Olaylar Ve Görüşler

1921 Anayasası, anayasa mıdır? - Salman YILMAZ

01 Nisan 2022 Cuma

Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, Büyük Millet Meclisi’nce (BMM), 20 Ocak 1921’de 85 sayılı kanun olarak kabul edilmiş, 23 asıl, 1 geçici maddeden oluşan anayasa niteliğinde, geçici bir belgedir. İlk 9 maddesi genel niteliktedir. 14 maddesinin beşi vilayet, biri kaza, altısı nahiye yönetimlerini düzenler. Kabul edildiği tarihte, Kurtuluş Savaşı örgütlenme aşamasındadır, ülkemiz işgal altındadır. İstanbul’da Sultan Vahdettin ve Sadrazam Tevfik Paşa’nın yönetimi sürmektedir. Türkiye Cumhuriyeti kurulmamıştır. Ülke, 1876 tarihli Kanun-i Esasi’ye göre yönetilmektedir. 1921 Anayasası, 1876 tarihli Kanuni Esasi’yi ortadan kaldırmamıştır. 1921 Anayasası’yla çelişmeyen maddeleri uygulanmaktadır. 1909’da, 1876 tarihli metinde önemli değişiklikler yapılsa da 121 maddelik Kanuni Esasi belirleyici niteliktedir. Aynı anda, iki anayasa yürürlüktedir.

Mustafa Kemal Paşa, Sadrazam Tevfik Paşa’ya, 1909 Anayasası’nın, Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun esas maddeleriyle çatışmayan hükümlerinin yürürlükte olduğunu bildiren bir telgraf göndermiştir. İzmir Mebusu Yunus Nadi başkanlığındaki Hukuk-ı Esasiye Komisyonu’nca hazırlanan kanun tasarısı, 18 Ağustos 1920’de Meclis’e sunulmasına karşın kabul edilmemiştir. Meclis, Mustafa Kemal’in Halkçılık Programı’nı esas alan yeni bir tasarıyı 18 Eylül 1920’de görüşmeye başlamıştır. 31 maddeden 24 maddeye indirilen komisyon tasarısı, 27 Ekim 1920’de BMM Başkanlığı’na sunulmuş, yaklaşık üç ay süren görüşmelerden sonra, kanun 20 Ocak 1921’de yürürlüğe girmiştir. 

SALTANAT VE HİLAFET

Kanunun 1. maddesinde, egemenliğin kayıtsız koşulsuz millete ait olduğu vurgulansa da saltanat ve hilafet devam etmektedir. Kanunun 3. maddesinde, “Türkiye Devleti, BMM tarafından idare olunur ve hükümeti BMM Hükümeti unvanını taşır” denilmektedir. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu gibi makamlar yoktur. Kuvvetler ayrılığı ilkesi, yargı bağımsızlığı ilkesi bulunmamaktadır. Yasama, yürütme ve yargı erki Meclis’te toplanmıştır. Şer’i mahkemeler yanında, modern mahkemeler de varlığını sürdürmektedir. Çok hukuklu sistem Lozan Antlaşması’na dek sürecektir.

Kanunun 2. maddesinde, “İcra kudreti ve teşri salâhiyeti, milletin yegâne ve hakikî mümessili olan Büyük Millet Meclisi’nde tecelli ve temerküz eder” denilmektedir. Kanunda, temel insan hak ve özgürlüklerine ilişkin hüküm yoktur. Bu konuda 1876 Anayasası’nın ilgili hükümleri geçerlidir. Kanunun, 4 ila 9. maddeleri, BMM’nin seçimi, çalışma usul ve esaslarına ilişkin hükümleri taşımaktadır.

Cumhuriyetin ilanıyla, kanun metninde zorunlu değişikliklere gidilmiştir. Kanunun 1.  maddesine, “Türkiye Devleti’nin şekli hükümeti, Cumhuriyettir” ibaresi eklenmiştir. 2. madde tümüyle değiştirilmiş, “Türkiye Devleti’nin dini, dini İslam’dır. Resmi lisanı Türkçedir” şeklinde ifade edilmiştir. Saltanat kaldırılmış, Cumhuriyet ilan edilmiş olsa da laiklik henüz gündemde değildir. Kanunun 10 ila 21. maddeleri, Osmanlı döneminden kalma, yerel yönetimlere ilişkin, 1871 tarihli Vilayetler Nizamnamesi’nin güncellenmesinden ibarettir. 

Teşkilat-ı Esasi’nin 11. maddesinde, “Vilâyet, mahallî umurda mânevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir.” Vilayet idaresinin, “Evkaf (vakıflar), Medaris, (medreseler), Maarif, Sıhhiye, İktisat, Ziraat, Nafıa (bayındırlık) ve Muaveneti İçtimaiye (sosyal yardım) işlerinin tanzim ve idaresi vilâyet şûralarının salâhiyeti dâhilindedir” denilerek, vilayet meclislerinin yetkili olduğu konular belirtilmiştir. Ancak, bu madde yapıldığında, saltanat ve hilafet yürürlüktedir. Saltanatın kaldırılması ve Cumhuriyetin ilanıyla, bu madde, metinden çıkarılmıştır.

GEÇİCİ BELGE İŞLEVİ

Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına bir yıl kalmışken yüz yıl önce sadece 40 aya yakın yürürlükte kalmış bir yasa, bugün için referans kabul edilemez. Bu yasa, olağanüstü koşulların gereksinimlerine yanıt verebilecek niteliğinden ötürü, ülkemiz işgalden kurtulduktan, Cumhuriyet ilan edildikten sonra, 20 Nisan 1924’te yeni anayasanın kabulüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Sonuçta, olağanüstü koşulların ürünü olan 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun, anayasa niteliğinde geçici bir belge olduğunu kabul etmek gerekir.

SALMAN YILMAZ

YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİR, TARİHÇİ  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları