İnsani zirveler zırvası

27 Mayıs 2016 Cuma

İnsanlığın canını yakan onlar; yaralara üfleyen de yine onlar.
Sapık doktorlara benziyorlar.
Can acıtmakta profesyonel bir hüner sergiliyorlar.
Sonra hiçbir şey olmamış gibi kurbanlarının saçını okşuyorlar.
Onlar...
Savaşları çıkaranlar ve savaşlardan nemalananlar, her daim iktidardalar ve insanlığın kalbini tam ortasından itinayla oymaktalar.
Savaş sırasında sivillerin korunmasına dertlenirken döktükleri timsah gözyaşlarıyla yıkadıkları kanlı meydanlara zalimliğin anıtını dike dike tarih yazmaktalar.
Tahta bizzat çıkardıkları liderlerin ipini gerektiğinde yine kendileri çekiyorlar.
Çeşitli milletlerdenler ve iktidarın bin bir korkunç yüzünü küstahça temsil ediyorlar.
Vahşiler, çok vahşiler ama sanki vahşet nedir bilmez gibiler.
Daha yüzyılın başında birbirinden büyük ve korkunç savaşlar gördüler.
Ama ne ölülerini hatırlıyorlar, ne öldürdüklerini; sadece kazançlarını hesaplıyorlar.
Tüm savaşlara kâr zarar penceresinden bakıyorlar.
Silah üretiyorlar, silah üretiyorlar, silah üretiyorlar.
Silah satıyorlar, silah satıyorlar, silah satıyorlar.
Savaşlara sinsice göz yumuyorlar.
Ülke ekonomilerini ayakta tutan bu dipsiz kaynaktan vazgeçmeyi akıllarından geçirmiyorlar.
Bugün insanlık adına zirvelere tırmanıp oradan ahkâm kesen herkes, savaşın kaçınılmazlığına ikna ve askerin sivilden farklı bir şey olduğu konusunda ahmakça hemfikir.
Büyük bütçelerle oluşturulan ordular ve silah ekonomisiyle güçlenen kasalar ve savaş sonuçlarıyla paylaşılan nemalar hiçbir zirvede masaya yatırılmıyor.
Tarih kitaplarına gerçekler, zinhar yazılmıyor.
Vicdanları da, elleri de kirli olan iktidarlar, o kiri temizlemek için zirvelere tırmanıyorlar ve vicdanlarını ve ellerini birbirlerinin üzerine sürüyorlar.
Kir o zirvelerde çoğalıyor; suç o zirvelerde büyüyor.
Bu sırada zirvelerin eteklerinde insanlar ölüyor, ölüyor, ölüyor.
Onlar...
Müsebbibi oldukları ne kadar acı varsa, hepsine zirveden kuşbakışı bakıyor ve küstah hesaplarla bildirgeler hazırlayıp imzalar atıyorlar.
Savaşları engellemeye niyetleri yok; savaşları zirvelerden yönetmek için hırslanıyorlar.
Zirvelerin eteklerinde biriken ölüleri ellerinin tersiyle silkeliyorlar.
Çocukların sefil olması, kadınların tecavüze uğraması, ailelerin dağılması, evlerin yanması, yurtların kül olması, savaştan kaçanların korkunç kaderleri...
Hiçbirini umurlarında değil.
Askerle sivili birbirinden ayırarak ve savunma diye bir bahane uydurarak korkunç ordular kuruyorlar.
Sonra da dünyanın dört bir yanındaki insanları, bu orduların kontrolsüz şiddetinde cehennemlerden cehennemlere sürüyorlar.
Hiçbir savaşın sonucundan gerçekten büyük bir acı duymuyor; her birinden azami kâr elde etmeye çalışıyorlar.
İnsan haklarını, barışı, özgürlüğü kendi ülke sınırları içinde dokunulmaz kılıyor; başkalarının sınırları içinde gerektiği an hiçe sayıyorlar.
Bugün kendi ülkelerinden kalkıp buralara kadar gelen şu insani zirve zırvalığını düzenleyenler...
Yemiyorlar, içmiyorlar, şu anda gerçekleşmekte olan korkunç savaşın sonunda Ortadoğu’daki mal paylaşımından kapacakları hisseyi hesaplarken hâlâ kâr zarar dengesi kurmaya çalışıyorlar.
Karşılarına hesapçılıkta onlardan bir gram eksik kalmayan, bölgedeki iktidarını savaş zengini olma hayalleriyle pekiştiren bir Ortadoğu kurnazı Türkiye...
İnsanlık adına insani olmayan ne varsa elbirliğiyle zirveye taşıyorlar.
Sonra hepsini dev bir kaya gibi yükseklerden insanlığın üzerine atıyorlar.
İnsanlığı sırf çıkarları için ayaklar altına alan iktidarlar, zirvelerde sırf laf olsun diye zırvalamaktalar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları