Meriç Velidedeoğlu

Bizim ‘Şarlo’muz var mı?

01 Nisan 2016 Cuma

Sessiz sinemanın en ünlü tiplemelerinden biriydi “Şarlo”. Yaratıcısı, gerek o dönemin gerekse ardından gelen sesli sürecin önde gelen yönetmen ve oyuncusu “Charlie Chapline”di (1889-1977).
Kendisi canlandırırdı “Şarlo”yu; şapkasından başlayarak, gideceği yere kendinden önce varan koca postalları, üstünden düştü düşecek ceket ve pantolonu, ama pırıl pırıl papyon kravatı, bastonu, bütün bunları daha da abartan yürüyüşüyle görünümü inanılmaz kertede güldürücü, ne ki o denli de “ciddi”ydi, özellikle “1940”ların dünyasında -insanlık açısından- utanılacak olayları; yaşananları, bunları yaşatanları canlandırıp eleştirdiğinde. Bu bağlamda rahatlıkla “evrensel”dir diyebiliriz; dolaysiyle kimi vurgulamaları geçerliğini günümüzde de sürdürüyor. Filmlerinin - hepsi yıllar sonra da olsa- ülkemizde gösterildi; pek çoğunu izledim; bunlarda yer alan iki sahneyi en ince ayrıntılarına -dek onca yıl sonra- bugün bile anımsarım; birinde “işçidir Şarlo”, işçi tulumu giymiş tam bir emekçi.
Görevi, önünden hızla geçen bantta art arda gelen makine parçalarının vidalarını -hiç atlamadan-elindeki anahtarla, dur durak bilmeksizin saatlerce sıkıştırmak sıkıştırmak; gün bitip ara verildiğinde, “Şarlo” dışarı çıkınca da elinden bir türlü bırakamadığı anahtarla, sokakta rastladığı insanların giysilerindeki düğmeleri de sıkıştırır durur; artık iyice makineleşmiştir. Sanatçının “kapitalizmi” ilk eleştirisidir bu; ne ki ceza (!) gecikmez, “komünist” damgası alnına vuruluverir...
Anımsadığım ikinci sahne, Ch. Chapline’in büyük yankı uyandıran “Büyük Diktatör” adlı yapıtında yer alır; bu filmini “İkinci Dünya Paylaşım Savaşı”nın sürdüğü sıralarda çekmişti; adından da anlaşılacağı gibi, bu savaşın baş sorumlusu olan “Adolf Hitler”e özgülemişti.
Ve “Şarlo” bu kez “Hitler”di; böylece koca “Diktatör”ü de “dünya”ya, özellikle “Avrupa” ülkelerine tepeden bakan tutumuyla, onlarla ilgili söylemlerinde -“diplomasi dilinden uzak”- vurgulamalarıyla iyice ortaya çıkan “narsist” kişiliği ile birlikte, ustaca Şarlolaştırmıştı. Artık “Adolf Hitler” değil, “Şarlo Hitler” vardı. Sizlerle paylaşmak istediğim sahnede de öyle; “Feldmaraşal” üniforması içinde “badem” bıyığıyla “Şarlo Hitler”, resmi bürosundaki boy aynasının karşısında ünlü “Nazi selamı”nın denemelerini yapmaktadır.
Yine araya girmek gerekiyor değerli dostlar; çünkü “Nazi” selamından söz ederken, insan kolunu öne uzatmayıp yukarı kaldırsa, başparmağını kıvırıp öteki dört parmağıyla oluşan “Rabia selamı”nı anımsamaktan kendini alamıyor; ne dersiniz? Sahneyi anlatmayı sürdürürsek, “Şarlo Hitler” bürosunda yaptığı “Nazi” selamı alıştırmalarını yeterli görüp masasının başına geçer oturur; masada incelenip imzalamasını bekleyen onca “evrak” vardır; ama o”, masasının sağ köşesindeki üzerine dünya haritası çizili koskca küreden gözünü alamamaktadır; sonunda dayanamayıp, aslında bir balon olan küreyi alır, bir-iki fiske atıp havalandırırsa da keyif almaz; son bir kez fırlatır, masaya tutunup arkasını döner aşağıya inmekte olan balonun “Avrupa” çizili yüzüne kuvvetli bir “ters tekme” atar; balon patlar...
“Şarlo Hitler” sevinç içindedir; “Ben... Ben... Ben...” haykırışları, ardından da, “Benim... Benim... Benim...” kükreyişleri ortalığı sarsar.
Artık “Berlin’de yargıçlar değil Hitler vardır!”
“Büyük Diktatör” bu sahne ile mi sonlanıyordu anımsamıyorum, ama son tümce insana -ister istemez- şu anda “Ankara”da haklarında soruşturma açılan “54 Yargıç ve Savcı”yı anımsatıyor, kuşkusuz “Kumpas Davaları”ndan tek tutuklu komutan “Yzb. Murat Eren”in “18 Yargıç” hakkındaki şikâyetini de...
Bu konuda “80 yıl” önceki “Almanya”yı geride bıraktığımız ortada; ne ki, “Ankara”da yargının, yargıçlarımızın durumu böyleyse de, başkentimizde dünyayı kıskandıran (!) “1001” odalı sarayımız var... İçinde oturan bir “Cumhurbaşkanımız” var; daha ne olsun ki? Ama yine de, “Büyük Diktatör” filmini, Cumhurbaşkanı Erdoğan sarayında o elçilerle, konsoloslarla birlikte izleyip onlara hadlerini bildirse “tam” da yerinde olmaz mı? Ne dersiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları