Hangi hu-kukla?

11 Kasım 2023 Cumartesi

Bazı konular vardır ki ciddiye alırsanız komik duruma düşersiniz.

Bazı kararlar vardır ki düzetmeye çalışırsanız içinden çıkamazsınız, alay konusu olursunuz.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), Hatay milletvekili Can Atalay kararının altında imzası olan üyeler için suç duyurusunda bulunmasının düzeltilecek bir yanı yok!

Her şeyden önce AYM, Yargıtay üyelerini yargılama yetkisine sahip! Burada tam tersi, Yargıtay, AYM’yi adeta yargılıyor.

AYM üyelerinin yargılanma yeri ise yine AYM. Örneğin, bir üye suç işledi, AYM Genel Kurulu yargılayabiliyor. Yargılamaya o üye katılmıyor. Suçu başkan işlemişse genel kurulu başkanvekili topluyor. Burada ikisi birden işlemiş!

Can Atalay kararında 14 üyeden 9’u “suç” işlemiş! Kanun koyucu AYM kararının suç unsuru olabileceğini, 9 üyenin birden yargılanması gerekebileceğini düşünememiş! 5 üye toplanıp 9 üyeyi mi yargılayacak? Toplantı yeter sayısı nerede?

***

Başta vurguladığımız gibi kararı ciddiye alıp eleştirmeye başladınız mı ister istemez komik duruma düşüyorsunuz.

Karar hukuka benzemediğine göre neye benziyor?

Hangi tanım aklımıza geldiyse “Tam ifade etmedi” diye düşündük!

Örneğin...

Yan hakemin, orta hakeme kırmızı kart gösterip oyun dışına davet etmesi... Buna itiraz edenlere, “Yan hakeme yan bakmak kimsenin harcı değildir, o da hakemdir” demek gibi bir şey.

Örneğin...

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün hava tahminlerinde yağmur göstermemesine kızıp genel müdürü görevden almak... Devamında havanın haftada 4 gün yağışlı, 3 gün güneşli olmasına dair kanun hükmünde kararname yayımlamak gibi bir şey.

Bunun istenen sonucu verememesi üzerine asla geri atmamak, yeni bir kararname ile Balkanlar’dan serin ve yağışlı hava getirecek bulutların Anadolu semalarına tayin edilmesi gibi bir şey.

Örneğin...

Sürekli İstanbul uyarıları yapan Prof. Dr. Naci Görür hakkında dezenformasyon yasasına göre halkı endişeye sürüklemekten soruşturma açmak... Devamında da “Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın üçe bölünmesine, Marmara’ya gelen hattın Karadeniz’in altına döşenmesine dair” yasa çıkarmak gibi bir şey.

Örneğin...

TÜİK verilerini tartışma konusu olmaktan çıkarmak için bir önceki ay yerine bir sonraki ayın enflasyonunu açıklamak... Açıklanan enflasyona uymayan üreticiler hakkında soruşturma açmak gibi bir şey.

***

Bunlar aklımıza gelen makul benzetmeler.

Şimdi hukukçular, akademisyenler, siyasiler, gazeteciler, ilgili meslek kuruluşlarının temsilcileri, ülkeyi yönetenler, yukarıda sıraladığımız benzetmelerden daha vahim olan Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi’ne ayar verme yetkisinin olup olmadığını tartışıyor!

Nereye varabilirler?

Her yol Saray’a çıktığına göre, oraya...

Orası ne diyor?

“Ben hakemim” diyor!

O zaman hep birlikte oturalım, sözünü ettiğimiz benzetmelerden yola çıkarak Saray’ın haklı tarafı aradığını düşünelim!

Ben ülkemizdeki demokrasiye hayranım. Her konuyu tartışabiliyorsunuz. Bundan ilerisi mi olur!

Konuyu kara mizahla anlattık ama... Her adımda meşruiyeti gözetmiş, Türkiye’nin temellerini laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olarak atmış Mustafa Kemal Atatürk’ün 85. ölüm yıldönümünde, hukukun bu hale gelmesi hüzün verici!

Türkiye’nin tam bağımsız bir ülke olmasını isterken...

Her türlü hukuktan bağımsız hale getirdiler!

Hakem karar verecek:

Hangi hu-kukla yürümeli?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Güven end-eksi! 2 Mayıs 2024
Emek en cüce değerdir! 1 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları