Beyhude gayret...

27 Temmuz 2024 Cumartesi

Okuyucunun karşısına haftada bir gün çıkınca ister istemez bazı konular önceden işleniyor.

Bunu bir şikâyet olarak yazmıyorum. İşin tabiatı bu.

Sözünü etmeyi düşündüğüm konu MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin geçen hafta yaptığı bir basın toplantısında, kimi siyasetçi, kimi gazeteci, kimi TV programcısı, 154 ismi kamuoyuna açıklayıp “Bunların hepsini adım adım izliyoruz. Hepsinden de hukuk içinde hesap soracağız” yollu tehdidi.

Konuyu ilk öğrenince hafızam beni 1960 yılının ekim ayına yani tam 64 yıl önceye götürdü. Şimdilerde kimse anımsamıyor ama o tarihte 27 Mayıs askeri müdahalesinin en üst organı Milli Birlik Komitesi’nin -sonra 14’ü yurtdışına sürülen- üyelerinin etkisiyle üniversitelerimizden 147 öğretim üyesi bir sabah görevlerinden azledilmişlerdi.

İçinde Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya gibi çok değerli bilim insanlarının da bulunduğu bu 147 akademisyenin ortak suçu(!?) pek çoğunun “solcu” (bugünkü anlayışımıza göre sosyal demokrat) olarak tanınmalarıydı.

Hikâyeyi uzatmak istemiyorum. Sadece “Acaba o ‘gen’ler hâlâ mı egemen?” diye aklıma geliyor.

Bu 147 kişi bir günde ekmeklerinden mahrum edildiler ama hiçbiri işsiz ve bu darbenin etkisiyle “ezik” kalmadı, Hepsi de layık oldukları itibar ve imkân içinde hayatlarının sonuna kadar yaşadılar.

Şimdi Bahçeli’nin ilan ettiği 154 kişilik listedekilerin hiçbirinin ekmeği ile oynama yok. Ama “hukuk içinde hesaplaşma” deyince orada bir dakika durmakta yarar var:

Türkiye’de “hukuk” mu kaldı ki MHP 154 kişiden “hukuk içinde kalarak” hesap sorsun?

Kaldı ki DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın ifadesiyle “Sayın Bahçeli’nin bir ayağı siyasetin içerisinde, bir ayağı çetenin, mafyanın içerisinde. Verdiği pozlara bakın. Kimlerle fotoğraf çekiyor. Ona bakın” sözleri çok ciddi bir gerçeği yansıtmıyor mu?

Bir nokta daha var:

Şimdiye kadar kimse Sinan Ateş cinayetini MHP düzenledi ve uygulattırdı” türü bir şey söylemedi. Ama ortadaki durum “Geriye sadece bunun söylenmemiş olması kaldı” dedirtiyor.

Cinayetin halen adı “azmettirici” olarak geçen sanığı Ülkü Ocakları eski yöneticisi Tolgahan Demirtaş’ın, cinayetten önce ve sonra MHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Yönter ile WhatsApp üzerinden defalarca mesajlaştığı ortaya çıkmadı mı?

Cinayeti bilfiil işlediği ileri sürülen tetikçi Eray Özyağcı’yı İstanbul’a getiren ve cinayetten sonra kaçıran arabaların Ülkü Ocakları’na ve MHP’ye olduğu artık sokaktaki masum vatandaşlar tarafından da bilinmiyor mu?

Anlaşılıyor ki MHP yöneticileri “suçluların telaşı” içinde göründüklerinin farkında değiller. Ama yargıçlar, savcılar baskı altına alınıp dava onların istediği gibi sonuçlansa bile yargının tekrar başlaması işten bile değildir.

Örnek 1945’te (yani çok eleştirilen tek parti döneminde) Ankara’da öldürülen Dr. Neşet Naci Arzan’ın gerçek katilinin o tarihteki Genelkurmay başkanının oğlu Haşmet Orbay olduğunun kısa sürede ortaya çıkması ve idama mahkûm olmasıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Oyunun iç yüzü… 12 Ekim 2024
İyi de sorumlu kim? 5 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları