Elmada saklı cumhuriyet

29 Ekim 2023 Pazar

Cumhuriyet, topluma, hangi tanrıya tapıyorsa o tanrının yeryüzündeki kutsal ve tartışılmaz temsilcisi olduğu iddiasıyla hükmeden muktedirleri tahtından indiren halk iradesidir.

Cumhuriyet, ahaliye halk, kullara yurttaş olmak şansını veren ve zenginle yoksula, güçlüyle güçsüze yasalar önünde eşit hak tanıyan rejimdir.

Zaten cumhuriyet, eşit ve özgür yurttaşların yönetim iradesidir, her şeyden önce de kadın erkek eşitliği demektir.  

Oysa Kuran’ı da esinleyen ve Tevrat’tan esinlenen İncil’de şöyle yazar:

“Yılan, Yahve Tanrı’nın yarattığı kırların en kurnaz hayvanıydı. Kadına sordu: Demek Tanrı, bahçedeki tüm ağaçlardan yemeyeceksiniz, dedi? Kadın yılanı yanıtladı. Bahçedeki ağaçların meyvesinden yiyebiliriz. Ama bahçenin ortasındaki ağacın meyvesinden, Tanrı dedi ki ‘Yemeyeceksiniz, dokunmayacaksınız, çünkü ölürsünüz’. Yılan kadına karşılık verdi: ‘Hiç de değil! Ölmezsiniz! Ama Tanrı bilir ki o ağacın meyvesinden yediğiniz gün, gözleriniz açılacak, iyiliği ve kötülüğü bilen Tanrılar olacaksınız.’ Kadın gördü ki ağacın görüntüsü hoş, yemeği mideye şifalıdır ve o ağaç, akla kavuşmak için arzulanır. Meyvesini kopardı ve yedi. Yanındaki kocasına da verdi ve o da yedi. İşte o zaman ikisinin de gözü açıldı ve çıplak olduklarını anladılar.” 

GERÇEKLER DÜŞLERDE SAKLIYDI

İnsanlığın derin arzuları, gecenin karanlığında gördüğü düşlerde biçimlenir ve bireyler, gündüzleri ya bu rüyaları unutmak ya da gerçekleştirmek için çabalarlar. Analoji ve sembol araştırmacısı Luc Bigé’ye göre “İnsanlığın büyük düşleri de tarihin boyunu aşan, tarihin ayak basamadığı, gerçek yaşamla büyünün birbirine karıştığı derin karanlıklarda biçimlenmiştir”. Bugün bile hepimiz, genetik belleğimizde insan doğasının özünü oluşturan bu kolektif rüyaların hatırasını taşırız. Bunlar “mitos”lardır. Efsaneler de diyebiliriz.

Antikçağda, gündelik hayatı mitolojik evren biçimlerdi. Oysa bugün, gündelik hayatın gerçekleri, en çılgın efsaneleri bile aşıyor. Yunan mitolojisinin yarı tanrılarından, boğa başlı, insan vücutlu canavar Minotor’un hapsedildiği labirentin mimarı ve zaten “icat” ile “imar” dehasını simgeleyen Daidalos, yarattığı heykellere can vermeyi ve onların “gözlerini açmayı” hayal ederdi. 

21. yüzyılın yapay zekâ mühendisleri artık insandan daha üstün yeteneklere sahip robotlar yapabiliyor. Uygarlık, efsane dediğimiz kolektif düşlerin hemen hepsini gerçekleştirdi. Sanki bu düşleri gören atalarımızın ruhunu, artık halk inancı değil pozitif bilimler taşıyor!

BİLGİNİN SEMBOLÜ ELMA

Eski çağlarda efsane denen bu kolektif rüyaların gerçekleşmesini de yine bir efsaneye, Havva’nın şeytana uyup Âdem’e yedirdiği “elma” efsanesine borçluyuz. Çünkü tektanrılı dinler tarihinden çok önceki çağlarda bile “elma” bilginin, bilimin ve kültürün sembolüdür. Dünyanın en büyük bilişim teknolojisi şirketlerinden birinin simgesinin elma (apple) olması da raslantı değildir.

Efsanede, niçin Havva yedirir Âdem’e elmayı da, tersi değildir? Çünkü tarihöncesi bilgi anaerkildi ve kadınlar taşır, aktarırdı sözlü kültürü kuşaktan kuşağa.

Çocukları doğuran ve doğurtan, onları masallar ve efsanelerle eğiten, hayallerini genişleten onlardı. İşte bu yüzdendir ki İncil’in çerçevelediği bilgiden başkasını reddeden Hıristiyanlık, önce kadınları “cadı” diye yaktı engizisyon ateşlerinde, ardından tüm başka efsanelere, değişik bilgiye kulak verip anlatanları...

ELMALAR VE CADILAR

Sanılanın aksine, en çok “cadı” ortaçağdan epeyce sonra, 16. ve 17. yüzyıllarda avlandı. Yalnız Almanya’da 60 bin kadın yakıldı. Çünkü Hıristiyanlık kültürünün yerleşmesine en büyük engelin ebelik, ampirik bilgi içeren şifacılık ve masalcılık yoluyla “pagan” kültürü kuşaktan kuşağa taşıyan ve yaşatan kadınlar olduğu anlaşılmıştı!

Bugün hepsi bilimle çelişen dinlerdeki vahşet ve budalalığı az çok yenebilen tüm toplumlar, elmanın yarısını kadına geri veren, bilgiyi ve uygarlığı kadınla paylaşabilen ülkelerdir. 

Ve Türkiye’de böylesine çok katil yetişmesinde, onca çocuğun bunca kolay canileşmesinde yavrularına öğretecek bilgisi olmayan anaların; mahrum bırakıldıkları sözü, yazıyı, kültürü aktaramayan kadınların; uzanamadıkları elmayı koparamayan ve bilgiyi Âdem’le paylaşamayan Havva’ların dahli vardır!

CUMHURİYETİN 100. YAŞI

Ömrü 100 yılı aşmayan devlet, henüz devlet olamamıştır. Prova devletten ibarettir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yaşını kutlamayı içine sindiremeyenler, el yordamıyla bu gerçeği bilmekte ve tabiidir ki batırmaya çalıştıkları güneşin doğuşunu isteksizce anmaktadırlar! 

Çünkü onlar, cumhuriyet rejiminin ne yurttaşlık ne özgürlük ne de eşitlik ilkelerini benimsemiştir. Kadını ve bilgiyi çağdışı iktidarlarına tehdit gördükleri için yasaklar ve reddederler. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı, Cumhuriyet okurlarına ve Cumhuriyet değerlerine sahip yurttaşlarıma kutlu olsun.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Vekâleten aşk 4 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları