Meriç Velidedeoğlu

Maskaralaşmanın İnanılmaz Boyutu!

17 Nisan 2015 Cuma

95” yıl önce, dönemin emperyalizminin hazırladığı “Sevr Antlaşması” karşısında “insaf” dileyen “Osmanlı Devleti”ne, “Batı”, Sevr’in yalnızca bir toprak kabı olmadığını; yıllardır yönetimin, yalandolan, iftira, adaletsizlik, yolsuzluk-özellikle de- “rüşvet” içinde yüzdüğünü, dolaysiyle toplumun da bu yaşamı benimsediğini açıkça vurgulayıp, “Osmanlı”yı bunlardan da kurtarmak istediklerini vurgular...
Yazıya bu girişten sonra, ardından ne geleceği belli olsa da, yine şunu paylaşalım, “13” yıllık “AKP” iktidarının “Yeni Türkiye”si, Osmanlı’nın “95” yıl önceki durumunu inanılmaz ölçüde geçti.
Çağdaş demokrasinin temeli olan “erkler ayrımı”nın “üç” gücü de “bir kişi” tarafından “tutsak” edilmiş durumda; devletin -anayasal olsun olmasın- tüm kurumlarının, kuruluşlarının yapıları -bırakın altüst olmayı- “vıcık vıcık” bir duruma getirilmiş...
Değerli dostlar, bu son “nitemler”i kullanmaktan ne denli kaçsam da, onlar hep ortalarda...
En tepe bir örneği -henüz (!)- içimize sindirip unutmadık; daha çok taze çünkü; devletin güvenlik güçlerinin yaptığı bir “yolsuzluk- rüşvet” operasyonu sırasında, devletin “üç bakanı”nın evine de baskın yapılmıştı.
Başbakan” baskını duyar duymaz -evdeki milyonları için- oğluna telefon açıp yaptığı: “Oğlum! Sıfırla, sıfırla!çağrısının “vıcık vıcık” oluşu bir yana, bu durumlardan artık “pis kokular” çıktığından bile söz edilebilir...
Ne ki, “beterin beteri var!”; bu “Başbakan”, anayasayı hiçe sayarak, -bırakalım “erkler ayrımı” konusunu- partisi “AKP”nin yeniden iktidarı için, “seçim konuşmaları” yapmaktan çekinmeyen bir “Cumhurbaşkanı” olunca da ülke artık iyice “kaos”un içine yuvarlanacaktı, böyle de olmadı mı?
Bu arada, bu “pis kokular” deyişinin “AKP”nin Bşk. Yrd. “Hüseyin Çelik” tarafından siyaset diline sokulduğunu da anımsayalım. (22.03.2012)
Kuşkusuz, “koku” saçan bu ortamdan yine rahatça yararlanacak olan terör örgütü “PKK” ile partisi “HDP”ydi; birlikte “seçim” için -onlara göre- “ses” getirecek bir “tezgâh” kuracakları, gün gibi belliydi.
Ne var ki, “Erdoğan” ve iktidarınca da beklenenin bu olduğunu hep birlikte gördük; ayrıca durum öyle maskaralaştırıldı ki, “HDP”nin Eş Genel Başkanı “Demirtaş” ardından da Ağrı Bld. Bşk. “DBP”li “Sırrı Sakık”, amaçlarının bölge halkına baskı yaparak “oy” istemek olmadığını, “F.Gülen”i kat kat aşan “yemin” gösterileriyle teker teker ortaya koydular; “insan”mış “can”mış hepsi bir kenara...
Gerek bu kışkırtmaların, gerekse “seçim”in daha da karıştırdığı böyle bir “kaos” yaşanırken, “AKP” iktidarı, “10 Nisan Laiklik Günü”nü de unutmadı (!)...
10 Nisan 1928”, “Devrim”in temel amacından olan “laiklik” ilkesinin anlamını bulandıracak, karışıklık yaratacak “kavram ve söylemler”in, “Anayasa”dan çıkarılıp böylece “Şeriat”ın tüm izlerinin silindiği tarihtir. Bu tarihin değerini bilenler, savunması gerekenler unutunca, “87.” yılın kutlanması (!) “Sümeyye Hanım”a kaldı. “Sümeyye Erdoğan”, Şanlıurfa’da düzenlenen, “İmam Hatipler ve Gelecek Vizyonu” toplantısına katılarak bir konuşma yaptı. “Basın”da genişçe yer alan konuşmasında, “din” eğitiminin “dünyayı ve çağı yakalayabilme”nin bir “manifesto”su olduğunu dile getirmiş; ayrıca dünyaya “laiklik” penceresinden değil de “din” penceresinden bakmanın gerektiğini, bunun da “imam hatipli” olmakla sağlanacağını belirtmiş.
“Sümeyye Hanım” böylece -olumsuz da olsa- “laiklik” ilkesini gündeme getirip değinmiş...
Bilmem ki, “10 Nisan Laiklik Günü”nün -tüm basında değilbir elin beş parmağını geçmeyen sayıdaki basında, küçücük bir “anma” olarak yer aldığını gördünüz mü, okudunuz mu?
Gazetemizin “Tarihte Bugün” köşeciğinde de yer almamasının nedeni ne ola ki? Öte yanda -tek Atatürkçü kanalımızdan- “Ulusal Kanal”da da “10 Nisan Laiklik Günü”nden, “87.” yılından söz edilmemesinin nedeni de ne ola ki?
“1924 Anayasası”nda bu “temizleme”yi yapan “CHP”den beklemiyorduk, artık “1930”ların “CHP”si olmadığını dünyaya ilan ettiğine göre...
Özellikle tüzüklerinde “Atatürk Devrim ve İlkelerini yaşatmak, savunmak” görevi yer alan “TSK”lardan da -en çok gerekli olduğu şu sırada- “10 Nisan Günü” için, ses getirici bir anma olmadı sanırım.
Ama yine de bir çoban alevi yandı; “İst. Barosu Kadın Hakları Merkezi” ile “İst. Kadın Kuruluşları Birliği”nin basın açıklamasını, “Av. Aydeniz Alisbah”, Beşiktaş’taki “Sessiz Çığlık” eyleminde okudu (11.4.2015), hem kutluyor, hem de teşekkür ediyoruz.
Yarın “Sessiz Çığlığın” sesini duyurmayı sürdürenlerle yine “Beşiktaş”tayız...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları