Tarzan’ın işi zor...

20 Temmuz 2024 Cumartesi

Sahi ne oldu da Suriye ile ilişkilerimiz, neredeyse karşılıklı “ana avrat” sövecek kadar aşağı düzeylere indi?

Hatta iki cumhurbaşkanının eşleri arasındaki bir gerginliğin bu sonuca ulaştığını söyleyenler de çıkmıştı.

Bu zaten doğrulanması mümkün bir iddia değildi.

Derken araştırınca akla en yakın olanını buldum:

İlişkiler; 2010’da Tunus’ta başlayan ve Batı emperyalizminin desteğiyle tüm Arap dünyasına yayılan Arap Baharı, Suriye’ye de sıçradıktan sonra yaşananlar sırasında bozulmuştu:

O yılın 15 Mart günü Esad hükümeti aleyhindeki gösteriler tüm Suriye’ye yayılmış ve hükümeti tehdit eder boyuta ulaşmıştı.

Onu Suriye içindeki silahlı çatışmalar izlemişti.

Bunu 2011 Haziran’ında Esad güçlerinin “Cisr eş Şuğur” baskını sonucu oradan kaçan 3 bin kadar Suriyelinin Türkiye’ye sığınması izledi. Bu olay üzerine Başbakan Tayyip Erdoğan, “Suriye’nin yaptığı kabul edilemez. Bu bir vahşettir” demişti. Erdoğan ayrıca baba Hafız Esad’ın meşhur “Hama katliamı”nın tekrarlanmaması için Beşşar Esad’ı uyarmıştı.

Daha sonra işler iyice karışmış, Esad, muhaliflerine karşı çok daha acımasız davranırken Türkiye de Suriye’nin içişlerine kabul edilemez şekilde burnunu sokmuştu. Hatta Türk basınında Beşşar Esad’ın yerine getirilecek Suriyeli bir tümgeneralin fotoğrafı ve biyografisi bile yayımlanmıştı.

Keza devlet büyüklerimiz Şam’daki Emevi Camisi’nde cuma namazı kılmaktan söz etmişlerdi.

Gerisini anımsatmaya gerek var mı bilmiyorum.

Yola “komşularla sıfır sorun” diyerek çıkan Türkiye kısa bir süre içinde Ortadoğu’nun en geçimsiz ve en ölçüsüz devleti olarak algılanmaya başlamıştı.

Bu dış politikanın hiçbir mantığı olmadığını söyleyen ve Suriye ile ilişkilerin gecikmeden başlatılmasını ve düzeltilmesini istemeyen neredeyse kimse kalmamıştı.  

Üstelik bu istek 13 yıldır açıkça dile getirildiği halde Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Nuh diyor, peygamber demiyor”du.

Sebep bir yana Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerinin bozuk olmasını Amerika Birleşik Devletleri istemiyordu. Belli ki Türk hükümeti de Washington’un istediğine kulak veriyordu. Ne var ki Rusya Devlet Başkanı Putin, haziranın sonlarında bir Rus diplomatını Esad’a göndererek Türkiye ile ilişkilerinin düzeltilmesini isteyince işler değişti.

Nitekim gerisi çorap söküğü gibi geldi. Çünkü 13 yıldır direnen Erdoğan da Türkiye ile ilişkileri düzeltme arzusunu dile getiren Esad’a gecikmeden yanıt vererek kendisini Türkiye’ye davet edebileceğini veya başka bir ülkede görüşmeye hazır olduğunu açıkladı.

Ve bütün bunlar tahmin edileceği gibi Washington’u rahatsız etti. Nitekim Washington resmen “Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerini düzeltmesinden duyduğu rahatsızlığı” dile getirdi.

Şimdi, deyim yerindeyse sıra tam da “zurnanın zırt dediği” noktaya geldi.

Erdoğan, Türk kamuoyunun ve ona paralel olarak Rusya’nın da istediği yönde mi gidecek yoksa her zaman gözünün içine baktığı Washington’un tavsiyesine mi uyacak?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Gerçek beka sorunu 31 Ağustos 2024

Günün Köşe Yazıları