşılan katılımcı, akılcı, şeffaf projelerden geçiyor. 

İyi bilinmeli ki başka İstanbul yok!

DR. DOĞAN HASOL

Y. MÜH. MİMAR


(1) Murat Muratoğlu, “Türkiye’de doğan 754.000 Suriyeli”, Sözcü, 25 Mart 2022.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları