Mikronezya İmaniyet İşleri Reisi Alyoşa Ersaltz, hemtür sevgilisi Azam Varak’ı komşu ada Bitania veliahtına kaptırdığından beri kendini cimaya vermişti. 

Zaten bizzat ve şahsen Tanrı Ol’dan indirdiği ayetle Mikronezya halkına tanıdığı cima özgürlüğünü doya doya yaşıyordu. 

Görünüşte metres koleksiyonu oldukça zengindi ama Alyoşa’nın dişi metreslerden çok erkek metresleri yeğlediği bilinen bir gerçek olup, pek de hoş karşılanmadığından daha da zengin bir koleksiyona sahip olduğu hemtür ilişkilerini gizlemeye özen gösteriyordu.

İmaniyet İşleri Reisi, bir sabah vakti Azam Varak’ı az çok andıran hemtür sevgilisi Muazzam Dalak’ın evinden gizlice çıkarken küçük bir oğlan çocuğu, yolunu kesti.

Sevimli mi sevimli oğlan, cin gibi gözlerini Alyoşa’nın gözlerine dikip “Nereden geldiğini biliyorum!” dedi ve avucunu açıp uzattı. 

Alyoşa, sokakta fazla oyalanmak istemiyordu. İleride bekleyen şoförüne bir eliyle yaklaş işareti yaparken, diğer elini cebine daldırıp bulduğu birkaç Mikron papeli çocuğa toka edip sıvıştı.  

Birkaç dakika sonra evine varmıştı. Tam arabadan inerken bir de ne görsün? 

Az önce para verdiği çocuk, koşmaktan soluk soluğa kalmış, sırıtarak avucunu uzatıyor: 

“Artık nerede oturduğunu da biliyorum!”

Alyoşa Ersaltz yutkundu, yine cebini karıştırıp çocuğa birkaç papel Mikron daha uzattı. “Şimdi kaybol, yoksa fena yaparım!” diye çıkışmayı da ihmal etmedi.

Papelleri cebine atan çocuk, koşa koşa uzaklaştı. 

Bir süre düşündü. Yaptığı hareketten pişman oldu. Papaza gidip günah çıkarmaya karar verdi. Tehditle topladığı paraları Tanrı Ol’a bağışlamak üzere Merkez Tapınağa gitti. 

Tapınakta Yol papazlarının tamamı toplanmış, ayin yapıyorlardı. Çocuk, kürsüde sabah dolandırdığı Alyoşa Ersaltz’ı görünce şaşkınlıkla haykırdı: 

“Yuh artık! Şimdi nerede çalıştığını da biliyorum!”